* 22 *

1.7K 63 51
                                    

Sinan bana elini uzattığında, elini tutarak ayağa kalktım. Hoşuma gitmemişti onun elini tutmak. Biliyorum Fatih'le resmi olarak sevgili değildik ama sanki kalbimin bir odacığı, Fatih'e ihanet ettiğimi iddia ediyordu. Kalbimin geri kalanı bunu Fatih için yaptığımı savununca, hakim son kararını açıkladı: Beş dakika boyunca Sinan'la dans cezasına çarptırılmıştım.

Sinan'la el ele yürüyerek, ayakta sohbet etmekte olan çiftin yanından sıyrıldığımızda, odanın müsait ve tenha bir alanına geldik.

"Bu şarkıyı çok severim," dedi Sinan. Belimden beni tuttuğunda, ben de ellerimi onun omuzlarına kondurdum. Loş ışıklı odada, romantik müziğe eşlik eden bedenlerimiz uyumlu bir şekilde salınmaya başladı.

"Bilmiyorum bu şarkıyı."

"Michael Bolton'un şarkısı. Eskilerden bir şarkıdır. Bu gece çok güzelsin."

"Şarkının ismi mi bu?" diye sordum şakacı bir tavırla.

"Hayır, sen Ece. Çok güzelsin."

"İzafi bence."

Yoksa Fatih efendi beni başından sepetlemezdi...

Odun adam lafın üstüne gelir hesabı, o sırada Fatih elinde dolu bir içki kadehiyle odaya girdi. Gözleri bizi bulmakta zorlanmadı. Birkaç saniye boyunca Sinan'la dansımızı izledi.

Fatih televizyon karşısındaki koltuğuna geri oturduğunda, yine karaları bağlamış bir şekilde kendi halinde düşüncelere daldı. Anlaşılan onu kıskandırma planım işe yaramamıştı. Şimdilik en azından.

O sırada Sinan'ın belimdeki ellerinin kaşla göz arasında aşağı doğru kaymış olduğunu hissettim. Artık belimden değil de, kalçamdan tutuyordu yaramaz çocuk. Kalçamı parmakları arasında hapsetmişken, dansımız devam ediyordu.

Popomu tutmasına izin veremezdim. Onu net bir dille ikaz edecektim:

"Harama dokunuyorsun, Sinan."

"Nerene?"

"Harama."

"Arama?"

"Arama değil, arkama. Popom diyorum yahu! Dokunmamalısın diyorum orama yani."

"Nerene dokunayım peki Ece?"

"Bir yerime dokunmak zorunda mısın illa?"

"Bu dans böyle."

Sinan'la kısır bir tartışmaya girmiştik ki o sırada Fatih'in tek seferde içkisini kafaya dikip, koltuğundan kalktığını gördüm. Bu yönde ilerliyordu. Dalgalı deniz mavisi gözleri, gözlerime kilitlenmişti. Yanımıza geldiği sırada Sinan'ın popomdaki ellerini tutup; yukarıya, belime doğru yönlendirdim.

"Parti sıktı Ece," dedi Fatih poker yüzünü bürünmüş halde. "Çıkalım mı artık?"

Parti sıktığı için mi gitmek istiyordu, yoksa Sinan'ın elleri kalçamı sıktığı için mi acaba?

"Şimdi mi?" diye nazlandım.

"Evet."

O sırada Sinan, "Dans ediyorduk ama," diyerek araya girdi.

Fatih yüzünü Sinan'a çevirdi. Ona ölümcül bir bakış attıktan sonra tekrar bana baktı.

"Geliyor musun Ece?" diye yineledi Fatih dayatıcı ve hafif sert bir ses tonuyla.

"Peki geliyorum," dedim.

Kızma haşin kocacığım...

Evin reisi ne derse o olur...

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin