* 32 *

1K 44 47
                                    

"Demek senin yeteneğin şanslı olmak," dedim hayretler içinde. "Hem de abartılı bir şekilde. Eminim ki yolda yürürken hava bozmaya başlasa, ilk yağmur damlasından önce sana gökten bir şemsiye düşer. Böylece bu şansla ıslanmazsın bile. Yok yok arttırıyorum hatta. Şemsiye düşmez, onun yerine hava bozarken Barbara Palvin özel helikopteriyle 15-20 metre ötene iniş yapar ve helikopterden indiği gibi yanına gelir. Sonra da sen yürürken sana şemsiye tutarak eşlik eder. Islanmana müsade etmez bay şanslı."

Kerem gülümsedi. "Evet şanslı olduğumu söyleyebiliriz," dedi yanımda oturduğu yerden. "Derin gibi harika bir sevgilim olmazdı böyle şanslı olmasam."

"O da şanslı bence. Birbirinize yakışıyorsunuz. Barbara'dan daha fazla yakışıyor sana." Biraz düşündükten sonra ekledim. "Kerem şimdi sen bir şans meleği gibisin ya hani. Şu ölen iki kıza kendi şansınla yardım edip onları lanetten kurtaramaz mıydın? Demek istediğim senin şu şansın, laneti nötrleyemez miydi?"

"Bunu düşünmedim mi sanıyorsun Ece? Denedim. Ama lanetin gücüyle baş edemedim."

"Ne bileyim..." dedim düşünceli halde. "Belki kıza çok yakın durursan, senin şansın sayesinde lanetli kızın başına da bir şey gelemez."

Kerem kolunu arkama atıp bana sarılırken acı acı gülümsedi. "Bu işe yarayacak olsaydı derste yanımdan kalkarken senin bacağını okul sırası kesmezdi Ece. Revirde de birkaç adım ötemdeyken başına gelmedik kalmadı zaten."

"Hmm haklısın..." Ofladım. "Sadece bir çıkar yol bulmaya çalışıyorum. Ama işin içinden çıkamıyorum. Bu lanet neyin nesidir, kim yapıyordur bir bilebilsem."

Arkamdaki eliyle omuzumu okşayan Kerem, "Benim bu konuda birkaç teorim var," dedi. "Birincisi şu: Ben çok şanslı bir insanım ya hani. Acaba evren kendi dengesini korumak için benim şansımla aynı şiddette şanssızlık -yani lanet- mi saçıyor etrafıma?"

Başımı iki yana salladım. "Evren bilinçli bir varlık değildir. Düşünmez, irade kullanamaz, güç sahibi değildir. Bunların hepsi Allah'ın kudretindedir ve Allah'ın senin şansından ötürü etrafındakilere azap edeceğini düşünmüyorum. Allah en zalim kullarına bile azabı vermemek için türlü fırsatlar, çıkış kapıları açarken, sabrederken; masum kullarını sırf senin yüzünden böyle alelacele helak etmez."

Kerem başını onaylar anlamda salladı. "Doğru söyledin. İkinci teorim de şu. Sıkı dur Ece: Acaba birisi benim bu şans enerjimi alıp, tersine çevirmenin bir yolunu bulmuş olabilir mi? Malum süper güçlü talebelerle dolu bir sınıftayız. Birisinin gücü var olan enerjiyi alıp soğurup, onun şeklini kötü anlamda değiştirmek olamaz mı? Benim şansımı lanete dönüştüremez mi?"

Öylece kaldım. Bu olabilir miydi? Uçuk bir teoriydi ama imkansız değildi. "Bilemiyorum. Böyle bir şeyi yapabilecek biri varsa, bunu Fatih'in sevgililerinin üzerine yöneltmişse, Fatih'ten nefret ediyor olmalı. Bu kim olabilir sence?"

Kerem düşündü. "Şu an aklıma gelmiyor."

*
Gün boyu beraber sohbet ederken, Kerem kontrolünü kaybedip sonradan hatırlamayacağı şeyler yapar mı diye gözüm Kerem'in üzerindeydi. Ama o hiç kontrolünü kaybetmedi. Hava kararınca geceyi de buraya geçirip Kerem'i takibe devam etmeye karar verdim.

Kerem centilmence bana kendi odasını verip, kendisinin ise salonda koltukta uyuyacağını söyledi. Gece saat 11'e gelirken Kerem uyumaya çekilince, ben de onun lüks döşenmiş, geniş ama bir o kadar da dağınık odasına geçtim ve kapıyı içeriden örttüm.

Öyle yorgundum ki yatağa uzandıktan hemen sonra uykuya dalmışım.

****

Odanın dışından gelen Kerem'in sesini duyduğumda göz kapaklarım aralandı. İçerisi karanlıktı, sabah olmamıştı. Komodinin üzerindeki telefonuma uzanıp saate baktım. Saat gecenin biriydi henüz.

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin