Gömleğini bana veren Fatih sınıfa döndü. Ben de onun gömleğini üzerime giydikten sonra, son derse girmek için sınıfıma döndüm. Sınıfa girince gözlerim cam kenarındaki yerinde oturmakta olan Fatih'i buldu. Üzerinde fermuarlı, kapüşonlu, lacivert bir eşofman üstü vardı. Neyse ki giyecek bir şey bulmuştu. Benim yüzümden atletiyle kalmadığı için biraz rahatlamıştım.
Fatih'in yanındaki kendi sırama oturunca ona döndüm. "Okul kıyafet yönetmeliğine uygun giyinmediğin için ailene şikayet edeceğim seni," dedim şakadan. "Bu ne kılık böyle oğlum!"
"Bana diyene bak hele... Üzerinde uyku tulumu gibi görünen kocaman erkek gömleği var kızım. Esas ben seni şikayet etmeliyim."
Gülümsedim. "Ödeştik sayıp birbirimizi şikayet etmeyelim o zaman." Üstümdeki gömleğin kollarını yukarı sıyırdım. İki yanından çekiştirip, yakamı da topladım ama ne yapsam yapayım bana büyüktü ve bu battal boy giysinin içinde lanetli bir köşkün hayaletini andırıyordum.
Dersin başlamasına 10 dakika vardı. Pencereden dışarı bakınırken, pervazda Fatih'in çantasının üzerindeki bir kağıt gözüme ilişti. Bu kağıtta bir kız resmi çiziliydi.
Bir kız resmi?!
Sevgilisi filan olabilir miydi?
Fatih'in gayet başarılı bir şekilde kağıda çizdiği esmer güzeli kız resmine bakarken, "Sen mi çizdin?"diye sordum.
Fatih başını çevirip resme baktı. "Evet."
"Yeteneklisin," diye mırıldandım. "Maşallah."
"Teşekkür ederim."
Telepatik yeteneğimle bu kızın kim olduğunu onun zihninden şıp diye çekip alabilirdim esasında ama ne bileyim... Bu özel hayata saygısızlık gibi geliyordu bana. Bu yüzden Fatih'in zihnine girmemeye karar verdim.
Ona bu kız kim diye sorasım vardı ama çok meraklı görünmemek adına susuyordum. Sorma isteğim yüz ifademe yansımış olmalı ki saniyeler sonra Fatih dayanamayıp çizdiği kızı izah etti: "Bir arkadaşımdı. Artık hayatta değil."
"Üzgünüm," diye mırıldandım resme bakarken. Sonra da gözlerimi Fatih'in gözlerine hedefledim. Gözlerine bakınca bu kızın onun için önemli olduğunu görebiliyordum. Halen üzgün olduğunu da. Belki de kızın hazin sonunu değiştirmek istediğini ama yapamadığını... Bunları anlamak için telepatik yeteneğimi kullanmam bile gerekmemişti. Fatih'in hisleri adeta gözlerine mühürlenmişti. Kuvvetle ihtimal sinesi de mühürlüydü.
O sırada Derin'in, ahenkle dalgalanan uzun saçları ve olanca havalı tavırlarıyla buraya doğru yürüdüğünü gördüm. Sanırdınız ki bahçesinde onun için şarkılar söyleyen iki tane tek boynuzlu atı var, o denli havalıydı kız. Fatih'le oturduğumuz yere gelince benim yanımda durup, "Gömlek yakışmış Ece," diye mırıldandı alayla "Biraz büyük ama seneye de giyersin en azından. Fatih'in gömleği sanırım."
Utana sıkıla başımı salladım.
Derin yandan çarklı bir gülümseyle konuştu, "Yoksa Kerem ile ben lavabodan çıkınca bu defa da siz ikiniz mi içerde fingirdeştiniz? Ne bileyim üzerinde onun gömleği filan yani..."
"Ya hayır! B ben- biz..."
Ben heyecan ve utançla laf gevelerken neyse ki Fatih, "Yeni ilişki aramadığımı biliyorsun Derin," diyerek araya girdi.
"Biliyorum Fatih. Sadece, Ece'ye takılmak ve onun yüzünün kırmızı tonları arasında geçiş yaptığını izlemek bana profiterol kadar tatlı geliyor. Ondan dediydim."
"Fazla profiterol yemek dokunur Derin'cim." Kollarımı önümde kavuşturup, başımı diğer yana çevirdim ve bıkkınca pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Artık emindim. Bu gıcık kız benim dünya hayatımdaki sınavımdı. Allah bana sabır versin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH GÜL (TAMAMLANDI)
RomanceKuytularda oynaşmayı geçip artık sınıfın ortasında fingirdeşen öğrenciler, en kısa etek kimin yarışı içindeki kızlar, gömlek düğmelerinin ne işe yaradığını bilmezmiş gibi bağrı açık gezen erkek öğrenciler... Ben nasıl bir okula gelmiştim yahu? ***Wa...