"İyiyim ben merak etme," dedi Derin.
Köşkün bahçesinde bir ağacın dibinde Derin'in kıyafetlerini görünce gidip onları aldım ve Derin'e verdim. Giyinmeye başladı. Bu sırada onu kısaca süzdüğümde, karnında ve bir bacağında sıyrık ve hafif morluklar gördüm. O iki serseri yapmış olmalıydı bunu ona.
"Ne oldu peki?" diye sordum üzgünce. "Bu çocuklar sana mı sataştı?"
Derin tamamen giyindiğinde üstüne son bir çeki düzen verip verandaya oturdu. Ben de onun yanına oturdum. "Ben arada okul çıkışlarında bu köşke uğrayıp, yılana dönerek, fare filan yakalıyordum," diye anlatmaya başladı. Başını omuzuma yatırdı. "Bugün de yine yılana dönüşmüştüm. Ama köşkün bahçesinde bu iki serseri karşıma çıktı. Onlara bulaşmadan avıma devam etmek istedim ama peşimden gelip beni taşlamaya başladılar. Çok fazla isabet almış olmalıyım, güçsüz düşünce insana dönüverdim kendimi kaybedip. Sonra da sen geldin işte."
Kolumu arkasından omuzlarına sardım. "Bunu yapmamalısın bence," dedim. "Demek istediğim bu köşk terkedilmiş olduğu için tinerciler ve serserilerin uğrak yeri olmuştur artık. Tek başına buraya gelip avlanmamalısın. İlla içgüdülerin gereği avlanacaksan, Kerem filan olsun yanında en azından. Tek başına kalma."
Derin sıkkınca nefesini üfledi. "Normalde Kerem hep benimle gelirdi zaten ava çıkacağımda. Ama..."
"Ama ne?"
"Boşver örümcekçiğim," dedi Derin elini dizime kondurup nazikçe sıvazlarken. "Aşk hayatımdaki sorunlarla seni darlamak istemem."
"Darlanmak mı?" dedim hayretle. "Güzelim geçen yazın yarısını, sabah kadın kuşağı programlarını izleyerek geçirdim. Tanımadığım kişilerin aşk hayatlarındaki sorunlarını dinleyerek yani. Anlayacağın, seni dinlemek beni sıkmaz. Yanımda çekirdek olsa çıtlata çıtlata keyifle dinlerdim seni."
Derin'in pembe rujlu dudakları yukarı kıvrıldı. "Dinle madem o zaman ama çekirdek ikram edemeyeceğim. Kerem'le ilişkimiz iyi gidiyordu ama son bir haftadır onun benden uzaklaştığını hissediyorum sanki. Tam adını koyamasam da eskisi gibi değiliz işte. İnanır mısın Ece, doğum günümde bile erkenden çıkıp gitti. Hem de bana haber bile vermeden!"
Ağzım bir karış açık kaldı. "Nasıl yapar böyle bir şey! Saat kaçta çıktı ki Kerem sizden?"
Derin ela gözlerini yukarı dikip biraz düşündü. "Tam saatini hatırlamıyorum ama arkadaşlarımdan duyduğuma göre, sen benimle vedalaşıp Fatih'le beraber bizden çıktıktan hemen sonra, Kerem de çıkmış. Epey aceleyle hem de."
"Hmm..." Bir anda üzerime karanlık duygular çöküverdi. Bu düşündüğüm şey olamazdı değil mi? Fatih'le lokantadayken pencereden gördüğüm o pardesülü adam -yani laneti yapan kişi olduğunu düşündüğüm o maskeli adam- belli ki bizi takip etmişti lokantaya kadar. Kerem'in partide bizden hemen sonra, aceleyle çıkması tesadüften öte bir şey olabilir miydi acaba? Bu ihtimali düşünmek dahi istemiyordum ama bizi takip eden maskeli adam Kerem olabilir miydi ki?
"Daldın Ece," dedi Derin. "Ne düşünüyorsun?"
Omuz silktim. "Hiç."
"Bir şey keyfini kaçırdı belli ki," diye üsteledi Derin.
Kolumu Derin'in sırtından indirip, öne doğru eğildiğimde, ellerimi bacaklarımın üzerine bıraktım. "Boşver Derin. Saçma bir düşünce sadece işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH GÜL (TAMAMLANDI)
RomanceKuytularda oynaşmayı geçip artık sınıfın ortasında fingirdeşen öğrenciler, en kısa etek kimin yarışı içindeki kızlar, gömlek düğmelerinin ne işe yaradığını bilmezmiş gibi bağrı açık gezen erkek öğrenciler... Ben nasıl bir okula gelmiştim yahu? ***Wa...