16. Bölüm

44.9K 2.9K 770
                                    


Çok fena bir bölümle geldim...


16. Bölüm | Nasıl Güzelsin Be Kızım

Şoför koltuğuna anlık da olsa bakmıyordum. Merak ettiğini hayır söylemem için hazır beklediğini biliyordum. Konuşmak istemiyordum ama. Mert'in tehditlerini anlatmak bana kendimi kötü hissettiriyordu.

Sanki ben çok korunmasız ve aptal bir kızdım da bu işin üstesinden gelememiş hatta okulun ortasında ağlamıştım.

Ağlamamın sebebi babama bunca zaman onun başını öne eğdirecek hiçbir hareketim olmasın diye verdiğim çabaydı.

Ama şimdi liseli kızının bir buçuk ay önceye kadar sevgilisi olan çocuğun onun hakkında yaydığı dedikodularla uğraşıyordu.

Bu benim yapacağım bir şey değildi.

Ben eve sorun getiren bir çocuk olmamıştım. Olmamıştım çünkü annem gittikten sonra babamın tek başına benimle baş etmekte zorlanmasından çok korkmuştum. Zora annem dayanamamıştı, belki babam da dayanamaz giderdi.

Bırakır mıydı?

O beni asla bırakmazdı.

Hep derdi ki: Ben sevmeyi babamdan öğrendim. İlk sevdiğim kadın annem oldu. Sonra hayatıma aldığım kadını köpek gibi sevdim. Seni ilk kez kucağıma aldığım gün şu hayatta bundan sonra yaşama sebebim olacak küçük bebeği, bebeğimi, kızımı son aşkımı hepsinden çok sevdim.

Çok zorlanmıştı. Lojmanda oynayacak çocuk olmadığı için zorla beni askeriyeye götürmesi için ağlar orada koca koca askerleri benimle oynamaya zorlardım. Her zaman biri benimle meşgul olmaya mecbur kalırdı. Resmen başımda nöbet tutuyorlardı.

Çünkü babam evde bıraksa durmuyordum. Hem asi hem uslu olabilir miydi bir çocuk ? Ben hepsiydim.

Alef aklımdan geçenlerden habersiz "Anlat" dedi daha fazla dayanamamış gibi. "Kafamda çok fena kuruyorum Ela, bana doğrusunu anlat."

"Anlatmak istemiyorum." Öfkem Mert'e olsa da yanımda Alef vardı. İstemeden ona yansıtıyordum.

"Anlatmana ihtiyacım var ," dedi sesini yükselterek.

Onun gibi yaptım. Bunu bekliyormuş gibi bağırarak karşılık verdim. "Ama benim bilmene ihtiyacım yok, sorgulama işte."

"O piç sana bir şey yaptı ?" dedi en sonunda. "Zarar verdiği kişi Ortay değildi, mesele sensin."

"Konuşmak istemiyorum."

"Ela"

"Ne var ya ?" Kendi sesimden kulağım çınladığında sakinleşmek için nefeslendim. "Ne öğrenmek istiyorsun ? Evet mesele benim tamam mı ? Aptalın tekiyim çünkü güvenmemem gereken birine güvenip babamın başına iş açtım. Kendime de o şerefsize de çok sinirliyim." Yeni kurumuş göz pınarlarım yeniden sulandı ve kendimi tutamayıp bu sefer sesli ağlamaya başladım. "Sorma işte, sus sorma. Sorma Alef."

Omuzlarım sarsılarak ağlıyorken Alef arabayı kenara çekti. Arabadan çıktığında benim kapımı açıp teselli etmesini bekledim ama bunu yapmadı. Aksine durduğumuz yolun kenarına yürürken oldukça kontrolsüzdü. Kaldırıma sert bir tekme attığını görünce donakaldım. Başını elleri arasına alıp saçlarını çekiştirdi.

Bir anda açığa çıkan bu öfkesi beni endişelendirirken kendimi unutup kapıyı açtım. "Alef" dedim sımsıkı yumruğunu ellerim arasına alırken. "Sakin ol." Diğer elini yumruk yapıp ısırdı sakinleşmek ister gibi. "Hay sikeyim, bu sefer o piçi kimse elimden alamayacak." Sonra bir anda bana doğru dönüp elleriyle başımı kavradı. Bunu o kadar sert yapmıştı ki tepki bile veremedim.

Boynumla ensem arasında beni kendine çeken büyük elleri arasında küçücük kalmışken "Ulan" dedi. "Özür dilerim."

"Senin ne suçun var ?" Sesim cılız bir mırıltıdan farksızdı.

"Özür dilerim" dedi şakağımdan öperek beni kendine hapsettiği esnada. Boynumdaki ellerinin yerini kolları aldı ve başımın üzerinden sıkıca sarıldı. "O it sana zarar verene kadar fark etmediğim için özür dilerim."

"Bilemezdin." Niye kendini suçluyordu?

"Bilmem gerekti." Sesi sakin değildi ama öfkesi bana karşı olmadığı için rahattım.

Ellerimi beline sardım çok hafif bir şekilde. Dokunmaya ona sığınmaya tekrar bir erkeğe güvenip çok fena kırılmaya korkuyordum.

Korkuyordum çünkü Mert'in bile yapabildiklerini düşününce beni yıpratabilmiş olmasını düşününce... Mert benim için sadece heyecan verici bir erkekti. Alef öyle değildi. Çok daha fazlasıydı. Beni tamamen kendine katacak gibi bakıyordu, dokunuyordu. Dudaklarının değdiği tenim alev alıyordu.

Eğer ona güvenirsem ve birden değişirse Mert'le olduğu gibi toparlanamamaktan deli gibi korktum.

Şimdi beni hiç bırakmaz gibi sarılan adam bir gün artık olmadığında ne yapacağımı bilememekten birini her şeyimle her şeyine rağmen delicesine sevmekten korktum.

Bu yüzden ellerimi geri çektim ve uzaklaşmak istedim. Bırakmadı.

"Bırak" demem işe yaramadı. "Alef,"

"Ela" diye karşı çıktı. "Kaldır kafanı bana bak,"

Dudaklarımı büzecektim az daha çocuk gibi. Yine de yüzümü daha fazla ondan kaçırmadım ve başımı kaldırıp kızarık gözlerine baktım ilk kez bu kadar yakından.

Çok güzeldi gözleri. Yakından daha da güzeldi.

"Boşa uğraşma," dedi neden söylediğini unuttuğum birkaç saniyede. "Bırakmam, artık değil. Kaçma daha fazla, bırakamam anla."

"Neyi?" Saf saf sordum çünkü bu kadar yakından gözlerini izlerken aklım çalışmıyordu.

"Seviyorum kızım," dedi döver gibi. "Seviyorum işte köpek gibi." Alnını alnıma yaslayıp gözlerini kapattı. "Aşığım ulan, ilk gördüğümden beri."

"Alef," diyebildim sadece.

"Söyle," Sesi ihtiyaç içindeydi. "Yalvarırım bir şey söyle Ela, bu kez kaçma. Söyle."

Ben sustukça bedeninin gerildiğini anbean hissettim. Önce başını geri çekti sonra göz kapakları aralandı ve kırgınlık dolu bakışlarıyla baş başa kaldım.

Söylemem gerekti.

O her şeyi itiraf etmişken susmam haksızlıktı.

Ama konuşamadım.

Başını öne eğip "Eyvallah" dediğinde pes edişine düşen omuzlarına dayanamayıp elimi ensesine attım. Ense köklerindeki saçları kavrayarak diğer elimle başını bana çevirip parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarımızı birleştirdim.

Başta ikimizde buna hazırlıksız yakalandık. Kendine daha çabuk gelen o oldu ve belimden beni kendine çekerek bedenlerimizi birbirine yapıştırdı. Resmen avına saldıran bir avcı gibi hoyrattı. Alt dudağımı emdi ısırdı ağzından beni mahveden hoş bir inleme çıktı. Belimdeki eli biraz aşağı kayarak beni arabanın kaputuna yasladı ve nefesimi tüketmek istercesine öptü.

Hissettiklerim o kadar fazla geldi ki tırnaklarımı ensesine geçirmeden yapamadım.

Hoşuna gitmişti. Dudaklarımın üzerinde gülümsedi.

Nefesim yetmediği için ayrılmak zorunda kaldığımda gözlerini hala açmadığını fark ettim. İç çekti ve bana baktı ilk kez böylesine güzel.

Bu öyle bir bakıştı ki içimde depremler yarattı. Kalbim hopladı, gözlerim kocaman açıldı.

Tekrar iç çekti ve "Ulan" dedi dudaklarıma tekrar uzanmadan hemen önce. "Nasıl güzelsin be kızım..."




Alef | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin