Selamm, yine ben geldim ♥︎
20. Bölüm | Otur Oturduğun Yere
Sınıfa ilk gelenlerden biriydim. İlk başta nereye oturmam gerektiğini bilemedim. Daha sonra eski sırama ne olursa olsun dönemeyeceğimi fark ettim. Başka biriyle yer değiştirmeyi isteyebilirdim. Ancak bu da çok çocukça olurdu.
Vereceği tepkiden çekinsem de Alef'le oturduğumuz sıraya bıraktım eşyalarımı.
Sınıf birkaç dakika için dolmaya başlarken yanıma gelen Kerem "Kanka, Ortay bir şey anlatmadı ama," diye konuya girdi ciddi bir şekilde. "Mert şerefsiziyle bir şey mi oldu ?"
"Bilmiyorum," diye bir yalan söyledim. Muhtemelen yalan olduğu çok barizdi ama üstüme gelmek yerine elini omzuma koydu. "Neye ihtiyacın olursa buradayız tamam mı ?"
Minnetle gülümsedim. Her şeyden sonra yaşananları tüm gece düşünme fırsatım olmuştu. Bir anda öğrendiğim şeyler yüzünden delicesine korkup ona söylediklerim için kendime çok kızgındım.
Sadece biraz sakin olmayı denesem o aptalca cümleleri kurmazdım.
İlk ders başlayana kadar kapıya diktim gözlerimi ama gelmedi. İkinci dersin sonunda biri kapıyı çalarak içeri girdiğinde tam umudumu kestiğim anda onu gördüm. Hoca"ya mazeretini bildirip bana bakmadan sıraya ilerledi. Yanıma oturduğunda ister istemez kendimi kasmıştım.
Bakışlarım üzerindeydi ama öylesine bile bakmadı. Beni yok sayıyordu.
Haksız olduğunu söyleyebilir misin Ela ?
Biri beni öptükten sonra böyle dengesiz davransa nasıl sinirlenirdim, düşündükçe kendime kızıyordum dün için.
Öte yandan korkularım geçmiş değildi. Alef bana fazla gelecekti, uzak durmak belki daha iyiydi.
Gözlerinin altı morarmıştı ve göz akı kızarıktı. Uyumamış mıydı? Yorgun görünüyordu. Üstelik bacağının üzerinde duran elinin eklemlerinin yara içinde olduğunu fark etmiştim. Dün yoktu, antrenman mı yapmıştı? Ne ara bu kadar parçalanmıştı eli ?
Onu izlediğimin farkındaydı. Bir şey demesini bekledim. Terslemesini, gerekirse laf sormasını ama kesinlikle görmezden gelmesini beklemiyordum.
Mesafe mi istiyorsun? Olmuş bil...
Teneffüs zili çaldığı gibi sınıftan çıktı. Peşinden ayaklanıp kantine indim. O içeri girdiği gibi selam verip yer açan büyük masadakilerden biri beni de fark etti. "Ela'ydı değil mi ? Bizimle oturmak ister misin ?"
Kaşlarımı çatmadan edemedim. Ne alakaydı? "Sebep ?" dedim soğuk bir şekilde. Bu kızı az çok tanıyordum.
Haz etmezdim.
Okulun göze batmak için gürültü yapan tiplerinden biriydi yalnızca. Beni asıl rahatsız eden teklifi duyduğu gibi kıza ters bir şekilde bakan Alef oldu. "Hayırdır?" dedi kıza sertçe. "Bilmediğim bir samimiyetiniz mi var?"
Kız gülümsedi. "Aman canım dün olanlardan sonra belki konuşmaya ihtiyacı vardır diye..."
Ben lafını verecekken benden önce davranıp "Sana mı kaldı ?" dedi Alef. "İşine bak Yeliz."
Ben yanlarından uzaklaşırken içim içimi yiyordu. O kız beni gerçekten huzursuz hissettirmişti. Dalga mı geçiyordu kendince benimle. Yalan bir samimiyet istese bile karşılık verecek halim yoktu.
Kantindeki boş masalardan birine geçip başımı önüme çevirdim. Kendimi berbat hissediyordum. Dünden sonra bu kadar yok sayılmak canımı sıkmıştı. Evet haklıydı ama hakkım varmış gibi kırıldım buna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alef | Texting
Teen FictionEla: Ruh hastası mısın sen, ne diye kafa atıyorsun çocuğa ? Alef: Ruhu'na hasta olduğum doğru Alef: ve o it çok fena asabımı bozdu Ela yazıyor Görüldü Alef: Sana ne demiştim kaçak ? Alef: Sen bana bir adım atsan ben sana bir nefes uzaktayım