48. bölüm düzenleme sırasında kaldırılmıştır. Buradan okumaya devam ettiğinizde de kafanızı karıştıracak bir durum yok, dilediğiniz gibi devam edebilirsiniz. 💕49. Bölüm | Sana Doyamıyorum
"Öyle bakıp durma bana" Farkında olmadığı yüz ifadesini düzeltti hemen.
"Korkma bu kadar anlatacaklarımdan" diyerek oturdum koltuğa. "Ben sana anlatmadım hiç geçmişi. Senden öncesini dinlediğimden beri düşünüyorum. Birbirimize açık olmamız şart sanırım."
Başını öne eğdi. "Her zaman çok güçlü görünüyorsun" dedi bir anda. "Yüzünde keyifsizlik bile okumadım o kadar zaman. Büyük bir şey olsa öyle olamazsın ki... Değil mi?"
Çocuk gibiydi. Ne yaşadığımı bilmek istiyordu ama tahmin ettiğinden daha kötü olmasından da korkuyordu. "Senin yaşadıklarından daha kötü değildi" dedim içini rahatlatmak adına.
"Geçen gün annemi ziyaret ettim." Başını kaldırdı. Kaşları çatıktı ve devam etmemi bekliyordu. "Daha doğrusu yüzleştim."
Yüzündeki saf merak ve ciddiyet beni daha çok gerdi. Derin bir nefesi içime çektim. "Beni niye terk ettiğini sormadım ama onu sormaya cesaretim yoktu."
"Ne ?" dedi. İfadesiz buz kesti. Ağzını açtı bir şey söylemek adına ama gerisin geri kapattı. "Nasıl" diyebildi en sonunda.
"Beni zehirli düşüncelerle niye doldurduğunu sordum sadece. Buna bile doğru dürüst bir cevabı yoktu biliyor musun ?"
"Terk mi etti ?" Hala orada kalmıştı. "Seni neden terk eder ki bir insan?"
Burukça gülümsedim. "Küçükken çok yaramazmışım sanırım. Babam da o zamanlar çok göreve gidiyormuş. Bazen aylarca annemle tek kalıyormuşuz." Ellerimi koydum bacaklarımın üzerine ama rahat edemedim. Dikkatli bakışları altında anlatmak daha zordu. Bu yüzden "Bana arkanı döner misin ?" diye sordum ama karşı çıkması çabuk oldu.
"İsteyen sen bile olsan sana arkamı dönmem. Hiçbir zaman."
Bu sefer ben arkamı döndüm koltukta ve bacaklarımı kendime çektim. Sırtımı göğsüne yasladığımda eli belime dolandı ve beni biraz daha göğsüne çekti. Sığındım. Böyle daha güvende hissettim kendimi.
Ona temas etmek arkamda dimdik durduğunu bilmek bana güç veriyordu.
Alef bana ilk kez kendimi bırakma şansı tanıyordu. Her zaman biraz olsun güçsüz düşmekten öyle çok korkmuştum ki hiç kendimi bırakamamıştım. Arkadaşlarıma da anlatamazdım beni üzen şeyleri. En azından geçmişi...
Ağlamak için bile babamın evde olmadığı geceleri seçerdim çocukluğumdan beri.
İlk kez birisinin yanında güçsüz düşmektem yana korku duymadım. Güvenmeyi seçerek "Benim annem güzel bir kadındır," diye devam ettim.
"Süslenmeyi gezmeyi çok sever. Alışverişe çıkmak onun için bir alışkanlık hatta rutin diyebiliriz. Küçükken o kadar çok deneme kabinlerinde uyur kalırdım ki..." Güldüm aklıma gelenlerle. "Sonra bana kızardı ama onu utandırıyormuşum."
"Utanıyor muymuş?" Bedeni kaskatı kesildi arkamda. Sesindeki öfkeyi hissettim ama yine bana yönelik değil benim içindi öfkesi.
"Babamla çok kavga ederlerdi benim yüzümden. Annem sürekli şikayet ederdi benden babam da yeterince ilgilenmiyorsun diyordu ona. Bu daha büyük bir kavganın fitilini ateşliyordu tabi. Annem babamın evde olmadığı onca zaman boyunca kimin benimle ilgilendiğinin hesabını sormaya başlıyordu ve babam da mecbur kaldığı için yanımızda olamadığını hatırlatıyordu ona."
Hatırladıklarım yüzünden üşüme geldi içime. Sarıldı bana sıkı sıkı, çenesini kafamın üzerine yasladı.
"Boşanmayı babam istedi. Sürekli mesleğinden dolayı suçlanmaktan bıkmıştı. Biliyor musun babam anneme çok aşıktı eskiden..." İç çektim. "Annem o aşkı bitirdi ama en sonunda. Boşandılar ve annem benim velayetimi istemedi. Çekti gitti işte."
"Ben bilsem" dedi ama devam etmedi. "Biliyorum bilsen o sözleri söylemezdin."
"Hay aklıma sokayım lan neler dedim?"
Belimdeki elinin üzerinde dolaştırdım parmaklarımı. "Bilmiyordun" dedim buna kafayı takmasını istemeyerek.
"Sürekli bana babamın onu aldatıyor olabileceğinden bahsedip duruyordu." Acı acı güldüm. Karnımın üzerinde duran eliyle okşadı yatıştırmak ister gibi tenimi. "Güven problemlerim hep beni terk ettiği için sanıyordum ama aklıma soktuklarıyla da alakalı olduğunu fark ettim sonradan."
Gözümden bir damla yaş düştü. "Bunu hak edecek ne yapmış olabilirim ki ona ? Tamam biraz şımarıktım," Ses tonum değişti ister istemez. "Biraz zor bir çocuktum ama-"
Avuç içini dudaklarıma bastırıp "Yapma" dedi. "Yapma bunu kendine"
"Biraz böyle uyuyalım mı? Sabah olunca kamp alanına geri dönelim."
"Uyu güzelim" dedi usul usul. "Ben hazmedeyim önce..." diye devam etti zor duyduğum sesiyle.
Uykum derin olacak ki gece boyunca uyanmadım. Uyanıp ardımda kalan sevgilime döndüğümde onun uyanık olduğunu fark ettim.
"Yeni mi uyandın?"
"Günaydın" dedi kuru bir sesle. Neden cevap vermediğini sorgularken gözlerindeki kızarıklığı fark ettim. Gözünün altını yine mor mor halkalar kaplamıştı. "Sen uyumadın mı ?" diye sordum bu yüzden şüpheyle.
"Ben" dedi duraksadı. "Düşündüm," diye devam etti. "Her şeyi hepsini düşündükçe seni anladım."
Benim günlerdir düşündüklerimi bir anda öğrenmiş olmak onu uykusundan etmişti demek ki. "Özür dilerim" dedi kısık sesle. "Seni anlamakta bu kadar geciktiğim için affet beni."
Biraz doğrulup bir kolumu ensesine attım ve diğeriyle yakasıyla oynadım. "Bunları geride bırakalım mı ?" diye sordum heyecanla. "İkimizde birbirimizi daha iyi anlıyoruz artık."
"Sana bir şey itiraf edeceğim öncesinde" dedi.
"Senin beni terk etmenden köpek gibi korktum hep. Biz daha birlikte değilken bile." Elini saçlarıma atıp kabarmış tutamları omzumun gerisine iteledi. "Hiç senin de beni kaybetme korkun olduğunu anlamamıştım."
"Deli misin ? Gidersen ne yapacağım diye düşünüyorum ilk andan beri."
"Gitmem" dedi kesin bir sesle. "Kavga ederiz, delirtiriz birbirimizi hatta. Sen kesin bana kafayı yedirirsin. Sonra bir gülüşüne yine tav olurum orası ayrı." Gülümsedi. "Ne olursa olsun yine birbirimize geri dönelim olur mu ? Uzaklaşmak isteyince en fazla diğer odaya gidelim işte. Daha uzağa gitmek yok."
Serçe parmağını uzattı. Bunu daha öncesinde hiç bilmediğin ve benden öğrenmiş olduğunu hatırlayarak tutarken gülümsedim. Baş parmaklarımızı birleştirirken "Yok" dedim. "Uzaklaşmak yok."
Burnumun ucunu öptü. "Aç mısın?" diye sordu.
"Benimle yeterince ilgilendikten sonra seni o halde bırakıp kaçmama izin vermeseydin ve biz o bütün bir ekmeği yemeseydik acıkmış olurdum." Gülmeye başladım aklıma gelen yüz ifadesiyle. "Ama inan hiç acıkmamışım."
"Seninle yeterince ilgilendim mi sanıyorsun?" Hınzır hınzır gülümsedi. "Ben sana doyamıyorum ki bunun bir sonu gelsin ulan. Çok fena bir şeysin sen."
"Nasıl bir şeyim mesela biraz anlatsana?" diye sordum şımarık şımarık.
"Beni hayatta tutan bir şeysin" dedi ciddiyetle. "İyi ki varsın, iyi ki benimlesin. Hiç gitmene müsade etmeyeceğim." Gözlerime söyleyeceği şeyden korkar gibi baktı. "Yalnız beni sevmediğini söylersen giderim. O yüzden ne olursa olsun söyleme tamam mı ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alef | Texting
Novela JuvenilEla: Ruh hastası mısın sen, ne diye kafa atıyorsun çocuğa ? Alef: Ruhu'na hasta olduğum doğru Alef: ve o it çok fena asabımı bozdu Ela yazıyor Görüldü Alef: Sana ne demiştim kaçak ? Alef: Sen bana bir adım atsan ben sana bir nefes uzaktayım