Jungkook
Bugün Cuma. Canım çok sıkkın çünkü, kütüphane kapalı. Ben her gün gider ve derslerimi orada hallederdim. Ve evden dışarı çıkmam için tek bahanem de Kütüphaneydi. Annemle babam evde değillerse de korumalar ve hizmetçiler beni hiç bir yere gitmeme izin vermezdiler. Kütüphaneye gitmenin başka bir sebebi de o çarpıştığım adamdı. Bu aralar gelmiyordu ama ben, o gelmediğinde üzülmüyordum çünkü, zaten ödevlerimi yapmak için gitmiştim. Olmayacak şeydense ola bilecek şey için çalışsam daha iyi olurdu değil mi?
Az önce okuldan döndüm. Ve geldiğimde kütüphaneye girdim. Bana kapalı dediklerinde üzülmüştüm ve ordan da eve dönmüştüm.
"Küçük bey yemeğiniz hazır." Odamdaydım. Kapının açıldığını duyduğumda, "Aç değilim." dedim. Açtım ama bir şey yemek istemiyordum. Onu tekrar görmek istiyordum. Karşımda beyaz gömlekli, dar kısa etekli ve önlüklü bir kız vardı.
Ben okula gidiyorum ve derslerim çok iyi. Dersler bazen sıkıcı geçerken, bazen o kadar ilgimi çekerdi ki zamanın çabuk geçmemesi için dua ederdim. Evet en sıkıcı dersleri bile çalışır hayalimi gerçekleştirmek için çabalardım. İşim bu.
"Ama geldiğimizden beri bir şey yemediniz, Eun-Ae hanım bana çok kızacak." Eun-Ae, benim annem. Her şeyin onun istediği gibi olmasını ister ve istediğini alır da. Asla sözünü iki etmem çünkü buna izin vermez. Onu çok seviyorum, canımdan bile çok seviyorum ama kanunları çom sıkıcı. Ondan izin almadan dışarı çıkamam. Onun tanımadığı kimseyle konuşamam. Ah, bu evde çürüyüp ölmek istemiyorum. Bu yüzden iyi ki okul var.
"Yemeyeceğim." dedim. Yeşil koltuğumda ayaklarımı göğsüme çektim ve sarıldım.
"Sizi Eun-Ae hanıma şikâyet edeceğim."
"Ne yaparsan yap, senden korkacak değilim." Ağır konuştuğumun farkındayım ama canım sıkkın olduğunda ne dediğimi ben bile bilmiyorum. "Şimdi git."
"Sizin canınız mı sıkkın?"
"Hayır! Benim canım falan sıkkın değil." Kaşlarımı çatarak söylediğimde yemek tepsisini masama koydu ve yanıma geldi.
"Babanızı çağırmamı ister misiniz?" elini omzuma koyacaktı ki, hemen omzunu çektim.
Çünkü benim haptofobim var. Dokunmaktan veya dokunulmaktan korkma fobisidir bu. Birileri bana dokunduğunda korkuyorum ve ya da kalabalık alanda yanlışlıkla birine dokunmaktan korkuyorum.
"Ah, özür dilerim, benim hatam."
"Babamı çağırma, zaten gelmeyecektir. Yine her hangi insanlarla önemli toplantısı falan vardır, öz evlâdından bile önemli."
"Ah, lütfen öyle söylemeyin. Babanız sizi çok seviyor, sadece çok yoğun olduğu için size zaman ayıramıyor." Kesin öyledir.
"Ben yalnız kalmak istiyorum. Kimseye ihtiyacım yok, lütfen yemeği alın ve gidin. Teşekkürler." Derinden nefes alıp yanımdan uzaklaştı. Yemek tepsisini alıp odadan çıktı ve kapıyı kapattı.
"Bizimkil-" Kendi kendime konuşurken birden kapı açılmıştı. Arkadaki hizmetçiyi ve önündeki kuzenimi gördüm.
"Tutturdu gireceğim diye," arkadaki korumaya gülümsedim. Kapıyı kapatıp odadan çıktığın üzerime doğru koşan kuzenimi gördüm. Ayaklarımı sarkıttığımda üzerime atladı. Ona sarıldım ve saçını öptüm.
"Annen nerde Aera?"
"Yurt dışına gideceğini söyledi, beni de buraya getirdi."
"Ah, anladım." Aera benim annemin kardeşinin kızı. Hâlâ beşinci sınıfa gidiyor, çok haylaz biri. Onu çok seviyorum. Bazen başıma o kadar bela açmıştı ki, nasıl toparlayacağımı düşünürdüm hep. "Aç mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aienkien | Taekook
Fanfictionİmkânsız aşkın bir türünü daha duymuş muydunuz? Texting | düzyazı(bolca düzyazı) Semetae! Ukekook! Yan shipler • { Yoonmin, Namjin }