"Anne!" Annemin ve babamın geldiğinin haberini duyduğumda merdivenleri ikişer ikişer inerek aşağı doğru gidiyordum. Amerika'dan döndüler ve onları çok özledim.
Sonunda aşağı kata geldiğimde annemi gördüm. Biraz sinirli gözüküyordu ama neden böyle olduğunu anlamamıştım. Babam sanki onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Annemin elindeki valizleri hizmetçiler aldığında ben bir suçlu edasıyla merdivenlerin son basamaklarında duruyordum.
Annemin gözleri bana döndüğünde öncekinden daha çok sinirle bakıyordu yüzüme. Bir şey demeden son basamakları düştüm yavaş adımlarla yanına gittim. Neye sinirlendiğini bilmiyorum, Tanrım lütfen ben bir şey yapmış olmayayım.
Yanına gittiğimde, "Sana kim izin verdi kendi kendine iş yapmayı!" bağırarak söylediği şeylerin ardından tokat attı. Yüzüm diğer yana düşünce gözümdeki yaşlar yavaş yavaş yere dökülüyordu.
"Ye-jin!" Babamın anneme bağırdığını ve onu kendi yanına çektiğini gördüğümde hiç bir şey demeden arkamı döndüm ve koşarak odama gittim.
Arkamdan, "Buraya gel Jungkook!" dediğini umursamadan odama koşuyordum.
Neden bana kızdığını bilmiyordum ama onun sevmediği şeyi yaptığıma emindim. Annem çok disiplinli bir kadındı bu yüzden en ufak gereksiz hareketimde bile kızar ve aynı şeyleri yapardı. Alıştım mı? Hayır. Asla alışamadım onun böyle olmasına. Çocukluğumdan beridir böyle ama alışamadım.
Odama girip kapıyı kilitledim ve yatağıma geçtim. Belki, ağlayarak uyurum. Ona sarılmak için can atarken bana tokat atmıştı.
Boktan işler grubundan 1 yeni mesaj!
Boktan işler grubundan 5 yeni mesaj!
Boktan işler grubundan 10 yeni mesaj!
Boktan işler grubundan 12 yeni mesaj!
"Sikeceğim artık!" Sinirle söyleyip telefonumu sessize aldım. Ardından bu yetmez diyip telefonu tamamen kapattım ve gözlerini kapattım. Uyuyup yaşadıklarımı unutmak istiyordum. Yani unutmaya çalışıyordum.
***
Really Slow Motion - Collapsing Universe
"Jungkook." Bir kaç saatlik sonra uykunun ardından gözlerini karanalık bir odada açmıştı. Büyük testeresini sürterek ona doğru geldiği görünen
adam simsiyahtı. Sadece uzun gölgesi ve testeresini yere sürttüğündeki sesi geliyordu. Kulak kanatan ses bütün koridoru kaplıyordu."S-sen de kimsin!?" Jungkook arkaya gitmek istediğinde arkasının uzun bir duvarla kaplı olduğunu görmüştü. Ayağıyla sürtünerek ondan uzaklaşmaya çalışıyordu ama ne fayda. Adam uzakdan onun üzerine gelmeye devam ediyordu. "Yardım edin! Kimse yok mu?" Ağlayan sesi titrek çıktığında, ne yapacağını şaşırmıştı. Ayağa kalkamıyordu çünkü, ayak kasları tamamen uyuşmuştu. Gözlerindeki yorgun bakışları adamın üzerindeydi. Kimdi bu?
"Kimsin sen! Burası neresi?"
"Burası senin cehennemin Jungkook." Uzun ve geniş koridorda yankılanan kalın ses Jungkook'un tüylerini diken diken etmişti. Birden yuvarlak bir parlaklık belirdi sağ tarafda. Jungkook yerde cansız bedenle yatan Taehyung'u gördüğünde gözleri her an kavuğunu terk edecekmiş gibi açıldı.
"S-sen! S-SEN ONA NE YAPTIN!?" Jungkook son gücüyle ayağa kalktı. Dengesini toplamak için duvara tutulduğunda testereli adamın ona
yaklaştığını gördü. Hızla sağ tarafa koştu ve Taehyung'la karşılaştı. Karın boşluğunun kanlar içinde olduğunu gördüğünde bakışları yüzüne gitti. Gözleri açıktı ve göz yaşları buz gibi zemine akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aienkien | Taekook
Fanfictionİmkânsız aşkın bir türünü daha duymuş muydunuz? Texting | düzyazı(bolca düzyazı) Semetae! Ukekook! Yan shipler • { Yoonmin, Namjin }