17. Umut

35 5 1
                                    

Jungkook yukarı kata koşarak çıktığında nefes nefese kalmıştı. Hâlâ yüzündeki gülümseme solmamıştı ve o tavşan dişleri bir çok insanı etkiliyordu. Şu anda çok iyi bir şekilde nefes almaya ihtiyacı vardı, çünkü biraz nefessiz kalsaydı hemen burada bayılma bilme ihtimali yüzde yüzdü.

Duvara yaslandı ve nefesini sabitlemeye çalıştı. O sırada yukarı kattan gelen eski sevgilisini gördüğinde gözlerini sonuna kadar açtı ve arkasını döndü. Eliyle yüzünü kapatıp saklanmaya çalışıyordu. Eski sevgilisi onu çoktan farkettiğinde arkasını dönmesini komik bulmuştu. Kıkırdayıp merdivenleri indi ve yanına geldi. Elini Jungkook'un omzuna atrığında Jungkook korkmuş ve yerinde sıçramıştı.

"Ne yapıyorsun be! Ödüm koptu, lanet olsun!" Sinirle soylediğinde ona döndüğünün farkında olduğunda ona göz devirip yanından geçti. Tam gidecekti ki, eski sevgilisi Young-gi'nin bileğini tutmasıyla hareketsiz kaldı. Daha sonra hemen elini çekti ve arkasını dönüp ona çok da sert olmayan tokat attı. "Bana ne hakla dokunursun Değişik yaratık! Ahtapot suratlı!"

"Ah, bebeğim neden böyle yapıyorsun? Oysa ki, sevgili olduğumuz dönemlerde bana dokunmak için can atıyordun..." Kulağına yaklaştı. "Üstelik haptofobin olsa bile." Geri çekildiğinde Jungkook bu sefer sert şekilde göğsüne vurdu. "Sevimsiz!" Diye bağırdı ve tekrar göğsüne sertçe vurup merdivenlere doğru yöneldi.

"Bu arada, manzaram epey güzel." Bağırarak imalı imalı konuşan Young-gi'ye karşılık Jungkook arkasını dönmüş ve elindeki mendil paketini ona fırlatmıştı. Aslında Young-gi böyle sapık biri değildi ama ayrıldıklarından beridir böyle iğrenç hareketler yapmaya başlamıştı, nedeniyse çok açık ortadaydı.

"Hey, kalbimi kırıyorsun ama!? Bana neden bu mendilleri fırlattın ki?" Jungkook gözlerini sonuna kadar açtığında etrafa bir küfür savurdu. Az önce attığı şey Taehyung'un ona ağlamaması için verdiği mendildi ve Jungkook onu dünyanın en ama en gereksiz birine fırlatmıştı. "Bunu bana mı veriyorsun yoksa? Ah, canım sevgilim beni ne kadar da iyi tanıyorsun, en sevdiğim aroma hem de!" Gıcık gıcık konuştuğunda Jungkook hızlı adımlarla indi ve yanına geldi. "Derhal o mendili bana ver yoksa seni yaşatmam!" Jungkook iddialı konuştuğunda Young-gi mendil paketini yukarı doğru kaldırdı. "Nedenmiş o? Yoksa bunu bitanecik sevgiline almadın mı?" Jungkook ondan bayağı bir uzun olan adamın yanında zıplaya zıplaya mendilini almaya çalışıyordu. "Young-gi benim gözümde bir az daha düşmek istemiyorsan hemen o mendili bana vereceksin! AKSİ TAKDİRDE SENİ BURADA DÖVDRTÜRÜM HABERİN OLSUN!" Sesi gerçek bir kız sesi gibi çıktığında Young-gi diğer eliyle onun ağzını kapattı.

"Şşşt, sakin! Okuldayız yarım akıllı. Sana bu mendili tek şartla veririm." Young-gi bu iğrenç mendili neden istediğini merak ediyordu ama açıkçası soracak kadar değildi bu merakı. "O şart da, gideceğimiz kampta sadece benimle vakit geçirmen ve çadırda ikimizin baş başa kalması." Jungkook onun konuşmasından bir şry anlamadığı için kaşlarını çatıp ona aval aval baktı. "Ah, ağzını açmadım değil mi? Açayım şöyle." Ağzını açtığında Jungkook bir adım arkaya gitti. "Ne kampı, ne diyorsun sen. Ben kampa falan gitmiyorum, böyle bir söz konusu da yoktu zaten."

"Birinci dersi astığın için bilmezsin tabii ki, de." Jungkook göz devrdiğinde ona gerçeği anlatmanın saçma olduğunu düşünüp sustu. "Okulla birlikte bir geziye gideceği-"

"YA, SEN BENİM MENDİLİMİ VERECEK MİSİN VERMEYECEK MİSİN? CANIM SIKILDI SENİN AHTAPOT YÜZLÜ SURATINI GÖRMEKTEN!!" Bu sefer daha sert bağırdığında Young-gi elindeki paketi yere fırlattı. "Aferin, şöyle az akıllı olacaksın!"

"Jeongguk ben yine düşündüm de, iyi ki seni aldatmışım. Senin gibi biriyle nasıl on ay birlikte oldum aklım almıyor cidden." Diyip aşağı kata indi. Jungkook arkasından baka kaldığında gözleri yine dolmuştu. Evet, onu bir kızla aldatmıştı ve bu tam olarak bir ay önce yaşanmıştı. Bu ayrıntıları boş verelim.

Aienkien | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin