32. Umut

22 3 0
                                    

Yıldızlar. Her biri tane tane ve parlak. Peki insanlar? Milyarlarca insan var, her tipe sahip olan. Bazıları aşık bazıları ise intikam peşinde koşar. Peki bunun konumuzla ne alakası var. Taehyung ve Jungkook çok ayrı insanlar. Ayrı kafada, ayrı düşüncede ve hatta ayrı dünyada. Ama onlar bu dünyaları aşıp birbirlerini buldu.

Kalpleri didik didik aramış ve sonunda birbirlerini bulmuş ve kavuşmuştular. Aralarında yaş farkı olmasına rağmen ikili asla bunu sorun etmiyordu. Biri büyük ve ya da biri küçük, ne fark eder. Sonuçta sevmişlerse birbirlerini o zaman kim ne diye bilir ki onların ilişkisine.

Garip oldu sonsuz ilişkileri, ama sonunda biri cesaret edip duygularını açığa çıkarmıştı. Taehyung sevdiğini söyleyip kavuşmuştu Prensesine. Her ne olursa olsun asla ayrılmak istemiyordu ama aklında bir takım sorunlar vardı işte. Jungkook'un Üniversite sınavına sadece bir hafta süre kaldı ve o derslere çalışarak psikolojisini iyice bozmuştu. "Ya yapamazsam?" Düşüncesi beynini kemiriyordu her saniye. Abisi ona bu konuda yardım etmek istiyordu ama Jungkook her şeyi kendisi yapmak istiyordu.

Taehyung onun için endişeleniyordu. Üniversite sınavını kazanamazsa psikolojik destek almak zorunda kalacaktı, çünkü şu anda bile bir günde yirmiden çok kahve tüketiyordu. Bünyesine zararlıydı fakat ayık kalmak için başka seçeneği olmadığını düşünüyordu.

Son zamanlarda tamamen bitmişti. Okuka ölü gibi gidip geliyordu, hastalanmış ve bunun üstüne bir kaç kez hastaneye gitmişti. Gözleri kıpkırmızıydı ve göz altları şişmişti.
Eskiden okula yürüyerek gitmek isteyen Jungkook şimdi gitmeyip evde çalışmak istiyordu. Fakat sınav haftasındaydı ve bu günleri asarsa onun için sıkıntılı olacaktı. Bu yüzden ailesine hep iyi görünmeye çalışıp sabah kahvaltısı yapmadan şoförüyle okula gidiyordu.

Bir haftalık Kış tatili bittiğinden bu güne üç gün geçmişti. O günden beri Jungkook çalışıyordu. Buz gibi sabaya yine gözünü açmıştı ve sıcacık bir duş almıştı. Üniversiteye iki saat geç gidecekti çünkü, bazı testleri hâlâ çözülmemişti. Odasında aç susuz sorularını çözerken iki saatin çoktan geçtiğini fark etmişti. Nerdeyse tamamını bitirdiği soru bankasını çantasına koymuş ve giyinme odasına gitmişti. Üniformalarını giyinip banyoya girdi ve aynanın karşısına geçti.

Çökmüştü ve göz torbaları kötü bir hal almıştı. Göz altlarına fondöten sürüp dudaklarına çilekli lip glossunu sürdü. Vakit kaybetmeden çantasını alıp odasından çıktığında abisinin çoktan gitme düşüncesi onu üzmüştü. Alt kata indiğinde hiç kimsenin olmamasına şaşırmamıştı çünkü ailesi bu saate kadar işlerine gitmişti. Şoförü onu çağırdığında yanına gitti ve evden çıkap Vita arabasıyla Yonsei Üniversitesine gittiler.

Bir kaç dakika sonra Üniversiteye vardıklarında şoför kapıyı açmış ve onun inmesini beklemişti. Fakat saniyeler sonra Jungkook'un hâlâ arabadan inmediğini farkettiğinde eğilmiş ve arabanın içine bakmıştı. Jungkook'un uyuduğunu gördüğünde tebessüm etmiş ve yanına yaklaşmıştı. Sessizce ismini çağırıp dürttüğünde Jungkook uykusundan uyanmıştı.

"Geldik Jungkook." Jungkook esneyip arabadan indiğinde şoförle vedalaşıp Üniversitesine doğru gitti. Yeşillikler onu rahatlattığında yorgunlukla derin bir nefes aldı. Ellerini montunun cebinden çıkarmadan içeri girmiş ve C1'e doğru ilerlemişti. Kendi sınıfına vardığında kapıyı çaldı. İngilizce öğretmeninin sesini duyduğunda içeri girmişti.

"Gire bilir miyim?" Yorgun sesiyle sorduğunda öğretmeni başını sallamıştı. Jungkook sınıfa göz gezdirdiğinde arkadaşı Jin ve Jimin'in olmadığını gördü. Kendi sırasına geçtiğinde çantasını koymuş ve montunu çıkartıp sandalyesinin başına asmıştı. Oturduğunda kollarını birleştirmiş ve başını onların üzerine koymuştu.

Aienkien | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin