19. Umut

29 5 2
                                    

Kelebekler dolu bir beden, şimdi karanlık dört köşe içindeydi. Korku ve endişe kaplamıştı içini, kelebeklerin aksine. Koynuna sığınmıştı esmerim ve ağlamaya adım adım yaklaşmıştı.

"Ben çok korkuyorum!" Diye mırıldanarak konuştu küçük. Esmer neden böyle olduğunu çözmeye çalışıyordu. "Çok korkuyorum!" Sardığı kolu daha çok sıktığında Taehyung bir şey yapmaya çalışıyordu. "Jungkook?" diye seslendi küçüğe, "Sakin ol, hiç bir şey olmayacak. Ne demiştim ben az önce yanındayım demiştim değil mi?" Jungkook onun söylediklerine karşı sessizce göz yaşlarını döktü. Bunu bir kez de yaşamıştı ve o gün ciddi hastalığı olduğu söylenmişti. Tabi, bunu ne Jungkook biliyordu, ne de Taehyung.

Titreyen çenesine akıyordu masum göz yaşları. Sonsuza kadar mı burada kalacaklar yoksa? O bu düşüncelerle kendini daha çok korkutuyordu. Koşarak asansör kapısına doğru koşup yumruk yaptığı eliyle vurmaya başladı.

"Kimse yok mu!? Çıkarın bizi burdan!" Taehyung ona bir bakış atıp telefonuna döndü. Bu kadar korkması ve telaşlanması ona aşırı abartı geliyordu. Telefonuyla üçüncü kat görevlisini aradığında bir kaç saniye sonra açtı. "Jungkook sus." Jungkook hâlâ bağırarak ağlamaya devam ettiğinde Taehyung onu kolundan tutup kendine çekti ve eliyle ağzını kapattı. Jungkook çırpınmaya başladığında Taehyung normal bir şekilde telefondaki kişiyle konuşmaya başladı. "Alo. Asansörde kaldık, acil ah," Jungkook onun elini ısırdığında Taehyung acıyla inlemiş ve elini çekmişti.

"Efendim iyi misiniz?" Telefondaki adam konuştuğunda Taehyung disklerini sıkarak ona bakıyordu. Karanlık olduğu için bir şey görünmüyordu. "İyiyim." Zorla söylediğinde elindeki acı hâlâ onu çileden çıkarıyordu. Sadece küçük bir ısırık olmasına rağmen acısı o kadar da küçük değildi. Jungkook yaptığı şey için kendine iltifat ederken Taehyung'un acı çekmesi umrunda değildi.

"Asansörde kaldık! Birilerini çağırın, en kısa sürede burası açılsın." Telefondaki adam onu onayladığında telefonu kapattı. Şimdi Jungkook'un sonu gelmiş miydi.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Kalın sesiyle sorduğunda Jungkook süper oyunculuk yeteneğini kullanmaya karar verdi. Elinin tersini alnına koyup aslında gayet oksijen olan asansörde sanki oksijen yokmuş gibi nefes alamıyorum gibi rol yapmaya başladı. Sırtını asansör duvarına yasladı ve acı dolu sesiyle söyledi. "Ah, galiba nefes alamıyorum!" Kendini yere attığında Taehyung kaşlarını çatmış onun bu süper oyunculuğunu izliyordu. "Gerçekten nefes alamıyorum!"

"Jungkook kalk ayağa. Daha ilk kattayız ve asansörde alman için bayağı bir oksijen var!" Yaptıklarına tabii ki de inanmamıştı.

"Ölüyorum be! Ah!" Birden bağırdığında her şeyin içine sıçtığını anladı ve tekrar mükemmel ötesi oyunculuğuna geri döndü. Taehyung göz devirdiğinde asansörün kenarına geçti ve oturdu. Bunu da yaşadığı için artık gözü açık ölmeyecekti.

"Jungkook," Taehyung kalın sesiyle onun ismini çağırdığında Jungkook kaşlarını kaldırıp ona baktı. "Hm?" diye mırıldandı. Taehyung onun karanlıkta bile parıldayan gözlerinin içine bakıyordu ve bakmaya devam ediyordu.

"Tesadüflere inanır mısın?"

Jungkook bu garip soruya karşı kaşlarını çattı. Neden böyle bir soru sormuştu ki şimdi. "Yani, bilemiyorum. Bazı tesadüfler," diye devam ettiğinde Taehyung aklına  geldi. Onunla heryerde bilikte olmak tesadüf olamazdı değil mi? "Evet. Bunu neden sordunuz ki?"

"Öylesine."

"Peki siz?"

"Nasıl yani?"

"Siz tesadüflere inanır mısınız?" Taehyung duraksadı. Asla bakışlarını ayırmadığı gözlerine daha derin baktı. Tesadüf mü bilmiyordu ama hep birlikteydiler. İşte bu yüzden tesadüflere inandığını ve tesadüfün en güzelini bulduğunu düşünüyordu. O bütün tesadüflerin en şahanesiydi. "Evet, inanıyorum. Ve ben tesadüflerin en güzelini buldum Jungkook."

Aienkien | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin