"Eşyalarıma dokunmaman lazım."
"Niye ?"
"Çünkü onlar benim eşyalarım."
"Ama niye ?" Dedi umursamazca.
"Çünkü küçük hanım bugün dosyaları karıştırdığın için işi kaybediyordum." Dediğinde artık ne arıyorsa onu aramaktan vazgeçti ve bana baktı.
"Karıştırmadım. Dosyanın üzerine koydum. Birini almak senin suçun." Dediğinde ağzım istemsizce aralandı.
"Ama o dosyayı götürmeyecektim!"
"Ama o Ariel'i anlatıyordun." Dedi aramaya geri dönerken. "Jungkook oppa neredesin ?"
"Bağırma! Koltuğun altında olmadığı kesin." Dediğimde bana bir bakış attı ama hemen ardından işine geri döndü. "Ayrıca Ariel'i anlatmak zorunda kaldım. Acemi işi oldu."
"Ama Lisa unnie iyi yaptığımı söyledi. İşi bağlamışsınız. Ayrıca işi bağlamak ne demek ? Ve işi neden bağlıyorsunuz ? Yoksa kaçıp gider mi ?"
"Kime ne anlatıyorum ki" Diye iç geçirdim. "Ji Na bunlar önemsiz. Sadece eşyalarımı karıştırma."
"Ji Na siyah olanları bulamıyorum. Sadece pembe ve mor olanlar var." Dedi Jungkook onun odasından kafasını çıkarıp.
"Siyah olanları Hoseok amcamla kullandık. Pembe kullanalım."
"Ji Na beni dinle." Desem de o kafasını iki yana sallayan Jungkook'a bakıyordu.
"Pembe ne Ji Na ? Çocuk gibi olurum."
"Jungkook lanet saçlarını ördürüyorsun. Tokanın rengi kimsenin sik- umurumda değil."
"Neden bu kadar kabasın ?" Dedi Ji Na bana bakıp.
"Yarım saattir sana laf anlatıyorum ama dinlemiyorsun. Yine de ben mi kabayım ?"
"Mor olanlar olsun. Daha çok yakışır." Dedi Jungkook. Ji Na bana göz devirip ona döndü.
"Jungkook amca artık gelir misin ? Tarağımı da buldum!" Dedi elinde Pembe simli tarağı sallarken. Jungkook odadan elinde bir kutu küçük lastik tokayla çıktı.
"Geçen Hoseok hyunga yaptığın gibi olsun tamam mı ?" Dedi yere otururken. Ji Na ise koltuğa çıkıp onun saçlarını taramaya başladı.
"Benim sizinle sınavım var belli." Dedim sinirle ve yemek hazırlamak için mutfağa girdim.
》》
"Acıktım."
"Bu kadar huysuz olma! Yemek hazır olunca yiyeceğiz zaten." Dedi Ji Na. Jungkook ise omuz silkip ofladı.
"Ama açım."
"Rahat durur musun ? Saçın olmayacak şimdi." Dedi bir tutamı bağlamaya çalışırken. "Ayrıca yemek hazır olunca yiyeceğiz zaten."
"Yine de bu aç olmama engel değil! Ayrıca düz duruyorum ya." Diys söylendi Jungkook. Mutfağın kapısına yaslanmış onları izliyordum. Yemek pişiyordu, sofra hazırsı ve diğerleri yoldaydı.
"Çocuk gibi davranma amca! Taehyung zaten yorgun. İşe gidip bizim için para kazandı. En azından bekle." Dedi Ji Na. Alt dudağımı ısırıp Jungkook'un saçına odaklanmış kıza baktım. "Ayrıca bana yalan söyledin. Hani bugün dosyayı verince dışarı çıkacaktık."
"Çıktık ya"
"Arabaya binmek için binadan çıktık amca. Bana yalan söyleme."
"Sana dışarı çıkacağız dedim ve çıktık. Nereye gideceğimizi sorsaydın o zaman!"
"Of hepiniz yalancısınız."
"Bana söylenme. Bunu Taehyung hyungla konuş. Ayrıca şu saçı niye bitirmedin daha!"
"Saçların uzun! Az kaldı. Neden hiç beklemiyorsun ? Hem Taehyung hiç izin vermiyor."
"Geçen gün çıktık ya! Hastaneden çıkınca yemek yedik."
"Kedi suratlı amcam nerede kaldı ya ? Bıktım ben senden."
"Ya ufaklık ayıp oluyor."
"Tamam, tamam. Al bitti saçın." Dedi yerinden kalkarken. Masanın üzerinde tarağıyla takım olan aynayı ona uzattı. Jungkook'un saçını incelerken kahkahamı tuttum ki Jungkook aynaya bakınca kaşları çatıldı.
"Bu ne ?"
"Ördüm işte."
"Ji Na Hoseok hyungun saçı gibi yap dedim! Bu ne ?" Dedi aynada kendini daha çok incelerken.
"Ben saç yapıcı değilim amca! Daha çocuğum"
"Ya geçen gün Hoseok hyunga yaptın ya!"
"Ayrıca saç yapıcı diye bir şey yok. Ona kuaför denir." Diye olaya daldım çünkü ikisi de sinirle birbirine bakıyordu. "Jungkook bence tarz oldu. Yarı örgü, yarı da...buna ne denir bilmem ama simli kabartma ?"
"Sim mi ?" Dedi Jungkook aynaya tekrar dönerken. "Sim nerede ?"
"Sadece ışıltı kattım amca" diye açıkladı Ji Na. Ben çalan kapıyı açmaya giderken Jungkook simli yeri bulmaya çalışıyordu. "Arka tarafı amca."
"Yah Ji Na!" Diye bağırdı Jungkook. Ji Na'yı yakalamak için ayağa kalktığında Ji Na koşmaya başladı. "Kaçma dur orada! Saçımı resmen unicorn kusmuğu yapmışsın"
"Dur, dur." Dedi Ji Na durup elini durması için kaldırırken. "Unicorn da ne ?"
"Tek boynuzlu at işte." Dedi Jungkook. İçeri girenler o ikisine bakıyordu.
"Aaaa öyle bir şey mi var ?" Diye şaşkınlıkla sorduğunda Jungkook kollarını bağlayıp onu süzdü.
"Hayır aslında yok ama bu bir efsane. Yani hayal ürünü aslınd- konuyu kaynatıyorsun ufaklık!" Dedi koşmaya devam ederken. Ji Na gülerek koşmaya başladı ve Suga hyunga ilerledi.
"Kedi suratlı amca!" Diye bağırırken Suga çoktan kollarını gelmesi için açmıştı. Aradaki mesafe kapanır kapanmaz Ji Na'yı kucağına aldı. "Amca Jungkook oppa bana kızıyordu ve beni kusmukların içine atacakmış."
"Ne ? Öyle bir şey demedim!"
"Jungkook!" Dedi Suga hyung kızarak. "Neden ona kızıyorsun ?"
"Hyung saçına baksana!" Dedi arkasını dönerken. Saçından her yere bulaşan pembe sizler dökülüyordu. Bizimkiler bununla kahkaha atmaya başlayınca Jungkook önüne döndü. "Komik mi cidden ?"
"Jungkook amca sana yakıştı diyorum! Neden böyle yapıyorsun ?"
"Bemde senin saçını yapacağım! Bekle ve gör."
"Hey Ji Na'ya bulaşma." Dedi Suga
"Ayrıca yapamazsın çünkü benim saçımı bir tek Taehyung yapabilir. Bir de annem. Sen Taehyung kadar güzel öremezsin.!"
"Örmeyeceğim zaten. Keseceğim o saçlarını. Minicik yapacağım!"
"Yaaaa" diye bağırarak saçlarını kapamaya çalıştı Ji Na. Jimin yanından geçip Jungkook'a ilerledi.
"Uğraşma kızla."
"Ama Jimi-"
"Hadi yemeğe geçin." Dediğimde Suga Ji Na'yı ikna etmeye çalışarak mutfağa ilerledi. Hoseok gidip Jungkook'un omzuna elini attı.
"Hadi gel parlak yarim. Acıkmadın mı ?"
》《
Yorumları alalımm nasıl gidiyor?
Ben sıkıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bana masal anlatma| taennie
Novela JuvenilYıllar sonra Jennie ve kızının yardım için çaldığı kapı, sevdiği adama aitti.