24. Acının Tohumları

540 59 21
                                    

Hepinize iyi akşamlar çiçeklerim. Bölüme başlamadan önce oylarınızı kullanmaya unutmayın lütfen. Bölümü okurken de satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin. Unutmayın, yorumlarınız ve oylarınız yazma motivasyonunu büyütür. Sizleri çok seviyorum. 🖤

Bugün sınava girecek olanlar vardı, nasıldı? İyi geçti mi? Umarım her şey gönlünüzce olur. Sizleri çok seviyorum, dualarım sizinle bebeklerim.

Mahşer

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mahşer.
24. Acının Tohumları

Bu bölümü yazarken aklım hep Zeynep Zaraç'ta kaldı. Sadece onda da değil, melek olan nicelerimizde kaldı. Şu an yazmam, unuttuğum anlamına gelmez. Kaçmıyorum.
Zeynep hep bir Peri oldu. Onu, her satırı Peri'mi hissederek yazdım.
Seni asla unutmam. Unutturmayacağız.

(11.02.2023)

İlker Kaleli, Sorma

Göğüs kafesimin etrafına filizlenen acının tohumlarını iliklerime dek hissedebiliyordum.

Oysa ben acının filizlendiği göğüs kafesimi değil, kalbimin atışlarına kulak asarak ne kadar acıtıldığını öğrenmek için çırpınıyordum. Bileyim ki yardım edebileyim. Onu bir şekilde sarmaya çalışabileyim, kurtarayım istedim. Ama kalbimin o kırılgan atışları yüreğime öyle bir dokunuyordu ki... Bırak kurtarmaya, onarmaya gücüm bile yetmezmiş gibi geliyordu.

Bedenimi yoran, boynuma sarılan halat değildi. O kalın halatın boynumu kesmek istercesine canımı yakmasını umursamıyordum. Beni asıl yoran, kalbime indirilen darbeydi. Uzak durmaya çalıştığım adam tarafından yediğim darbeyle sınanıyordum.

Oysa ne çok isterdim onun gözlerine baka baka infaz edilmeyi.

Silâhını doğrultsun, alnıma dayasın ve tetiği gözümün içine baka baka çekmesini arzuluyordum. Kalbimi yorup, açıtacağına direkt sıksaydı ya kafama? Böylece ne yorulurdum ne de acıyı mabedim olarak adlandırdığım adam tarafından hissetmezdim.

Kulağımı delen bağırışları sezebiliyor lâkin idrak edemiyordum. Şuurumu yitirmiş, gözlerim açık, ecelin kapıma dayanmasını bekliyor gibiydim.

Beni görmüşlerdi. Onları bıraktığım güvenli bölgeden Beni görmüş olmalıydılar. Beni bırakışını, bileğine yapıştığımı da görmüşler miydi? Görmemiş olmalarını diledim içimden. İç sesim ise isteğime tezat bir şekilde tırnaklarını dileğimin etrafına, içine geçirmekten çekinmiyordu.

Kalbim ağrıyordu. Benim kalbim ağrıyor, bas bas bağırıyordu. Acısı dinsin istiyordu. Dinsin ki yeniden gurursuzca onun için atabilsin. Bir Kırgınlık kaplıyordu benliğimi. Oysa o benim kırgın tarafımı bile hak etmeyen bir adammış.

MAHŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin