38. Vatana İhanetin Bedeli

329 26 12
                                    

Hepinize selamlar!!! Nasılsınız, iyi misiniz?

Sizi bölümle baş başa bırakmadan önce bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bölüme oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi okumak bizler için çok önemli. Böylece yazmak için daha da motive oluyoruz.

Eğer hazırsanız, sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

Keyifli okumalar dilerim. 🖤

Üstteki afişi yapan mavinintonuu7 bebeğime çok teşekkür ediyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üstteki afişi yapan mavinintonuu7 bebeğime çok teşekkür ediyorum. Çok seviyorum! 🖤🥹

MAHŞER
38. Vatana İhanetin Bedeli

Dedublüman, Sen Bilmezsin

MAHPARE YERTAŞ

Karanlıktan ne çok uzaktım ne de çok yakın.

Sanki yabancılar tarafından çekiliyor, bir yandan da tanıdığım, bildiğim insanlar tarafından adım sesleniliyordu. İşittiklerim ya hayalden ibaretti ya da ben gerçek ile hayali çözemeyecek kadar kendimde değildim.

Yüz üstü taşlarla dolu bir yerde uzanıyordum. Sanki yaşadığım bir geçmişteydim ve o sahneler benim sınandığım birer karelerdi.

Küçük bir çocuğun elinde tuttuğu bomba ve bedenini sarmış çeşitli bombaları gördüğümde kendimde kalkacak gücü arıyordum. Kendi vücudumla çeliştiğim ilk an bu o an değildi.

Bacağım yüzünden yaşadığım şeyler, birer önizleme gibi hissettiriyordu. Sanki zamanı gelince daha ağrını yaşayacak, beteriyle sınanacaktım.

Karnımda kendine yer edinen bebeğin varlığını henüz kabul etmekte zorluk çekerken karşımda tehlike arz eden masum bir çocuğu görmek, o an için sindirebileceğim bir şey değildi.

Biliyordum, onu kurtaramayacak kadar vaktim kısıtlıydı. Ya silahımı kaldırıp, küçük bir çocuğu etkisiz hâle getirecektim ya da imkânsız olduğunu bile bile onu kurtarmak için koşacaktım.

Seçtiğim ikinci seçenek hem onun hem de benim sonum olmuştu.

Yola çıktığım, omuz omuza savaştığımız kardeşlerimin hayatını riske atacağımı bile bile onu kurtarmak için koşmuştum. Sahaya girmiş, silahıma ulaşmam gerektiğini bile bile tek odaklandığım şey: gözlerini bana dikmiş küçücük çocuktu.

O çocuğun gözlerindeki korkuyu, endişeyi, masumluğu her zerremle kabullenmiştim. Belki de o an için annesini veya babasını aramıştı. Etrafında tanıdık olan bir kişi bile olmaması, kolumdaki bayrağı gördüğü anda bana gözlerindekilerinin yanına bir de güven ekleyerek bakması, sahaya çıkmamı engelleyememişti.

MAHŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin