Çocukluğundaki gibi kalmalıydı insan.Bazı şeyler, çocukluğundaki gibi kalmalıydı. Efe'ye göre öyleydi mesela. Annesi öldüğünde, korkunç bir acıyla sarsılmıştı. Herkes onun ağlamasını beklerken, o daha çok gülmüştü. Her ağlamak istediğinde gitmiş Ahu'yla kavga etmiş, Ala'ya bulaşmış, insanlarla kavga etmişti. Sonra gülmüştü. Öyle gülmüştü ki, acısını unuttu sanmıştı. Ta ki altı yıl önce, öldüğünü düşündüğü annesinin aslında ölmediğini öğrenene kadar.
Korkunç bir ihanetle sarsılmıştı. Korkunç bir ihanetti bu.
Efe askerdi. Alnı dik, omuzları yüksek bir Türk askeriydi, Türk komandosuydu. Kendisini ülkesine adamıştı. Küçüklüğünden beri amcası, Mustafa Kemal Soydaner'i örnek almıştı. Öz amcası olmasa da, amca gibi görmüştü onu. Askerdi o, havacı bir subaydı. Onun gibi olmak istemişti ama askeri liseye geçtiğinde, fikirleri değişmişti. Bahriyeli olmak istiyordu Efe. Suyu hep severdi, su ona huzur verirdi. Bu yüzden Bahriyeli olmuştu. Üniversite bitmesine yakın, okula SAT komandoları gelip gönüllü olanların isimlerini almışlardı.
Dünyadaki en zorlu eğitimleri alan birlikti Su Altı Taarruz Komandoları. Ama Efe için bu bulunmaz bir fırsattı çünkü Efe düşünmemeliydi, düşünemezdi; düşünürse ağlardı, Efe ağlamaktan nefret ediyordu.
SAT komandosu olmak için öncelikle Türk vatandaşı olmak gerekiyordu. Sonra deniz kuvvetlerini seçmeleri gerekiyordu. Eğitime subay ya da astsubay olarak katılınılabiliyordu. Her türlü sağlık muayenesinden geçmişti. Göz, kulak burun boğaz, kan değerleri, boyun ve bel fıtığı... Hepsinden başarıyla geçmişti. Sözlü ve psikoloji mülakatları da başarıyla geçmişti ve aday olmaya hak kazanmıştı. Sekiz haftalık ön hazırlık vardı, sekiz hafta sonra asıl SAT kursuna başlıyorlardı. Hem kara, hem deniz eğitimleri alıyorlardı. Sekiz hafta sonra yaptıkları test onları tatmin ederse kursa girebiliyorlardı, yoksa mümkün değildi. SAT kursu, 55 haftalık bir kurstu ve 44 konudan ders alınıyordu.
Hepsi çok zorluydu ama en kötüsü, eğitimin son haftası, yani cehennem haftasıydı. Tüm haftada toplam 4 saat uyumalarına izin veriliyordu, yiyecekler doğadan karşılanıyordu, fiziki ve psikolojik açıdan dayanması çok zor bir eğitime tabi tutuluyorlardı. Efe, çamur, pislikle dolu bir kuyuya atıldığını ve kırk sekiz saat geçirmesini istediklerini bilirdi. Orada fareler, börtü böcekler ve bir sürü şey vardı. Günde bir kere kuru pişmemiş patates fırlatmış ve onunla dayanmasını beklemişlerdi. En son çıkacakken, komutan onu geri aşağı yollamıştı.
En büyük sınavı oydu. Son gündü. O günü de bitirirse, artık SAT komandosu oluyordu. O gün geçmek bilmedi. Efe tekrar aşağı indi, bir sekiz saat daha dayandı. Gücü tükeniyordu gittikçe. Son yedi günde doğru düzgün bir şey yiyememiş, sadece dört saat uyumuş ve korkunç testlere tabi tutulmuştu. Hem fiziksel, hem psikolojik açıdan çok yorgundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MATRUŞKA || AA (KİTAP OLDU!)
ActionUYARI! Son 10 bölüm kitap olacağımız için kaldırılmıştır, bizi Parola yayınları hesabından takip edebilir, basıldığımızda kitapçılardan ulaşabilirsiniz. Dilerim kitaplığınızda yer edinebiliriz. ❝Mürekkebin soluk rengi beyaz kağıdı kirletirken, roll...