"Bir varmış bir yokmuş," diyerek başlarmış anlatmaya. Sonu da şöyle olurmuş: "Sonra bir gece olmuş. Çok korkunç bir gece. Adam gitmiş, kadın onu beklemiş. Adam gelmiş ama karısını gittiğindeki gibi bulamamış. Kadın o gece nefes alıyormuş ama ölmüş. Siyah saçlı, yeşil gözlü bir canavar gelmiş o gece. Kadını çok korkutmuş. Onu alıp bir yere götürmüş. Çok uzun saatler kötü şeyler yaşamış kadın. sonra kahramanı gelmiş ama o canavar geriye aynı onun gibi siyah saçlı yeşil gözlü çirkin bir canavar bırakmış. Çok çirkinmiş, tam bir şeytanmış. Kadını çok korkutuyormuş. Ama kadının bir de meleği varmış. Aynı onun gibi sapsarı saçları, masmavi gözleri. Meleği onu iyileştiriyormuş. Meleği iyi ki varmış."
Oturduğu kapının dibinden kalkıp yavaşça odasına gitti küçük kız. Annesi ikizine masal anlatıyordu, kız odasından duyamadığı için onun kapısının önünde dinlemek istedi. Yatağına gidecekken gözü aynaya çarptı. Kalp atışları hızlandı.
Çok korktu. Öyle korktu ki, geriye kaçarken düştü, gözlerini aynadan ayıramadı. Annesinin hikayede anlattığı o şeytan aynadaydı. Beline kadar uzanan simsiyah saçları, ölü beyazı teni, yeşil gözleriyle aynadaydı işte. Çığlık attı, biri şeytanı alsın istedi ama evde annesinden ve ikizinden başka kimse yoktu, bu yüzden kimse o gece o şeytandan o kızı kurtarmadı. Kız korkudan hareket edemezken, gözlerini aynadaki şeytandan alamıyordu. Şeytanın gözleri gittikçe kızarıyor, kızı daha da korkutuyordu.
O sabah anladı o şeytan sadece aynada değil, kendi içindeydi.
O günden sonra kurtulamadı o şeytandan, saçlarını kesti, boyadı, gözüne lens taktı, çok makyaj yaptı ama yine de kurtulamadı. Keşke kurtulabilseydi.
Gözlerimi aynadaki yeşillerden ayıramazken, insanların hayranlıkla baktığı surata öfkeyle baktım. Şeytani güzelliğin var, diyorlardı. Güzelliği duymayıp şeytani kısmında takılı kalıyordum hep. Neden meleksi değildi? Sarı saçlarım olmadığı için miydi? Simsiyah saçlarım, koyu yeşil gözlerim, ölü beyazı tenimle, başkalarının demesiyle şeytani güzelliğim vardı. Anneme göre sadece şeytan.
Kapımın hızla açılmasıyla aynaya öfkeli bakışlar atmayı bırakıp arkamı döndüm. Sarı, hatta çok açık sarı saçları, buz mavisi gözleri, beyaz teniyle meleksi güzelliğiyle karşımda kıpır kıpır duran ikizime baktım. Çok güzeldi. Saç ve göz renklerimiz dışında aynıydık. Yüz şeklimiz, dudaklarımız, burnumuz... Hatta çok iyi tanımayan biri ses tonlarımızı bile ayırt edemezdi.
"Seni hazırlamaya geldim!" Heyecanla elindeki elbiseyi yatağıma götürürken söyleniyordu. "İnsan biraz heyecanlı olur ya, kaç yaşındasın kızım sen elli mi?" Göz devirip makyaj masamın önündeki pufa oturdum. "Ne için heyecanlı olayım, o kart karılara süslenmek için mi?" Bana yaklaşırken ellerini beline yerleştirdi. Kaşlarını çatarak, "Ne kart karısı ya? Bu akşam çok yakışıklı beyefendiler de gelecek," deyip sırıttı. "Bulursun kendine birini. Hepsi de zengin, oh yeme de yanında yat."
Alayla gülüp, "Aynen," dedim. "Etrafta babam, amcam, abim ve oradaki tüm korumalar varken -ki parantez açayım çoğu bizi tanıyor ve muhtemelen içeride olanlar sürekli gördüklerimiz olacak- bir beyefendiyle göz göze gel de göreyim."
Dediğimi düşünürken imkansızlığı, silinen sırıtışı ve yanlarına düşen kollarıyla anladığını düşünmüştüm. Babam, Türkiye'deki büyük güvenlik şirketlerinden birinin sahibiydi. Bugün yapılan davetin güvenlik kısmını babam hallediyordu. Daveti veren kişi de tanıdığı olduğu için, ailecek davet edilmiştik.
"Niye hep moralimi bozuyorsun ya?"
Beni aynaya döndürüp saçlarımı taramaya başlarken omuz silktim. "Sadece gerçekçiyim. Erkek düşüneceğine CV'ni tamamladın mı onu düşün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MATRUŞKA || AA (KİTAP OLDU!)
AkčníUYARI! Son 10 bölüm kitap olacağımız için kaldırılmıştır, bizi Parola yayınları hesabından takip edebilir, basıldığımızda kitapçılardan ulaşabilirsiniz. Dilerim kitaplığınızda yer edinebiliriz. ❝Mürekkebin soluk rengi beyaz kağıdı kirletirken, roll...