33. SIFIR NOKTASI

15.1K 1.2K 1K
                                    


Merhaba,

Elimden geldiğince erken geldik. Lütfen oy ve yorumlarınızı benim için bırakmayı unutmayın. Twitter'da #matruşka tagiyle attığız her şeyi okuyorum, orada da buluşalım🧚‍♀️

Bölümün sonlarına doğru da +18 sahne var, haberiniz olsun. Atlayabilirsiniz. Çok ayrıntılı, abartı değil. Öyle şeyler beklemiyorsunuzdur umarım...

Bölüm sonunda görüşürüz. İyi okumalar!

AA

Hayatımda hiçbir zaman geceyi tamamen hatırlayamadığım bir sabaha uyanmamıştım. Parça parça da olsa hatırlardım. Unuttuğum anlar olurdu ama genel olarak kendimde olurdum, kaçtığım şeyden kurtulamazdım.

Bu genelde yurt dışında, Ahu yanımda değilken olurdu. O yanımdayken onu korumalıydım. O sarhoş olduğunda, onun yanında olmalıydım. Kendimi tamamen kaybetme gibi bir şansım yoktu.

İtalya'dayken böyle bir gece olmuştu.

Aklım çok doluydu. Şirkette bana gereksiz işler veriyorlardı ama oradan alacağım belge, öneri mektupları önemliydi. Projemin zor bir kısmındaydım, annemleri özlemiştim, Ahu'nun sesi telefonda kötü geliyordu ama bir günlüğüne bile Ankara'ya dönemezdim.

Şirketteki birlikte çalıştığım mühendisle iş toplantısına gittiğimde, onlar çıkışta başka bir mekana geçse de, ben olduğumuz yerde kaldıktan sonra bar sandalyelerinden birine oturup kendime kokteyl söylemiştim.

İtalyan erkekleri bahsedilenler gibiydi. Ahu burada olsaydı birkaç tanesini tavlardı. Gülümsedim ve önüme koyulan kokteyle uzandım. O sırada kulağıma dolan, "Sei straniero," sesiyle duaklarıma götürdüğüm bardağı uzaklaştırdım. "Sono io?" deyip tek kaşımı kaldırarak karşımdaki, düğmelerini açık bıraktığı gömlekten teninin gözüme çarptığı adama döndüm. Tam bir italyan erkeğiydi. Kirli sakalları yüzüne ayrı bir karizmatiklik katmıştı. Gözleri o kadar koyuydu ki... Siyah diyebilirdim.

(Yabancısın.*
Öyle miyim?*)

"Polonia?" dedi tek kaşını kaldırarak. Kaşlarımı kaldırıp indirdim. Barmene dönüp, "Aynısından," dediğinde genizden gelen İtalyanca konuşması hoşuma gitmişti. Bana döndü tekrar. "Ucrania?" Gülümsedim ve başımı olumsuz anlamda salladım. Kokteyli dudaklarıma götürürken, "İlk tahminim doğruymuş, kesin Rus'sun," dedi.

"Alnımda mı yazıyor?" diye alayla konuştuğumda beyaz dişlerini ortaya çıkararak gülmüştü.

"Güzelliğinde yazıyor."

Göz devirdim. "Her güzele Rus demezseniz ölürsünüz sanki..."

"Ama Rus olduğunu inkar etmedin?" dediğinde güldüm. "Etmedim." Kollarını bar tezgahına yaslayarak kokteyli dudaklarına götürdü. "Yüz tipin Rus'lara benziyor, buralı olduğunu söyleseydin çok şaşırırdım."

"Rusların yüzleri nasıl oluyormuş?" diye alayla sordum bilmeme rağmen. Başımı ona çevirdiğimde güldü ve yüzümü inceledi. "Dudak şekliniz, kemikli yüzleriniz..." Sustu ve, "İtalyanca'yı nasıl bu kadar iyi konuşuyorsun?" diye sordu.

"Üniversitede ders aldım," dedim ve barmene boşalan bardağımı uzattım.

"Adını öğrenebilir miyim?" diye sorduğunda, "Lara," dedim. "Adım Lara." Burada Lara olabilirdim. Annem göz devirmez, Ahu'ya dönüp Lara diye seslenmezdi. Bu ismimin kullanılmasından nefret ediyordu. Sanki sadece Ahu'ya aitmiş, onun olan bir şeyin üzerine konmuşum gibi hissettiriyordu.

MATRUŞKA || AA (KİTAP OLDU!) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin