1. BÖLÜM

2K 53 35
                                    

Bir bakışına bin meftun.

Şu hayattaki en garip duygudur aşk. İlk heyecan, ilk vazgeçiş, ilk gözyaşı, ilk yara, ilk merhem, ilk kalp çarpıntısı. Hayata daha yeni gözlerini açan yenidoğan bebeğin büyüyüp ilk defa adım atması gibi. Büyüdükçe aslında hayatın sandığı gibi bir yer olmadığını anladığında, yara alacağını, yoracağını, merhemini nereye giderse gitsin hiçbir yerde bulamayıp yine en ufak bir şeyi dert edip en sonunda çareyi yine kendi içinde bulacağını bilseydi, yine de gözlerini açar mıydı, yine de her şeyin başlangıcı olan o adımı atar mıydı?

Atmazdı.

Aşk denen o illet duygu da böyleydi işte. Bilseydim en başından bu kadar kırılacağımı, çaresiz kalacağımı, her gözyaşımı ona adayacağımı, yanacağımı, yakacağımı, kendimi kontrol edemeyeceğimi eğer bilseydim, ona bu kadar dargın olup her kalp atışıma onu kazayacağımı, en başından vazgeçmez miydim?

Vazgeçmezdim.

Haberi yoktu, hiçbir şeyden haberi yoktu. Hislerimden, her gece ağlayarak fotoğraflarına baktığımın, herkese gülüp bir bana gülmeyen, herkese sarılıp bir bana sarılmayan o adamın 3 yıl önce ansızın bir göz göze gelişle ona mahkum olduğumun haberi yoktu.

Yoktu.

Ne zaman olmuştu ki zaten?

Sen, onca güllerin peşinde yere bile gözünü değdirmeden koşarken altında ezdiğin çiçeklerden haberin var mı?

Yoktu.

Hiç yoktun ki.

Derin bir nefes aldığımda, aklıma düşen harelerle özlem ve buruk dolu bir iç çektim. Nasıl özlemiştim ama ne olurdu bir kez daha yıllar sonra göz göze gelseydim onunla?

Yoktu.

"Bahar! Bak bir daha seslenmeyeceğim, getirtme beni oraya!" diye bağırdığında annem sinirden ağlayacaktım resmen. "Üstünü giyinde gel! Daha Nesrin teyzenlere kahvaltıya geçeceğiz!" dediğinde başımı yastığa gömmem bir olmuştu.

Ne çabuk sabah oluyordu arkadaş ben anlamıyorum ki? Ne olurdu biraz daha uyusaydım, daha sabah saat 12'ydi. Çok erkendi çok.

Kapı gürültüyle açıldığında hızla ayağa dikilmem bir oldu. "Ben sana kalk demiyorum mu kız?" gözlerimi yeni uyandığım için kırpıştırarak elleri belinde bana kaşları çatık bir şekilde bakan anneme baktım.

Kuruyan dudaklarımı ıslattığımda, önüme gelen kahve tutamlarımı kulağımın arkasına yerleştirdim. "Kalktım ya anne," dedim mırıldanarak. Gözlerim kapanıyordu.

"İyi giyin de gel," dediğinde arkasını döndüğü an kapıyı kapatmış odadan çıkmıştı. Derin bir nefes alıp yüzümü bıkkınlıkla sıvazladım. Dağınık odama baktım yüzümü buruşturarak hızla dolabımdan elime geçen çiçekli elbisemi, hızla pijamalarımdan kurtulup üzerime geçirdim.

Odadan çıkıp banyoya ilerlediğimde elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalayıp saçlarımıda taradığımda bitmişti işte.

Derin bir nefes alıp odadan çıktım kapının önünde terliklerini ayağını geçirmiş beni elleri belinde bekleyen anneme baktım. "Ağaç oldum ağaç," diye gözlerini devirdiğinde, sabır dolu bir nefes aldım.

"Annem benim bak karşı daire niye geçmiyorsun o zaman," dedim bende terliklerimi ayağıma geçirdiğimde. Nasıl olsa karşı daireydi.

Kapının üzerindeki anahtarı alıp kapıyı çektiğimde kapıyı bir kez kilitlemiş karşı daireye ilerlemiştik. "Çok konuşma, ayrı ayrı mı gidelim ayıp olur," dedi çok bilmişçesine.

VİRAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin