3. BÖLÜM

945 54 19
                                    

Yansın, zaten yanıyor
Bi' boşluk var yeri dolmuyor

Eve geçeli çok olmamıştı, dayanamamış tepsiyi bırakmak için girdiğim onun odasından elim dolu çıktığımda dayanamamış hızla tepsiyi mutfağa atıp, annemlere eve geçip uzanacağımı söylemiştim. İtiraz etmemiş, onaylamıştı.

Şimdi ise içimde sıkışan hislerle baş etmeye çalışırken öylece yatakta uzanıyordum. Derin bir nefes aldım, bu yollar beni yoruyordu.

Derdine derman olması gereken insanın sana dert olması, yuva bildiğim dört duvarı terk etmek gibiydi.

Esra.

Savaş'la 2 yıl önce başlayan ilişkileri 7 ay sürmüş, bir anda ayrılmaları kulağıma ansızın gelmişti. Onları birlikte ilk gördüğüm gün hâlâ zihnimin kuytu köşelerindeydi. Camda öylece dışarı bakıyordum, aklımda aynı sima içimde aynı buruk heyecan. Umutsuzdum ama içimde yine de bir yudumluk heyecan vardı. O heyecan da zaten onları sokakta lojmana, güvenlik kapısından girerken görmemle kırgınlığa dönüşmüştü. O günden sonra ki tüm sabahlara umutsuz gözler ve hislerle uyanmıştım. Öyle çok üzülmüştüm ki, o gün Gülizar'a nasıl koştuğumu ben biliyordum. O gün felaketti.

İlk kalp ağrım, ilk fırtınamdı.

Onlar ayrılana dek, Savaş'tan kaçabildiğim kadar kaçmış, bi' kalbimle baş edememiştim. Bi' kalbimin aklımla zoru vardı. Nereye gidersem, ne kadar kaçarsam kaçayım hepsi boşaydı. İşin içinde kalp olunca aklından ne kadar savurursan savur, ne kadar unutabilirsen unut günün birinde kalp acıya alışmış, göğsün artık o acıyı yeri olarak bilmişti.

Geçmiyordu.

Ayrılık sebeplerini ne ben ne Gülizar biliyordu. Ayrılmalarına rağmen hâlâ Esra yerinde rahat durmuyordu. Belki de birliktelerdi, kim bilir?

"Kız hem onun yareni burada bırakır mı burayı?"

Hislerimden haberin olsa; bir derdim olduğunu, bir sevdanın içine düştüğümden haberin olsa, yine de o cümleyi o masada kurar mıydın anne?

Titrek bir nefes alarak aldım telefonumu elime, parmaklarım sanki yolu biliyormuş gibi galerime girdiğinde o fotoğrafa tıkladım. Kış ayında çekilmişti fotoğraf, üstünde avuçlarımı terleten askeri üniforması ile iri bedeni düz dururken, kafasını kaşları çatık, sert çene kasları belli olacak şekilde yana çevirmişti, yan profili öyle güzeldi ki bakmaya doyamıyordu insan. Kocamandı. Elindeki silaha kaydı harelerim, silah tutmaktan nasır tutmuş elleri, o çok güzeldi.

"Nasıl özledim seni?" diye fısıldadım burnum sızladığında, derin bir nefes aldığımda yatakta yan dönüp fotoğrafa bakmaya devam edecektim ki, zil çalmıştı. Sanki biri görmüş gibi kapı çaldığında, hızla telefonu kapatmış yastığın altına saklamıştım.

Bunu nedensiz hep yapıyordum.

Yataktan kalktığımda, odadan çıkıp kapıya ilerledim. Elimle kulpu kavrayıp kapıyı açtığımda göz açıma giren abimle kocaman gülümsedim. "Abi," dediğimde kaşlarını kaldırarak bana baktı. Bıkkın bir nefes verdiğinde, kıkırdadım. Her kapıyı ona açtığımda bunu demekten vazgeçmeyecektim.

"Abim," dediğinde kıkırdamam büyümüş ayakkabılarını çıkartıp içeri girmiş, gözlerim karşı dairenin kapısına anlık değip kapıyı kapattığımda hızla kollarını sımsıkı bana sarmıştı. Kollarımı ona doladığımda boğulacaktım. Yürümeye başladığımızda, "hiç sıkılmayacaksın değil mi, her kapıyı açtığında hoşgeldin demek yerine abi demeyi?" dedi burnumu sıktığında.

VİRAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin