Dünya artık gözümde değil, bunun adı aşk.
Gözlerimi kırpıştırarak aralamaya çalıştığımda kollarımın arasındaki yastığa daha sıkı sarılıp derin bir nefes verdim. Yerimde kıpırdandığımda gözlerimi tekrar aralamaya çalıştım ancak acıdan tekrar kapattım. Yeni uyandığım için sanki gözlerime iğne batıyormuş gibi acıyordu. Alıştıra alıştıra gözlerimi araladığımda bir açıp bir kapadım gözlerimi. Güneş çoktan doğmuş açık perdeden içeri; odaya doğru vuruyordu. Saate bakmak için komodinin üzerindeki telefonuma uzanacaktım ki başımın sol tarafında oluşan keskin bir ağrıyla yüzüm buruşmuş hareketlerim kesilmişti. Elim başıma gittiğinde ovuşturmaya başladım.
Bu nasıl bir ağrıydı?
Durduk yere ağrımazdı ki benim başım. Yatakta elim hâlâ başımda doğrulduğumda ayağa kalktım. Telefonumdan saatime baktığımda tekrar yerine bırakıp yüzüm buruşa buruşa kendimi odadan dışarı attım. Saat daha ondu.
Koridorda ilerlemeye başlayacaktım ki gözlerim sağ çaprazımda kapısı kapılı olan odayı buldu. Evde miydi? Girsem mi girmesem mi ikilemine girecektim ki bir keresinde odasına girip yakalandığım aklıma gelince vazgeçtim. Riske atamazdım. Dakika bir gol birdi. Sabah sabah ultra seviye utanca hiç gerek yoktu.
Koridorda ilerleyip lavaboya girdiğimde kapıyı kapatmış musluğun oraya ilerliyordum ki gözlerim duşakabine anlık değip tekrar orayla buluştu. Kesik kesikti. Gözlerimin önüne bir bir o görüntüler düştüğünde başımdaki ağrıyı bile unutacak derecedeydim.
"Böyle uyutmam seni ayılman lazım."
Boğazımdaki sert yumru yüzünden yutkunamadım.
"Sabah," dedi su üstümüzden akmaya devam ederken. "Rüyanda ne gördün?"
Söylemiş miydim? Seni gördüm rüyamda öpüyordun beni diye? Hatırlamıyordum. Ağlayacaktım. Elim kıpkırmızı olan yanaklarımla buluştuğunda avuç içimi ısınan yanaklarıma yasladım.
"Bilsen nasıl güzelsin...Bilsen gözlerin ne kadar güzel..."
"Ahu göz."
Yalandı. O bana bunu demezdi ki... Hepsi aptal rüyalarımdan ibaretti ve öyle de kalacaktı. Hızla musluğa ilerleyip yüzüme soğuk suyu çarptığımda aceleciydi hareketlerim. Tek derdim buradan hızla çıkmaktı.
Duş almamıştım onunla. Evet. Saçlarım nemliydi. Görmezden geldim.
Musluğu kapatıp arkamı döndüğüm an kapının arkasındaki askılıkta duran giydiğim elbise ile kalakaldım. Tek o değil yanında beyaz bir gömlekte vardı. Savaş'ın gömleği.
Size yemin ederim bedenimden öyle bir titreme geçti ki göğsümde bir ferahlık; o kafesin içinde ise bir tohumun filizlendiğini hissettim. Adı umuttu.
Kendimi nasıl dışarı attım bilmiyorum başımdaki ağrıyı bile unutmuştum. Gülizar'ın odasına doğru ilerlediğimde kapıyı açıp içeri girdim.
"Gülizar..." dedim mırıldanarak arkamdan kapıyı kapatıp ona doğru ilerledim. Telefonundan gözlerini çekip bana doğru çevirdiğinde sırıtarak bana bakmaya başladı. Ancak yüzümdeki donuk ifadeyi görmüş olacak ki kaşları çatılmış yüzündeki sırıtmayı kesmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRAN
General Fictionİkimizinde göğsü az önceki tartışmadan dolayı hızla inip kalkarken bir adım attı bana doğru. Tırnaklarımı avuç içime bastırdığım an alnını alnıma yasladığında dayanamadım, ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında o kadar çok sıkmıştım ki kendimi acı her yer...