Sıra senin hadi, üz beni.
Havada uçuşan silah sesleri, kucağımda bir kurşunla yatan baygın beden. Kalbim göğsüme öyle bir vuruyordu ki okulun kapısına kucağımda Zeynep'le koşarken hissettiğim ağrı, adımlarımı sekteye uğratıyordu. Ağlıyordum. O kadar çok ağlıyordum ki gözlerimdeki buğulu görüntü görüş açımı engelliyordu.
Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında tekrar Zeynep'e çevirdim bakışlarımı. Kucağımdaki bedeni koşarken dürttüğümde, "Zeynep duyuyor musun beni?" dedim ağladığımdan kelimeler zar zor yuvarlanıyordu ağzımdan. Ses yoktu. Yüzü dümdüzdü. Tepki yoktu. Ağlamam şiddetlendiğinde okul kapısına üç adımlık mesafe kala ayağımın yanına kurşun sıkıldığında ağzımdan bir çığlık kaçmış hızla kendimi okul binasının içine atıp hiç beklemeden yukarı çıkmaya başlamıştım. Şoktaydım. Bedenimdeki titreme o kadar çoktu ki nasıl ayakta durduğumun farkında bile değildim.
Merdivenleri zoraki bir şekilde tamamladığımda o kadar ses vardı ki; dışarıdaki sesler ayrı sınıflardaki öğrencilerin sesleri ayrıydı. Tedirgin gözlerim koridordaki adım seslerine döndüğünde onu gördüm. Telefonu kulağına yaslamış endişeli bir şekilde volta atıyordu. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında gözlerini yerden çekip hızla bana çevirdi.
Ona doğru ilerlemeye başladığımda gözleri kucağımdaki Zeynep'e kaydı. Donmuştu sanki. "Betül," dedim ağlamam şiddetlendiğinde.
Yutkunduğunu gördüğümde dudakları aralandı. "Akif Selim telefonu sakın kapatma," dedi telefonu kulağından çekmeden hızla karşı sınıfın kapısını açtı. Kucağımdaki bedenle hızla sınıfa girdiğimde sınıfın bomboş olduğunu gördüğüm an Zeynep'i öğretmenler masasının üstüne bıraktım. Gözlerim yarasına indi. Karnından vurulmuştu. Kanaması o kadar çoktu ki daha onu masaya bırakalı saniyeler olmadan beyaz masa kıpkırmızı olmuştu. Gözlerim buğulu buğulu hızla üzerimdeki yeleği çıkardığımda arkamdan kapı kapanmış adım sesleri buraya ilerlemeye başlamıştı.
"Çok kanıyor Betül," dedim yeleği yarasına bastırdığımda ağzından acı dolu bir inleme çıkmış, yerinde kıpırdandığında Betül yanıma geldiği an kıpırdanan bedenini tuttu.
Ağlamaya başladığında, "bastır çekme sakın," dedi iki eliyle hareket etmemesi için Zeynep'i tutarken yanağı ve omzu arasında telefonu tutuyordu.
"Zeynep," dedim yanağını okşadığımda ağzından acı dolu bir inleme kaçtı. "Gözlerini kapatma," dedim dışarıdaki silah sesleri yüzünden hafif sesimi yükselttiğimde.
"Oraya dokunmayın," dedi kesik kesik. Alnından terler damlalar hâlinde akarken gözleri baygın bakıyordu. Midem bulanıyordu. Stresten. Bir şey olacak korkusundan. Endişeden. Yoğun kan kokusundan. Her şey birbirine karışmıştı.
Tam dudaklarımı aralıyordum ki gözlerinin kapandığı an başımdan aşağı kaynar sula dökülmüş gibi kalakaldım. Yutkunarak dudaklarımı araladığımda gözyaşlarım hızlandı. Ağzımdan kelimeler çıkmıyordu.
Betül Zeynep'i hızla dürttüğünde, "Zeynep," dedi bağırarak. Tepki yoktu. Tekrar seslendi. Tepki yoktu. Tekrar seslendi. Tepki yoktu. Üç günlük dünyaydı. Yarının hesabını yaparken anda olduğun günü yok sayamazsın.
"Akif Selim gözleri kapandı," dediğini duydum Betül'ün kekeleyerek. Donmuştum sanki. Öylece gözleri kapalı elim yarasına yaslı, önümde yatan minik bedene bakıyordum. Yutkunmak istedim tekrar, boğazımdaki sert yumru bunu engelledi. Titrek bir nefes bıraktığımda bedenimi Zeynep'e doğru eğip, kulağımı yüzüne doğru yaklaştırdığımda; yanağıma vuran nefesle içim azıcık da olsa ferahladığında bakışlarımı Betül'e çevirdiğim an ağlamam şiddetlendi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRAN
Ficción Generalİkimizinde göğsü az önceki tartışmadan dolayı hızla inip kalkarken bir adım attı bana doğru. Tırnaklarımı avuç içime bastırdığım an alnını alnıma yasladığında dayanamadım, ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında o kadar çok sıkmıştım ki kendimi acı her yer...