Islattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı.
Gözlerim kara gözlerine tutunmuş elim yastığın üzerinde öylece kalakalmıştı. Nefes bile alamadığımı hissettim. Duyduğum utanç şu hayatta, yirmi dört yıllık hayatımda duyduğum en büyük utançtı. İliklerime kadar yanaklarımdaki ısıyı, sırtımdaki o teri hissetmiştim.
Yutkunamadım bile neden bilmiyorum yüzü kaskatı kalmıştı. Ağzımdan bir şey mi çıkmıştı da öyle bakıyordu bana? Yatak ortadan ikiye ayrılsaydı da bir daha çıkmasaydım. Tedirgin bir hâlde gözlerimi hâlâ gülen Gülizar'a çevirdim. Elini ağzına kapatmış gözlerini benden ayırmıyordu. Kafasını ima ile iki yana salladığında dudağını öne uzattı. Ağlayacaktım. Gerçekten ağlayacaktım.
Savaş'ın hareketlendiğini gözlerimin akına düşen görüntü ile anlamıştım. Kara gözleri son kez bana uğradığında gözlerini benden çekti. Sureti kaskatıydı. "Akşam ben bırakırım sizi," dedi öyle soğuk çıktı ki sesi cümlesini bile algılayamadım. Gözlerim öylece yüzündeydi.
"Gerek yok abi Betül alacakmış bizi," dedi Gülizar gülmesi hafiflerken Savaş'a döndüğünde.
"Ben bırakıcam dedim söylersin," dedi sert bir sesle. Gülizar itiraz etmek için dudaklarını aralıyordu ki dinlemedi bile. Yüzüme bakmadı. Çıktı gitti. Tüylerim öyle bir ürperdi ki yutkunarak Gülizar'a çevirdim bakışlarımı.
"Gülizar," dedim sesim endişeli bir şekilde çıktığında. Ellerimi yatağın iki yanına yaslayıp kendimi oturur hâle getirdiğimde, "ben bir şey mi dedim uyurken?"
Rüyamda o vardı. Öpüyordu beni. Adını kaç kere demişimdir Allah bilir? Ya sesli söylediysem? Ya duymuşsa? Yüzüne nasıl bakardım?
"Yok," dedi o'ları uzatırken alaylı bir sesle. "Alt tarafı dudağını öne uzatmış artık rüyanda kim varsa onunla fingirdeşmeyi bekliyordun herhalde?" dedi tek kaşı yukarı kalkmış ellerini beline sabitleyip gözlerini kısmıştı.
Arkamdaki yastığı hızla alıp ona attığımda şanslı olacak ki kaçmıştı. "Getirtme beni oraya," dedim sanki elinden evi tüm parası pulu gitmiş öylece ortada kalmış gibi, mahvolmuş gibi çıkmıştı sesim. Derin bir nefes aldım. "Dalga geçmenin sırası değil bak yüzüme bile bakmadı."
Gülen yüzü hafiflemiş dudağını 'bilmiyorum' dercesine büzmüştü. "Abim işte ben alıştım sen de alışırsın," dedi omuzunu silkerek.
Hiç alışamayacaktım.
"Akşam sizi ben bırakırım dedi, Betül'ün bekarlığa vedası değil mi?" dedim. Biliyordum yine de teyit etmek için sormuştum.
"Evet, akşam sekiz bilemedin dokuz gibi çıkarız galiba," dediğinde kolundaki saate bakıp tekrar bana çevirdi bakışlarını.
"Nerede yapacak?"
Sırıttı. "Meyhane," dediğinde kaşlarım yukarı kalktı.
"Meyhane mi, hangi meyhane?" dedim kaşlarım bu sefer çatıldığında.
"Şırnak'ın sınırında olan yer. Hatta bi' ara abimler toplaşıp gidiyordu," dediğinde anımsamış gibiydim. Ancak hafızamda yoktu.
"İyi, akşama doğru beni uyandır mümkünse gün içinde hiç uyandırma şu utancı bastırayım," dedim yatağa geri uzanıp üzerimi örterken. Yalandı. Rüyaya dönmekti amacım. İmkansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRAN
General Fictionİkimizinde göğsü az önceki tartışmadan dolayı hızla inip kalkarken bir adım attı bana doğru. Tırnaklarımı avuç içime bastırdığım an alnını alnıma yasladığında dayanamadım, ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında o kadar çok sıkmıştım ki kendimi acı her yer...