Yeni kapak nasılll. Eskisi daha mı iyiydi?
-
Eve geldiğimiz andan beri salondaki koltuğun üzerinde oturuyordum. Annem de yanımda oturuyordu.
Bana yiyecek ya da içecek getirmek dışında yanımdan kalkmamıştı.
Hiçbirini yememiştim.
Elleri ellerimin üzerindeydi. Bazen sarılıyordu. Bazen ise saçlarımı okşuyordu. Gözleri sürekli yaşarıyordu. Ağzını açacak gibi oluyordu ama sonra hemen geri kapatıyordu.
Çok uzun süre böyle kalmıştık galiba. Çünkü Minho hyung eve gelmişti. Bu demek oluyordu ki en az 2-3 saat geçmişti.
Ve ben bu süre içinde hep banyoya girmem gerektiğini düşünüyordum. İğreniyordum kendimden.
Annem bir süre daha yanımda oturmayı sürdürdü. Sonra - büyük ihtimalle - fark etmeyeceğimi düşünerek hyunga kaş göz yaptı. Hyung yavaşça yanıma geldi. Annem hemen ayağa kalktı. "Ben akşam gelecek olan misafirler için yapılan yemeği kontrol edeyim."dedi ve içeri gitti.
Ben Minho hyungla tek kalmıştım. Hyung yanıma oturup oturmamak arasında kalmıştı. Bu düşünceli hareketinin beni şaşırttığını kabul etmeliyim.
Zaten koltuğun en kenarındaydım ama sanki kayabilecekmiş gibi daha da kenara kaymıştım.
Elimle koltuğa iki kere vurup "Oturabilirsin hyung." dedim.
Oturmuştu.
Birkaç dakika hiç konuşmadan halıya baktık. Çok karmaşıktı. Altın rengindeydi. İncelenecek çok yeri vardı.
Sessizliği Minho hyung bozdu.
"Jisung. Bana bu gün ne olduğunu anlatacak mısın?"dedi. Aslında hatırlamak bile istemiyordum. Ama abimdi ve bilmesi gerekiyordu.Yine de ona bunu anlatabilecek gücüm, şu anlık, yoktu.
Gözlerim yavaş yavaş dolarken "Sanmıyorum hyung."dedim.
Hâlâ halıya bakıyordum. Ve Minho hyung bundan rahatsız olmuş gibiydi.
Çoğu zaman yaptığı gibi çenemi tutup kaldırmıştı. Fakat bunu ilk defa yumuşak bir şekilde yapmıştı. Bundan öncekilerde boynumu koparacak gibi döndürürdü.Hyung yine şaşırtmıştı.
"Ağlama."dedi. Sesi yumuşak ama netti.
"Ağlamıyorum. Sadece gözlerim doldu."dedim. Bu ağlamak sayılmazdı değil mi?
Kafasını aşağı yukarı salladı. Bir süre mal mal bakıştık. Bu süre zarfında eli hâlâ çenemdeydi. Dışarıdan gören birisi için, eminim ki, çok garip görünürdü bu halimiz.
Derin bir nefes aldı ve daha sonra o nefesi suratıma verdi. Nefesi güzel kokuyordu. Acaba hangi diş macununu kullanmıştı. Anneminkini mi? Ne saçmalıyorum ben?
"Neden beni aramadın Jisung?"dedi sakince. Bir de soruyor muydu cidden? Onun numarasını aldığım ilk gün "Bir şey olsa bile beni sakın arama." diye azarlanmıştım. Ben gerçekten Minho hyung u anlayamıyordum.
"Hyung sen bana dedin ki-."
"Jisung, kaç sene önceki olaydan bahsediyorsun!"diye cümlemi kesip bağırdı bana.
Kaşlarımı çattım. Zaten
moralim bozuktu. Bir de bunu kaldıramazdım cidden."O zamandan bu zamana bir şeyler değişti de benim mi haberim yok hyung!?"dedim.
Çenemde olan elini elimle sertçe tutup çektim ve bacağının üzerine bıraktım.
Gözlerini kapatmıştı. Ve yine derin bir nefes alıp vermişti.
Bir süre suskunluğumuzu koruduk.Ben bizi anlamıyordum. Hyungla aramızda bir çekim vardı. Ama sürekli zıtlaşıyorduk.
Her konuşmamız kavgayla sonlanıyordu.
Ah tabi doğru ya, zıt kutuplar birbirini çekerdi.
Ben bunları düşünürken dudağıma değen soğuk parmaklarla titremiştim hafifçe.
Şaşkınlıkla hyunga döndüm."Kim yaptı sana bunları peki?" dedi, parmağını dudağımdaki yaralarda gezdirirken. Onların iğrenç bir öpüşmenin eseri olduğunu bilse dokunur muydu ki? Benim kirlendiğimi bilse, dokunur muydu bana?
Yaraların üzerine bastırdığında acıyla, sessizce tısladım.
(Yn:bu tısladım kelimesine de bir türlü alışamadım.)Elini hızlıca çekip özür diledi.
Bu, hyunga bu günkü üçüncü şaşırmamdı.Birbirimize bakıyorduk sadece.
Benden cevap bekliyor gibiydi. Ama maalesef ona bunu söyleyemezdim.İçinde eşi de vardı çünkü.
Ve ben onların ayrılmalarını istemiyordum.
Mutlulardı çünkü.
Mutlular mıydı gerçekten? Evlenirlerse bu olayı unutabilecek miydim? Senelerce içimde mi tutacaktım? O kızın gözlerimin önünde mutlu oluşunu mu izleyecektim?
Bencil gibi görünmek istemiyorum ama ben üzgünken onun mutlu olmasını kaldıramazdım.
Gerçi bu gün tam anlamıyla bu olmuştu, fakat yine de bir daha ben üzgünken gülümsemesini istemiyordum.
Hayır hareketlerim, düşüncelerim ve konuşma şeklim itici ya da tabiri caizse "pick me" değildi. Sadece doğum gününde tecavüze uğramış birisiydim. Ve bunun şokunu atlatamamış, muhtemelen de hayatı boyunca atlatamayacak birisi. Sizden beni anlamanızı beklemiyorum tabi ki.
Umarım ki ömrünüz boyunca da anlamazsınız... (🫀)
Düşüncelerim Minho hyungun ani bağırışıyla kaybolmuştu.
"Jisung! Boynunu kaldır!"dedi hyung. İrkilmiştim.
Ben ne olduğunu anlamayarak ona şaşkın şaşkın bakarken o gözlerini devirip "Hadii-."dedi ve hemen ardından, benim kaldırmamı beklemeden, yine çenemden tutup kaldırdı.
"Senin-."dedi ve bir süre bekledi. "Boynun morluklarla dolu!"dedi. Ve kaşlarını çattı.
Ne yani? Bir de o iğrenç varlığın izlerini mi taşıyordum?!
"Jisung bana bak ve doğruyu söyle."dedi hyung suratını bana yaklaştırırken. Çenemi sıktığı için canım acıyordu.
"Bunlar kavga ederken mi oldu yoksa..."dedi ve sustu. Devamını getirememişti.
-Minho
"Bunlar kavga ederken mi oldu yoksa..."dedim ve sustum. Devamını getirmeye gücüm yetmemişti. Jisungla pek iyi anlaşamasam da ona karşı bir nefret beslemiyordum. O benim kardeşimdi. Ve eğer başına öyle bir şey geldiyse ben sakin kalamazdım.
Gerçi başka birisinin başına gelse de sakin kalamazdım.
"Kavga ederken oldu hyung."demişti. Bu dediğiyle rahatlamıştım. Aslında düşününce garip geliyor. Daha önce hiç, birinin yaraları umarım kavga ederken olmuştur, diye dua etmemiştim ve edeceğimi de düşünmemiştim.
Birisi yaralarının kavga ederken olduğunu söylediğinde, rahatlayacağım da hiç aklıma gelmezdi. Ama hayat bu, şaşırtabiliyordu.Telefonuma gelen bildirimle gözlerimi oraya çevirdim. Ve çevirir çevirmez çevirdiğime pişman oldum.
_______________________
Valerie kişisinden bir mesajınız var:
Umarım bu akşam için heyecanlısındır Minhom~
_____________________-
Bu aralar aşırı angst okuyorum.Bu kitabı angst bitirme fikri, sana sesleniyorum,
çık aklımdan!Eğer bu aralar bölüm yazmaya devam edersem,
iyi şeyler olmayacağı için bana söveceksiniz. :'(Sövmeyeceğinize söz verin.
Seviliyorsunuzz~
🫀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Kardeş [Minsung] (Omegaverse)
Fiksi Penggemar{liva}Jisung yetimhanede büyümüş ailesini asla tanımamış bir çocuktu. 14 sene önce yetimhanenin kapısının önünde bir notla bulunmuştu. Tam evlat edinilme konusundaki ümidini yitirdiği sıralarda Kore'nin önde gelenlerinden olan "Lee"ailesi onu evlat...