Beni almaya gelen Sinan'a el sallayarak hızlandım. İki gündür hastaneden çıkmamıştım ve çıktığım gün yağmur gök delinmişçesine yağıyordu.
Koşarak bindiğim polis arabasındaki sıcaklıkla rahatlamıştım. Telefonumu açtığımda düşen mesajlar ve aramalardan birisi tanımadığım bir numaraya aitti. Üstüne basarak aradım.
"Alo" soluk alma sesi ahizeye geldiğinde yalvaran ses kulaklarımı doldurdu.
"Doktor hanım yardımınıza ihtiyacım var"
"Ali ne oldu?"
"Dikişlerim" kapanan telefona bakarken bana bakan Sinan yöneldim.
"Askeriyeye gidebilir miyiz?"
Sinan bunu bir emir olarak algılamıştı. Hızla kullandığı arabayı durduran demir kapı olmuştu. Bana yönelen askere bakarak kimliğimi uzattığımda gözlerim bahçede koşan adama takıldı.
Ali miydi o? Daha bugün çıkmıştı ve koşu mu yaptırıyorlardı. Sinirle solurken yanıma gelen askerin elinden kimliğimi alarak açtığı kapıdan içeri girdim. Topuklularımın sesi gür şekilde çıkarken Ali'ye emir veren adamın arkasında durdum.
Bu hanzo daha birkaç hafta önce Ali için ağlamamış mıydı? Birkaç gözün bana baktığını biliyordum ama umursamadan askerin arkasına geçtim.
"ASKER"
Yüksek sesim ile şaşıran asker hazır ola geçerken gülme isteğimi bastırdım.
Koşan Ali'nin adımları durup yere düştüğünde sinirim yeniden yükselmişti. Bana dönen askerin gözleri şaşkınlıkla büyürken elini ensesine atmıştı.
'Asker üniformalı bir meslek seçmeliydik'
İç sesimi birkaç dakikalık erteleyerek bana bakan askere doğrı kaldırdım kafamı.
"Dinlenmesi gerekiyor dediğimde anlamıştınız. Anladığınız bu mu ?"
Karşımdaki adam yüzüne rahatsız eden bir gülüş takındığında beni huzursuz edeceğine emindim.
"Ali sevgilin gelmiş bak. Hoş geldiniz doktor hanım"
Bakışlarım arkada yere oturmuş bir şekilde dikişlerini tutan Ali'ye kaydığında gülümsedim. Bilmiyorlardı, bilmedikleri için böylelerdi. O sözleri yutturmam ise an meselesiydi. Karşımdaki asker ve Ali hazır ola geçtiğinde yüzümdeki gülüş daha da yayıldı.
"Zeynep kızım"
Arkamı dönerek ilk hastama gülümsedim. Babacan tavrının yanındaki sert tarafını görmek için gelmiştim.
"Osman baba"
Sevimli çıkan sesim katı yüzünü yumuşatırken kalbini eline götürdü.
"Demir kadının nadir sevgisi her zaman şu yaşlı kalbimi çarpıtıyor"
Kıkırdayarak yaşlı meşeme sarıldım. İlk onardığım kalbin atışları doldu yaslandığım kulağıma.
"Osman baba benim bir dilek hakkım vardı. Hatırlıyor musun?" Kafasını sallarken parmağımı Ali'ye doğrulttum.
"Dinlenmesini istiyorum en az 3 hafta" Kaşları havalanırken askerine bakıyordu.
"Mete"
"EMREDİN KOMUTANIM"
"Ali'ye üç hafta spor yaptırmayın"
Yan gözlerle bana laf söyleyen askere baktığımda yüzündeki dumura uğramış ifade hoşuma gitmişti.
