Zeynep'ten
Reşat hocanın bağırmaları tüm koridorda yankılanırken kurumuş ağzımın kenarları kıvrıldı. Bizi bulmalarına az kalmıştı. Son gücüm Mehmet'e yaptığım kalp masajına devam ettim.
Açılan kapı umrumda bile olmamıştı. Yaşamak zorundaydı. Yaşamalı ve benimle yeniden inatlaşmalıydı.
"Zeynep bırak ben devralıyım" Reşat hocanın sesi ile çekilen elim sonucunda Reşat hoca benim yerimi devralmıştı.
Sırtımı duvara vererek karnımdaki yarayı tuttum. Kimseye söylememiştim yaralı olduğumu zaten Mehmet'e göre daha hafif bir yaraya sahiptim.
"Zeynep hanım"
Bana doğru dönen yüzlere gülümsemeye çalışırken bilincim kayboluyordu. Reşat hocanın sesi beynime ulaştığında bedenim çoktan yere düşmüştü.
"Ölüm saati 11.42. Başımız sağolsun"
**
Çağrı'dan
Polisler ve askerilerin nöbet tuttuğu bahçeden hızlı adımlarla hastaneye ulaşmaya çalışıyordum. Korkudan kaçışan insanları geçmek durumumu zorlaştırırken Ali'nin çoktan içeride olduğunu biliyordum.
Hastane kapısından girerken tutulan koluma baktığımda yine mavi gözlerle karşılaştım.
"Doğruymuş"
"Hazal"
Hazal kafasını sallayarak uzattığım kollardan uzaklaştı.
"Hep mi buradaydın"
Sorduğu soruyu kafamla onayladığımda gözleri hayal kırıklığı ile boyanmıştı.
"Neden ?"
Fısıltılı sesi kendimi daha da suçlu hissettirirken gözlerimi koridora çevirdim.
"Şu an sırası mı bunun Hazal. Zeynep nerde ? İyi mi?"
"Zeynep'i düşünüyor muydun sen ya ?"
Sinirle ellerimi saçlarıma geçirdim. Tabiki Zeynep'i düşünüyorum anasını satayım. Hepiniz niye Zeynep'çi oldunuz ki.
"Hazal" diye tısladım. Buraya nasıl geldiğimi bile bilmiyordum.
"İyi merak etme. Yarası var ama çok önemli değilmiş. Diğer doktor şehit oldu."
Anladığımı belli etmek için kafamı sallayarak arkamı döndüm.
"Gidiyor musun ? Zeynep'i görmeden"
"İyiymiş sen söyledin"
Hazır ola geçen askerlere baş selamı vererek arabama bindim. Uzaklaşmam gerekiyordu.
**
Zeynep'ten
Gözlerim boş olan yatağa kaydığında idrak etmiştim. Mehmet ölmüştü. Bana arkadaşı, hatta kardeşi gibi davranan ve eğitimim boyunca her kötü anımda bana destek olan dostum yok olmuştu.
İçeri giren Reşat hocaya baktığımda kırmızı olan gözleri ağladığını belli ediyordu. O da suçluyordu kendisini en az benim kadar.
Yarama bakarak sessiz olan hocama soracak tek bir sorum bile olmadığını fark ettim. Elleri acıyan yarama dokunurken ağzımdan küçük bir inilti çıktı.
"Zeynep acımamalıydı. Ağrı kesici verelim mi?"
"İyiyim"
Kurumuş dudaklarımı zar zor açabiliyordum. Ağrım da vardı doğru ama bunu yaşamam gerekiyordu. Bu halde olmamızın nedeni bendim.