Mete ve Ali'nin durumuna dayanamayarak Çağrı'ya gülümsedim.
"Üstünde üniforman olmadığına göre Mete ve Ali'ye emir veremezsin."
Gözleri vücudumda dolaşırken kıyafetlerimin onu sinirlendirdiğine emin oldum. Ne zaman bu kadar hödük oldu ki?
"Oturun çocuklar"
İkisi anında çökerken Çağrı'nın gözleri onların üzerinde dolaştı.
"Ben doydum ya ellerinize sağlık Zeynep hanım"
Mete'nin söyledikleri ile gözlerimi ona diktim. Allah bınun gözleri yeşil acaba Hazal'a ayarlasam mı?
"Yemeğini yemezsen konuşmanı sağlayan ses tellerinle boğarım seni. Ama ondan önce dilini keserim."
Yapardım, bunu bilmiyor olabilirdi ama yaptıklarımın yanında bir hiçti. Gözlerimde ne gördüyse kaşığı alarak yemeye başladı.
Ali'de yemeğe başladığında dolaba ilerleyerek bir tabak çıkardım. Mantı koyduğum tabağı Sinan'ın yanındaki boş yere koyarak Çağrı'ya baktım.
"Otur"
Gözlerindeki kıvılcımlar üstünlüğümü reddederken yeni Zeynep'i tanımadığı bir gerçekti. Ben yeni Çağrı'yı tanıyordum ama benim hakkımda hiç bir şey bilmiyordu.
"Terörist dediğin birinin yemeğini yemek tuhaf değil mi?"
Düşen kaşığın sahibi kafası eğik duran Mete'ydi. Şaşırmamıştım, kırılmamıştım da ancak o gözlerimde kırgınlık görmemek için bakmıyordu bana. Beni baktığında analiz edebilecek tek kişiydi ve haklıydı.
"Yemek bulduğunda ye, dayak bulduğunda kaç demişler Koçak. Buna uyduğu için ona kızamazsın"
Beklediği reaksiyonu almamanın verdiği sinirle bana iki büyük adımla yaklaştı.
"Askerimle arama kimse giremez" tıslayarak söyledikleri herkesi korkuturken bende yaprak kıpırdatmamıştı.
"Arkadaşımla arama giremezsin." Aynı onun gibi tısladım.
"Arkadaşın sana terörist olabilir diyen biri mi?"
Kaşları kavislenirken sorduğu soru ile kıkırdadım. Kıkırdamam yanımdaki yeşil gözlerin bana bakmasına neden olmuştu.
"Önyargılı olması benim için bir anlam ifade etmiyor. Şu an bana güveniyor, hastaneden eve gelene kadar her gün beni takip ederek korumaya çalışıyor. Demekki pişman olmuş"
"Ben emir verdim"
Gözleri beni alt etmek için bakarken duyduğum itiraf beni mutlu etmişti.
"Biliyorum ama itiraf etmen daha da hoşuma gitti. Bir daha söyle. Ya da dur öpücüğünü unutamadım Zeynep de bana"
Ellerini yine kısa saçlarından geçirdiğinde sinirlenmek yerine gerilmişti. Her zaman bunu yapıyordu.
"Sabrımla oynama Zeynep ve sus" Omuzlarımı silkerek güldüm.
"O zaman otur ve ye"
Masaya oturduğunda Sinan bana bakıyordu. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu, çünkü ikimizde onlara söylersek her şeyin kolay olacağını biliyorduk. Söyleyemezdim, bu benim için değildi.
**
Korumaların oluşturduğu koridordan geçerken topuklularım sesi daha güçlü hissetmemi sağlıyordu. Büyük mekanın içine girmeden terlemiş ellerimi sildim ve yüzüme tehlikeli gülüşümü sundum.