Beni rahat bırak.
(Just fucking leave me alone)~HAPPIER THAN EVER~
(Uzun yıllar önce)
"O mu?" dedi anne sinirle.
Baba başını salladı.
"Sen artık gidebilirsin."
"Peki," deyip malikanede ayrıldı genç kadın.
Anne oflayarak bir bebeğe bir babaya baktı.
"Ben buna mı bakacağım şimdi?"
"Evet."
"Zavallı şey," dedi ebe bebeğin eline dokunarak. "Şansız kız."
"Ne demek şansız?" diye sordu baba.
Ebe ellerini dua eder gibi açtı. "Onun kaderi çok kötü. Çok kötü bir hayat onu bekliyor. Kara günler onun için doğacak. Onun ruhu lanetlenmiş ve hapsedilmiş...Onun kaderi simsiyah bir defter."
Anne şaşırarak ebeye döndü. "Ne yapacağız şimdi? Ben bu uğursuz kızı evde istemiyorum."
"Ne yapacağız?" diye sordu baba ebeye bakarak.
Ebe çenesini kaşıyıp bebeğe baktı. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi hızla ellerini yine açtı. "Onun için en iyisi kaderini düzeltmek."
Anne öfkeyle başını salladı ve bebeği alıp salona götürdü.
(8 yıl sonra)
"Anne ben geldim."
"Saat kaç? Neden bu kadar geç döndün eve!?"
Küçük kız masumca annesine bakarak elinde tuttuğu kağıdı çantasına attı.
Boğazını temizleyip, "Anne...ben..Lana'larla birlikte biraz kasabada dolaştık."
Bunu duyan anne, elini uzatıp kızın kolunu kavradı ve onu çekiştirerek bodruma götürdü.
"Hayır...anne," dedi kız salya sümük ağlayarak. Annesi onu duymuyormuş gibiydi. Bodrumun kapısını açıp kızı sert bir şekilde içeri attı ve kapıyı ardından kapatıp kilitledi.
"Bir süre orada cezalısın," diye seslendi.
Kız ağlayarak karanlık bodruma baktı. Her an bir canavar fırlayarak onu yiyecekmiş gibiydi.
"Anne, korkuyorum...beni çıkar. Söz bir daha izinsiz bir yere gitmeyeceğim," dedi yalvar yakar küçük kız. Annesi kapısının yanından ayrılıp kurnazca gülümsedi.
"Anne...çıkar beni," deyip ufak bir çığlık attı kız.
Başını çevirip korkunç bodrumun zifiri karanlığında gözlerini gezdirip yavaşça kapının yanından ayrıldı. Korkmamak için sessizce ıslık çalmaya başladı. Sonra annesinin bundan nefret etiğini fark edip ıslık çalmayı kesti.
Ama bu sefer korku yine onu görünce, sessizce mırıldanarak şarkı söyledi.
"Yeah, you got that somethin'
I think you'll understand
When I say that somethin'
I want to hold your hand."Eskilerden beri dinlediği ve asla bırakmadığı "the beatles" grup şarkısını mırıldanarak etrafa bir göz attı. Bu sefer şarkı da onu daha fazla korkutmasını sağlayınca, kendi kendine konuşmaya başladı. Kiminle konuştuğunu bilmiyordu ama hayalinde ki arkadaşlarını birden çağırmaya başladı. Duvara yaslanıp yere oturdu ve dizlerini önüne çekip kollarını birleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yardım (ARA VERİLDİ)
Tâm linhDüzelmeyi bekliyorum. Ancak sen gelirsen düzelebilirim. . Beyfendi: ona bakarak, ona gülümseyerek, elinden tutarak güç vermeye çalıştı. Yıldızların Ay'ı, Bulutların Güneş'i oldu. Onun acısının geçmesi için ilaç oldu. Kapalı olan gözlerini mahrumlukt...