3. BÖLÜM

83 34 23
                                    

21 Haziran, 1999

İçeri geçtikleri zaman bende arkalarından gittim. Herkes bir yere geçip konuşmaya başladılar. Hector'un oğlu olacak kişi ise bir koltuğa oturup telefona girmeye devam etti. Herhalde sevgilisi var. Bunca zaman telefondan başını kaldırmadığını göre.

Giydiği takım elbise ve simsiyah saçları onu çok gür gösteriyordu. Bakışlarımı ondan çekip anneme döndürdüm.

Annem bana bakıp el sallayarak kadınların yanına çağırdı. Gitmek istemiyordum. Kadınlardan biri, "Sara, gelsene buraya," deyince gitmek zorunda kaldım.

Yanlarına geldiğim zaman beni baştan aşağı süzdüler. Hector'un karısı bana ictenlikle gülümseyip elini ozumun üzerine koydu. Aşırı vanelinli, aromatik bir parfüm kokuyordu.

"Sara, canım kaç yaşındasın?" dedi kadın.

Sarı elbise giyen kadın anneme bakıp göz kırptı.
Seni ilgilendiriyormuydu? dedim içimden.

Burdan gitmek istiyordum. Odama geçip yatağa uzanmak ve kitap okumak istiyordum. Aşağıda olup bunca insanın içinde boş durmak istemiyordum.
Kadına bakmadan, "20 yaşındayım." Bunu demek istemiyordum.

Annem bana sinsi bir bakış attı. Annemle göz göze gelmek beni ürkütuyordu. Hector'un karısı başını salladı.

"Anlat bakalım hayatın nasıl? Güzel mi?"

Evet, çok güzel...bunun sayesinde ölüyorum.

"Evet, güzel," dedim umrumda olmayarak.
Kadın yine başını salladı.

"Ah Sara mutfağa git de Barton'a yardım et," dedi annem birden araya girip. Bu iyi oldu. En azından kadının sorularından kurtuldum. Onlara arkamı dönüp mutfağa geçtim. Barton tepsideki bardaklara içecek doldururken bana döndü.

"Sara, bu tepsiyi erkeklere götüre bilirmisin?" dedi mahçup bir ifadeyle.
Neden onlara ben götürüyorum ki?

Omuz silkip tepsiyi elime aldım. Yavaşça mutfaktan çıktım ve erkeklerin olduğu yere doğru ilerledim. Hector'un oğlu başını telefondan kaldırıp bana baktı. İşte o zaman babamı bakışlarıyla karşılaştım. Bana sert bir şekile bakıyordu.

Ne olduğunu anlamadan ayağım halıya takıldı ve diz üstü yere düştüm. Elimdeki tepsi yere düşünce içecekler her yere dağıldı. Kendimi bir anda yerde bulmuştum. Hemde bir sakarlık yüzünden.
Rezil oldum!

Herkes bana şaşırarak baktı. Ben ise yerde öyle durmaya devam ediyordum. Şimdi ayağa kalksam bana nasıl bakacaklarını düşünüyordum. Kafamı hafifçe kaldırıp babama baktım. Tıslayan sesiyle, "Değil git burdan!" dedi. Yerden kalkıp herkesin arasından koşarak geçtim.

Merdivenlerden çıkıp ağlayarak odamın kapısını açıp içeri geçtim. Kendini yatağın üzerine attıp, ne kadar aptal olduğumu düşündüm. Gözümü kapattığım zaman gözyaşlarım aynı şelale gibi aktı.

****
"Affedersiniz...Sara'nın odası nerde?"

Hizmetçi Barton tuhaf tuhaf baktı genç adama.

"Ne için?" diye sordu.

"Öylesine," diye cevapladı.

Barton etrafındaki insanlara bakıp, sonrada işaret parmağıyla üst merdiveni işaret etti.

"Yukarıdan soldan 2. Kapı," dedi ve genç adamın yanından ayrıldı.

Genç adam kimseye gözükmeden biraz ilerledi ki Sara'nın annesi olacak kadın, "nereye?" diye sordu. Genç adam başını çevirip kadına baktı.

"Lavaboya," diye tatlılıkla gülümsedi. Kadın da gülümsedi.

"Tamam canım." Bunu der demez hemen yanından ayrıldı.

Merdivenleri çıkarken koridorda duvara asılmış birkaç fotoğraflara göz gezdirdi.
Bir tanesinde Sara'nın küçüklük fotoğrafı vardı.
Ne kadar küçük, diye düşündü.

Elini Sara'nın küçüklük fotoğrafın üzerinde gezdirdi.

Üst katta çıktığı zaman Sara kapısının önünde duruyordu.

Kapıyı mı kilitliyor?

****
Kapıyı kilitlendiğim gibi arkamı döndüm ki Hector'un oğlunu gördüm. Bana değişik bir şekilde bakıyordu. Konuşacak mıydı?
Belki lavaboya gidicekti.

Odamın kapısından ayrılıp yavaşça ilerledim.
Hector'un oğlu da yavaşça bana doğru ilerledi.

"Merhaba," dedi.

Bana mı demişti?

Bende isteksizce selam verdim.

"Lavabonun yolunu mu arıyorsun?" diye sordum. Hector'un oğlu ne diyeceğini bilmiyormuş gibiydi.

"Hayır...sadece ben...seni görmeye geldim," dedi. Merdivenlerin başından ayrılıp karşıma geçti.

Ben ona bakmamaya çalışıyordum. O ise bana bakmaya çalışıyordu.

"Neden?" dedim kollarımı birleştirip.

"Birden ağlamaya başladın ya."

"Anladım," dedim lafı uzatmayarak.

"İyi misin?"

"iyiyim."

"Bir yerine birşey oldu mu?"

"Sadece ufak bir kaza...birşey olmadı. "

Hector'un oğlu başını salladı. Ardından elini bana doğru uzatıp, "Ben Edwin," dedi.

Elini tutmak zorunda mıydım?

Bende elimi uzatıp sıktım.

"Senin adın da Sara olmalı?"

"Evet,"

"Tanıştığımıza memnun oldum." Bunu derken gülüşüyle bana bakıyordu.

"Bende," dedim sadece.

Yardım (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin