Bugün
Yüzündeki gülümsemenin arkasına sakladığın acıyı biliyorum.
(I know the pain that you hide behind the smile on your face)~JUST PRETEND~
Akşama doğru masada uyuya kalmıştım.
Gözlerimi araladım. Kafamı kağıdın üzerinden kaldırdım. Yazı biraz dağılmıştı.
Mürekkep yine mahvetti yazıyı.
Kağıdı alıp çekmeceyi açtım ve içine koydum. Sonra odamı biraz topladım.Hâlâ aç değildim ama yemekhaneye indim. Tepsiyi alıp aşçıya "kolay gelsin," dedim. Bana bakmadı ve birşey de demedi.
Başımı eğip ilerledim.Jude gelmemişti.
Acaba bana küsmüş müydü?
Zatenmiyorum. Belkide biraz canı sıkındı.
Sevimli Mario da yoktu.Aslında bakılırsa yemekhane boş gibiydi. Az bir kişi inmişti yemeğe. Birkaç deli kaşığı yere atıp gülmeye başladılar. Birkaç deli ise bağırarak konuşmaya başladı.
Aşçı, kepçeyi tencereye vurdu üst üste.
"Sessiz olun!"Boş bir masaya geçip yemeği azar azar yemeye başladım. Bu sefer taze fasulye ve pirinç vardı.
Yemeği yine beğenmemiştim.
Aslında sorun yemekte değildi, sorun aşçıdaydı. Yemek yapmayı bilmiyordu.
Jude, Bayan Karol'a sürekli söylüyordu ama Bayan Karol "bakarım," deyip lafı kesiyordu.Yemek yemeği pek seven biri değilimdir. Ama o severdi. Ona yemek yaptığım zaman da olmuştu.
Bayıla bayıla yediğini hatırlıyorum.
Sürekli ne kadar güzel olduğunu söylerdi.
Tabii, annem ve babam nefret ederdi.Yemek yedikten sonra çamaşırhaneye indim. Kirli olan kıyafetlerimi çamaşır makinesine koydum. Sonra üstümdeki kazağa baktım. Üstüne salça değmişti.
Kazağı da çıkartıp içine attım ve 90 derecede yıkamaya verdim.Koridorda ilerlerken aslında nasıl olduğumun bir önemi yoktu. Burada kimse kimseyle ilgilenmiyordu, kimse kimsenin tipine bakmıyordu ya da nasıl olduğunu.
Buraya geldiğim günden beri hep pijamayla dolaşıyordum. Koridorda, bahçede, yemekhanede, çatıda...Aslında dışarı çıkmayalı uzun zaman olmuştu. Dışarının nasıl bir yer olduğunu, havanın nasıl olduğu, insanların...
Burada o kadar zaman kalmıştım ki normal insanları unutmuştum.
Sürekli derdi olan birisiyle konuşuyordum.Sevimli Mario, beni odasından çıkarken gördü. Önce gülümsedi sonra gülümsemesi kayboldu.
Yanıma gelip, "kazağın nerde?" dedi.
Kazağımın altına giydiğim beyaz atlet tek vardı üzerimde. Altımda da pijama.
"Kirlenmişti, bende makinaya attım."
"Anladım."
İkimizde yürümeye başladık.
"Biliyor musun. Senin tavsiyen işe yaradı," dedi kollarını arkada birleştirip.
"Kağıda yazmak mı?"
"Evet, kendimi dinliyormuş gibi oldum."
Sonra gülmeye başladı.Bende güldüm.
"Sen nerden biliyordun bunu?" dedi sola döndüğümüz zaman.
"Kendi kendime öğrendim."
"Kendi kendine mi?"
Başımı salladım. "Evet, hep yazıyorum."
"O zaman bende öyle yapacağım artık."
"Güzel," dedim.
Jude'nin yanına gittim. Odasının kapısını çaldığım zaman kısa bir süre açmadı. Biraz bekledikten sonra açtı.
"Uyuyor muydun?" dedim.
"Hayır," dedi.
"Neden geç açtın?"
"Canım öyle istedi."
İçeri geçmem için yana çekildi. İkimizde içeri geçtiğimiz zaman Jude, yatağa oturdu. Yatak örtüsü temizdi ama titizlikten yatağının üstünü eliyle sirkelemeye çalıştı.
Ona baktım."Bana küstün mü?" dedim bir süre sonra.
"Evet," dedi çocukça.
Neyse, bari pes etmedi.
"Özür dilerim. Her zaman üst üste sorunca bende patladım sana."
"Neden?" dedi. "Neden anlatamıyorsun?"
"Çünkü yapamam anlıyor musun...belki biraz zaman geçse anlatırım."
"Zaman yok Sara!" Bağırarak konuşmuştu. Sesini fazla yükseltmişti. "Burada olmayacağım artık...beni almaya gelecekler." Ağlamaklı gibiydi.
"Neden böyle söylüyorsun?"
"Çünkü," dedi ayağa kalkarak. "Ben delinin tekiyim. Bu yüzden beni öldürecekler."
"Neyden bahsediyorsun," dedim.
Bende ayağa kalktım. Jude'nin karşısına geçtim. "Ne diyorsun Jude?"
"Duydun işte."
"Sen cidden delisin," dedim sertçe. "Bu yüzden komşun seni buraya tıktı!"
"Evet! Doğru, deliyim." Durdu ve devam etti. "Bu yüzden öleceğim."
"Sen öleceksen...bende öleceğim o zaman," dedim. Artık ağlamaya başladım.
Sulu gözlerim akmaya başladı.
"Sen deli değilsin Sara." Elini uzattık, elimi tutu. Eli hafifte olsa titriyordu. "Sen deli değilsin."
Başımı iki yana salladım.
Jude de ağlayarak bana sıkı sıkı sarıldı.
İkimizde deli gibi ağlıyorduk.Zaten deliydik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yardım (ARA VERİLDİ)
EspiritualDüzelmeyi bekliyorum. Ancak sen gelirsen düzelebilirim. . Beyfendi: ona bakarak, ona gülümseyerek, elinden tutarak güç vermeye çalıştı. Yıldızların Ay'ı, Bulutların Güneş'i oldu. Onun acısının geçmesi için ilaç oldu. Kapalı olan gözlerini mahrumlukt...