1. BÖLÜM

110 44 33
                                    

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın. Beni çok mutlu edersiniz ve ilham vermiş olursunuz🌸🌸🌸 iyi okumalar ;)

Bugün

Senin gibi melekler benimle cehenneme uçamaz.
(Angels like you can't fly down hell with me)

~ANGELS LIKE YOU~

Karanlık bir ortamda kalmaya hazır değil sen, ne diye hayla bu karanlık düşüncenin içindesin.

Ya kalmaya, savaşmaya, bu edebî çileye razı olacaktın ya da gitmeye, bunu düşünmemeye razı olacaktın.

Bilmiyorum ama içimde garip bir his vardı. Neydi?, nereden geldi?, kimin yüzünden geldi? Veya neden var? Düşüncemde bu yaşadıklarım da neyin nesiydi?, normal miydi?, sahtemi?

Kötü günlerim neden ansızın aklıma geliyordu? Neden ansızın müsait olmayınca geliyordu?...Kolay mıydı bu yaşadıklarım? İnsan bu kadar acımasız olur muydu?

Kim bilir? ne kadar geçti bunca zaman. Saymadım bile. Kim bilir? neler yaşamıştım o zaman. Ve belki bu yaşadıklarımın kaderimde yazılı olduğunu anlasam!
Neden buradayım?...Neden şuan evimde koltuğuma yayılmış, elimdeki cipsleri tek bir yudumda hepsini ağzıma atmıyorum?
Anne ve babamın saçma sapan kavgalarını dinleme, etrafta koşuşturan kardeşlerime "yapma!" diye uyarmak, hizmetlilerin bir o tarafa bir şu tarafa yetiştiklerini görme, dışarıdan gelen arabanın motor seslerini ve belki "o".
O bile benim için ayrı bir yerdeydi. Bunları şuan, şu zaman, şu günde, şu saate, şu dakikada yaşamak.

Ah kim bilir ne büyük bir mesele, andı.
Hiç unutmam o eski günlerimi. Evimizde gelen "o". (Sanırım ona herzaman "o," diye sesleneceğim)

Ah eskiden ondan o kadar nefret ediyordum ki yüzünü her görüşümde, her gülümsemesinde, her bakışında, her dokunuşundan o kadar iğreniyordum ki.

Ama şimdi onu görmeyi ne kadar çok istiyordum, ne kadar çok onun bakışını, gülüşünü, dokunuşunu hissetmek istiyordum. Onun için herşeyimi verirdim.
Neden zamanında ona o kadar kötü davrandım anlamıyorum?...

Tam devam edecekken birinin kapıyı çaldığını duydum. Ellerimi çekip dizlerimin üzerinde birleştirdim. Kapıyı açmak istemiyordum. Neden açmak istediğimi de bilmiyordum. Belki kapıyı çalan delilerdir. Beni her saat rahatsız ediyorlardı. Artık katlanmak istemiyordum.

Kapı bir kere daha çalınca yavaşça sandalyeden kalkıp isteksizce kapıyı açtım. Karşımda buranın müdürü olan Bayan Karol'u gördüm. Yine yüzüne sürdüğü pudrayı fazla kaçırmıştı. Maskarası da saatlerce kalmaktan kötü duruyordu. Dudaklarına sürdüğü ruj kıpkırmızıydı.
Sanki bas bas bağırıyordu, "buradayım," diye.
Saçları her zamanki gibi yukarıda toplanmış, özensiz duruyordu. Giydiği siyah uzun elbise onu sanki cenazeye gidiyormuş gibi gösteriyordu. Ve üstüne sıktığı parfüm. Aşırı rahatsız ediciydi. Kokusuna hergün katlanıyordum. Tanrım kadın bunu fark etmiyor mu? Gerçi nasıl fark etsin ki? Bizim gibi kafası yerinde olmayanlarla uğraşmaktan.

Bayan Karol çok sert bir kadındı. Buradaki kişileri birkaç defa azarladığını, onlara iş yaptırdığını hatta bir keresinde koridorda onun odasının önünden geçerken, bir kızın kafasına kitapla vurduğunu görmüştüm. Ne acımasız! Gerçi bana pek kötü davrandığını görmedim.

Bayan Karol odama bir göz attıp, kafasıyla dışarı çıkmamı işaret etti. Bayan Karol arkasını dönüp, koridorda ilerleyince bende odamın kapısını kapatıp arkasından ilerledim. Arkamdaki deliler bana bakıp gülmeye başladılar. Tuhaf, dedim kendi kendime. Şuan normal hayata dışarıda olsam kimse dönüp bana bakmaz. Buraya geldiğim günden beri hepsi dönüp bakıyor ve gülmeye başlıyor. Neye güldüklerini de bilmiyorum.

İlerlemeye devam ederken, başımı eğip üstüme bakıyorum. Bana giydirdikleri mavi kazak ve mavi eşorfman büyüktü. Birkaç yerinde de çizik ve yırtık vardı.
Başımı kaldırdım. Bayan Karol kapısını açıp içeri girmem için yana çekildi.
İçeri geçmeden önce son kez kalan koridora baktım.

Delilerde bana bakıp gülümsedi ve el salladı. Bir tebessüm geldi.

***

Odama geri geçtiğim gibi kapıyı hızla kapatıp Bayan Karol'un boş sorularını zihnimden atmaya çalıştım. Sonra masaya geri geçip oturdum. Kalemi elime alıp yazmaya devam ettim.

Gülüşündeki o sıcaklığı hissetmek istiyordum.
Bu mümkün müydü?...değildi. Çünkü artık o unutuldu ve gitti. Bir daha karşıma çıkmamak üzere ayrıldı.

Salak aklımda nasıl bir kim beslemiştim. Kendi kendime kinimi büyütmüştüm.
Ona, nasıl onca yıl iğrenerek bakmıştım?
Keşke ona diyebilseydim.
"Evet yaptım bir hatta. Ama görseydin ne kadar kinim büyüktü. Bu kinim sana bulaştı. Sana hasta oldu. O kinimi sana bulaştırmasaydım, kendi içimde patlayacak gibi oluyordu...Kinim sana hastaydı anlıyor musun?"
Desem ve bir sarılışımda bana güç verse inanın ki o güç ömür boyu bana yeterdi.

Hatırlıyorum. Bir kere elini bileğime dolayınca sinirle onu itmiştim. Ben öyle acı ve şoka girmiş bir ifadeyle baktı ki, canımdan can gitti.
Ah ben ne acımasız, ne sadakatsız, ne vurdum duymazdım.
Küçük aklımda ne senaryolar kurmuştum. Beni kimse sevmez dedim, sevdi ama. Hemde bir bakışında ancak beni neden sevdiği görülüyordu.
Ama benim neyimi sevmişti. Saçımdan mı?, gözlerimden mi?, bakışlarımdan mı? Yani beni neyden sevdi.
Ben ona bir hak vermezken o neden sevdi?
Deydimi ona acı çektirmemde?

Bazen düşünüyorum da, o zamanki aklımla şu zaman ki aklım da çok fark vardı. Beni seven birisine ne ihanetler etmiştim. Oysaki beni körkürüne seven birine.
Ve yine hatırlıyordum ki; bir keresinde müstakil evimizin bahçesinde, ahşap koltuğa oturmuştuk karşılıklı. Bana öylesine şefkatle ve merhametle bakıyordu ki. Ben ise ona yine iğrenerek bakıyordum.
Bana her bakışında gözleri patlıyordu sanki. Birşey söyleyecek gibi oluyor sonra pes edip geri susuyor. Uzun sessizliğin sonunda ağzından sadece üç kelime çıktı.

"Seni üzen ne?" dedi.
Ben ona öyle birşey dedimki belki o zaman takmıyordum ama şimdi ölüyordum o kelimeyi söylediğim için.
"Sen," dedim.
Onu büyük bir acıya itmiştim. Bunu söylediğim zaman yüzündeki şefkat gitti yerine şok geldi. Dudakları büzüldü, başını eğdi ve bir süre öyle durdu.
Sol gözünden bir damla yaş aktığını fark ettim. O da fark edince hızla elinin tersiyle göz yaşını sildi. Öyle durmaya devam etti. Ne ses çıkardı, ne kıpırdadı. Sadece yerdeki çimenliğe bakıyordu. Dalmıştı galiba? Birden ayağa kalktı ve arkasına dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı.
Neden öyle dedim bilmiyorum. İçimden bir anda söylemek geldi. Yani kalbim beynime sinyal verince doğru olarakta ağzımdan kaçtı...Meğerki ne aptalım.
Galiba bu satırları yazarken ne kadar pişman olduğunu anladım ve kabullendim. Ona öyle davranmak gerçekten içimden gelmişti.
Bu satırları, onun için yazıyordum. Birgün eğerki o buraya gelse ona kendimi affetirecektim.

Seni sevmek için her an yazıyorum...

Yazmayı bıraktığım zaman gözümden tek tük damla gözyaşı aktı. Gözyaşlarım kağıda değdiği gibi mürekkep, "seni sevmek" olan yazıyı biraz dağıttı.

Kağıdı alıp diğer yazdıklarımın yanına çekmeceye koydum. Sonra ayağa kalkıp yatağa uzandım. Yorganı kafama kadar çekip, sulu gözlerimi kapatım.



Not: ilk defa bir deneyim yaptım.
Umarım beğenirsiniz :))

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın. Çok sevinirim🌸🌸🌸

Yardım (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin