B:12

4 2 0
                                    

YÜRÜYEMEYECEĞİM

  Bir süre sonra ambulanslar hastanenin önünde durdu. Sima ve Efe arabadan koşarak indiler ambulansın önüne geldiler sedyeden indirilen Uygar ve Eylülün yüzü bembeyazdı dudakları ise morarıyordu. Doktorlar koşarak sedyenin olduğu yere geldiler ve hastaneye girdiler. Eylül ve Uygarı peş peşe ameliyathaneye soktular.

Sima ve Efe ameliyathanenin önünde sevda hocayla dımdızlak kaldılar. Efe öylece duvara yaslandı ve yere çöktü "bu kadarı fazla" dedi kendi kendine yanına Sima geldi ve oda dizlerinin üzerine çökerek efenin yanına oturdu. Ağlıyordu "geçen sene okulda bir çocuk vardı bana tokat atmıştı" burnunu çekti ve devam etti "Uygar onu hastanelik etmişti" titreyen sesi acıyla kıvranıyordu. Efe Simaya döndü "Eylül lisede kimseyle konuşmazdı Oğuz gittikten sonra yaşayan bir ölüye dönmüştü onu hayata getiren Uygar oldu ya ikisini de k-kaybedersek?" ağlamaklı ses tonu Simanın içini daha çok parçalıyordu. Efeye döndü "böyle bir şey olmayacak" gözünden yaşlar durmadan akıyordu. Sima başını efenin omzuna koydu derin nefesler aldı sakinleşmeye çalıştı uzun uzun duvarı seyretti Efeyle beraber...

Koridorda Fuat Bey belirdi. Efenin yanına koştu Sima ve Efe aynı anda ayağa kalktı. Fuat Bey tam Efeye tokat atacakken havada kaldı eli Sima o eli tutmuştu. Gözlerinde öfke vardı "her kim olursanız olun o elinize sahip çıkın" dedi ve Fuat Beyin elini bıraktı. Efeye döndü ve sandalyelere oturdular. Simanın bu davranışı Efeyi şaşırtmıştı. Fuat Bey ameliyathanenin yanındaki duvara yaslandı "nasıl korumazsın kardeşini nasıl" sorgulayıcı sesi gaddardı. Efe başını öne eğdi suçluluğu iliklerinde hissediyordu "şuan o masada yatması gereken sendin Eylül değil kızım can çekişiyor" sesi öfkeliydi Fuat Beyin gözleri de öyle Sima bir anda hışımla gözlerini Fuat Beye dikti Efenin bir cevap vermesini bekledi ama gelmedi o cevap. Efenin başı yerde öylece susuyordu. Sima sinirden gülmeye başladı "siz Fuat Sarmansınız kesinlikle Efenin bir suçu yok ve o masada şuan kimsenin yatmasını istemezdik şu gerçeği unutuyorsunuz Efe de sizin oğlunuz Fuat Bey unutmayın" dedi ve elini efenin çenesine koydu yavaşça Efenin çenesini havaya kaldırdı. Fuat Bey Simanın sözlerine cevap vermiyordu. Sadece ameliyathaneyi izlemeye başladı.

2 SAAT 35 DAKİKA SONRA

Sima Efenin yanında uyuya kalmıştı. Efe onu boş bir hastane odasına götürmüştü ve yatağa yatırmıştı. Odanın koltuğunda saatlerdir Simayı izliyordu. Ne Sima uyanıyordu ne de Eylüllerden bir haber vardı. Sima huzursuzca kıpırdanmaya başladı kabus görüyordu...

KABUS

Sima üzerinde simsiyah bir elbiseyle dağda koşuyordu gökyüzüne baktı gök gürlemeye şimşekler çakmaya başladı. Dağın öbür ucundan çığlıklar geliyordu Eylül ve Uygarın çığlıkları ardından bir ses duydu Sima Uygarın haykıran sesini duydu "YARDIM EDİN" diye bağırıyordu Uygar ardından Eylül de. Sima o yöne koşmaya başladı o koştukça Eylüller uzaklaşıyordu. Sima daha hızlı koşmaya başladı "UYGAR EYLÜL GELİYORUM" diye bağırıyordu. Onların yanına en sonunda geldi ama topraktan kazılmış iki mezar vardı içinde kefene sarılmış cesetler üzerlerine toprak atıyorlardı. Sima yaklaşmaya çalışıyordu ama adım atamıyordu her kürek toprakta "ATMAYIN ONLAR ÜŞÜR TOPRAKTA UYGAR TOPRAKTAN NEFRET EDER YAPMAYIN" diye bağırıyordu en sonunda mezarlar kapatıldı üzerlerine tahta konuldu tahtanın birinde UYGAR DERELİ diğerinde EYLÜL SARMAN yazıyordu Sima hıçkırıklara boğuldu yağmur yağmaya başladı. Dağlardan uğultular yükselmeye başladı...

Sima bir anda kalktı ve çığlık attı öyle güçlü atmıştı ki Efe olduğu yerde sıçradı ve Simanın önünde diz çöktü "şşş geçti tamam ne gördün?" efenin korkudan elleri titriyordu sima derin nefesler aldı "ç-çok k-kötü" dedi ve hemen ayağa fırladı yalın ayaklarıyla koşarak odadan çıktı ameliyathanenin önüne koştu efe arkasındaydı. Sima ameliyathanenin önüne gelince durdu derin nefesler aldı kalbi çok hızlı atıyordu. Korkudan elleri ve bacakları titriyordu. Efe sima durunca ona döndü ve onu kendine sıkıca çekti saçlarını hızlı hızlı öptü "sakin ol sakin ol" dedi teselli etmeye çalışır gibi...

Doktorlar Eylülün sırtındaki kurşunu çıkarmaya çalışıyorlardı kanamayı durdurmuş dikkatle saatlerdir kurşun için uğraşıyorlardı. Omuriliğe saplanmış olan kurşun Eylülün tek yanlış hatada bel altı felç kalmasına neden olabilirdi en sonunda kurşunu çıkardılar ve yarayı kapatmaya başladılar..

Uygar saatlerdir ameliyattaydı iki omzuna saplanıldığı düşünülen kurşunlar omzun hemen altındaki kas bölgesine isabet etmiş kurşunun bulunması zorlaşmıştı saatlerdir doğru noktayı bulup yanlış şeyler yapıp geri dönüşü olmayan hatalardan kaçınıyorlardı. En sonunda doğru noktalar bulundu ve kurşunlar çıkarıldı..

Ameliyathanenin kapıları aralandı içeriden ilk Uygar sonra Eylül çıktı. Uygar ve Eylül normal odaya doğru götürülüyorlardı ameliyattan yeni çıkan doktor onları görünce bilgi vermek için durdu "Eylül Hanımın sırtından kurşunu çıkarmamız biraz uzun sürdü kurşun omuriliğe saplanmış ameliyat zor geçti iç kanama gerçekleşti kurşunun bir bölümünde kalan barut parçası karaciğere isabet etmiş bu yüzden iç kanamayı tetikledi iç kanamayı durdurduk. Ne kadar dikkat etsek de his ve doku kaybından endişeleniyoruz. Kısmi felç geçirebilir ya da etki olmayabilir. Uygar Beye gelirsek omuzlarına saplandığı sanılan kurşunlar omzun hemen altında ki kaslara denk gelmiş doğru noktayı bulmamız uzun sürdü bir risk yok birazdan alındıkları normal odada onları uyandıracağız geçmiş olsun" doktor yanlarından uzaklaşırken sadece hastanede Sima ve Efe kalmıştı. Fuat Bey gelişmelerden haberdar olmak şartıyla eve gitmişti. Sevda Hoca ise evine. Sima ve Efe normal odanın kapısının önünde durdu ve içeri girdiler. Yan yana yataklarda yatan yorgun ve solgun yüzlere baktılar. Ardından içeri doktor ve bir hemşire girdi. Hemşire uyandırmak için ilaç sıktı serumlarına ve ardından iki dakika sonra Uygar gözünü açtı onun ardından ise Eylül. Efe ve Sima onlara gülümseyerek baktı. Ardından doktor ilk Uygara bir iğne ile yaklaştı "kollarınız ve parmaklarınıza iğne batıracağım hissederseniz evet demenizi istiyorum" dedi gülümseyerek. Uygar kafasını salladı Efe, Sima, Eylül hepsi doktora bakıyordu doktor koluna bir iğne batırdı ve çekti Uygarın Uygar hissettiğini söyledi sonra Uygarın işi bitti. Doktor Eylülün yanına geldi "aynı şeyi sizden de istiyorum sizin ayaklarınıza iğne saplayacağım" dedi eylül kafasını salladı ve gözlerini Uygara çevirdi. Doktor iğneyi ayağına batırdı "hissettiniz mi?" Eylül soruyu duyunca irkildi çekinerek doktora baktı "b-batırdınız mı? H-hissetmedim" gözleri doldu Eylülün. Uygar güçlü duruyordu Efe de Sima da. Doktor tekrar batırdı. Eylül yine hissetmedi tekrar tekrar Eylül hiç birinde hissetmedi her seferinde hissetmediğinde gözünden bir damla yaş düştü. Doktor Efe ve Simaya döndü "Eylül Hanım kısmi felç geçiriyor fizik tedavi ile halledilebilir geçmiş olsun serumlar bitince çıkabilirsiniz. Efe bey çıkmadan önce odama uğrarsanız fizik tedavi merkezinin yerini vereyim" odadan hemşire ile beraber çıktı. Eylül ağlıyordu Efe güçlü durmak için çaba sarf ediyor ama başaramıyordu gözleri doluydu. Sima güçlü duruyordu Eylülün yanına geldi ve elini tuttu. Efe karşı koltukta oturuyordu. Uygar Eylülün gözyaşlarını görünce kendini tutamadı ve kolundaki serumu hızla söktü ayağa kalktı ve Eylülün yanına elinin olduğu yere oturdu Eylülün elini tuttu "atlatacağız merak etme" dedi ve Eylülün alnından öptü Eylül ağlamaya devam etti "yürüyemeyeceğim Uygar" hıçkırıklar onu boğmaya başladı "şş deme öy" uygar sözünü bitirmeden Efe ayağa kalktı "saçmalama yürüyeceksin biliyorsun sen her şeyi atlatırsın" dedi ve gözlerindeki yaşlar bir bir süzüldü. Sima Efeye döndü ve gülümsedi sonra Eylülün elini daha çok sıktı "geçecek yürüyeceksin sende hiçbir izi kalmayacak bu yaranın" dedi ve gülümsedi Eylül de ona karşılık verdi. Sima Eylülün elini bıraktı ve gözlerini onun gözlerine dikti "bazen yaralar iyileşir acılar geçer ama bende bir iz bıraktı babam" eli kakülüne gitti ve kakülünü kaldırdı alnında uzunca olan bıçak izini gösterdi sonra gülümsedi "bak bazı acılar yaralar kapanmaz ama senin ki kapanacak biz yanındayız güzelim" dedi Eylüle tebessüm ederek Efe ve Eylülün ağzı açık kalmıştı ama uygar biliyordu bu izi...

Yarım saat sonra eylülün serumu bitti. Uygar onu kucağına aldı " bu süreçte seni hep ben kucağımda taşıyacağım söz" dedi tebessüm ederek. Eylül gülümsedi "memnuniyetle" dedi ve bağını Uygarın omzuna koyu. Uygarlarda kalmaya karar vermişlerdi Uygarın şoförünün olduğu arabaya Sima Eylül ve Uygar binmişti Efe kendine ve Eylüle kıyafet alacaktı. Eve doğru yürüyordu. Uygarlar da yola çıkmıştı...       

EYLÜL ATEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin