BİR TESELLİ ŞARKISI
İki saattir arıyordum ateşi ama yoktu neredeyse kaybolmuştu Fransa'nın bilmediğim sokaklarında deli gibi yağan yağmurda iki saattir ıslanıyordum sırılsıklamdım. Ellerim soğuktan titriyordu artık ama durmayacaktım telefonlarım deli gibi çalıyordu ercan arıyordu ama açmıyordum ben deliye dönmüştüm ateşi bulmadan dönmeyecektim öyle bir andaydık ki sinir olsun diye işleri bok etmiştim seviyorum dedikten sonra eski sevgilime içeceğim demiştim.
Sağdan sokağa girdiğimde barların olduğu bir yere girmiştim her yer alkol kokuyordu herkesin kafası güzeldi yağmuru önemsemiyor gibilerdi kapalı bir bara kaydı gözlerim ateşle gittiğimiz bardı bu saatte kapalıydı ve tek bir müşteri vardı içeride dikkatle baktım oraya. Dakikalarca ateşti... önünde ki kadehi üçüncü içişiydi sadece iki dakikada üç kadeh içmişti sek... ağır gelirdi ona benim yüzümdendi hızla bara girdim ve ateşin yanına oturdum "seni arıyorum saatlerdir" başını bana çevirdi ama gözlerinin kırmızılığı benim ıslaklığımdan daha ıssızdı derin bir nefes aldı ve sıkıntıyla verdi. Bu nefesin anlamını biliyordum defol git diyordu ateş bu nefesle herekse çenesine dokundum ama geri çekildi "gitmeyeceğim ateş" dedim çatallaşmaya başlayan sesimle sustu dakikalarca sustu dudaklarını araladı az önce ama geri kapadı acıyla bakıyordu gözlerime içmeyi bırakmıştı ama acıyla bakıyordu konuşmuyor derdi herkes ama ben çığlık çığlığa bağırıyor derdim şuan şu halinin anlamını bildiğim için elini tutmak istedim ama geri çekti "özür dilerim" dedim titreyen sesimle zar zor, kaşlarını çattı bu sefer öfke değildi şaşkınlıkta değildi "hayırdır" dedi sanki askerlik arkadaşıyla konuşur gibi derin bir nefes aldım "sinir ol istedim" sırıttı "başardın eylül" dedi ve ayağa kalktı kolunu tuttum ama sertçe çekti ve yürümeye başladı bardan çıkacaktı "ÜŞÜYORUM" dedim avazım çıktığınca durdu üşümeme dayanamazdı biliyordum kıyamazdı biliyordum döndü yavaşça arkasını süzdü sırılsıklam olan üzerimi, saçlarımı, damlayan yağmur damlalarını hayal kırıklığıyla baktı bu sefer yüzüme "yürü" dedi tok sesle ama adım atmadım çaktım kendimi zemine "yürü" dedi tekrar hareket etmedim "YÜRÜ" diye kükredi bu sefer durdum yine hareket etmedim öfkeyle nefes verdi ve hızla kucakladı beni gömdüm kafamı boyun çukuruna kokusunu çektim içime atladık bir taksiye başladık gitmeye sadece onun nefesini hissediyordum kokusunu nefesim biliyordum gözlerimi kapadım sabahın beşinde bir takside ateşin kucağında otelimize gidiyorduk ve ben uyumak üzereydim öfkesini saklıyordu çünkü kucağındayken kokladı saçlarımın yağmurla karışan kokusunu derince çekti içine ve yumuşadı. Kıyamazdı kıyamadı biliyordum. Son duyduğum şey ateşin sesiydi "deli ediyorsun" demişti kısık sesle. Sonrasını hatırlamıyorum sadece bu kaldı.
Sabah saat yediydi ateş uyumamıştı gözlerinin altı morarmıştı. Tek düşündüğü şey dün geceydi. Eylülün yanına oturdu yatağının başucuna eylülün koluna dokundu hafifçe eylül arkasını döndü gözlerini açmadan ateş bir kez daha dokundu eylül homurtulu bir ses çıkardı "ateş ne olur uyuyayım" ateş yarım bir gülüş bıraktı eylüle ama siniri zerre eksilmemişti geri ciddileşti ve öksürdü "uyansan okula gideceğiz" dedi ve cevap beklemeden kalktı ve banyoya ilerledi beş dakika içerisinde morarmış gözaltları giydiği okul üniforması ve dağılmış saçları vardı kehribar gözleri öyle yorgundu ki eylül hala yataktaydı ateş derin bir iç çekti "kalk artık" dedi ve dolaptan bir kahve aldı. Eylül yatağından kalktı. Ateşin enkazına baktı öyle bir yerde kalmış sıkışmıştı ki ateş el uzatsalar çıkamazdı çünkü yaralıydı ilaca ihtiyacı vardı ama ilaç içecek dermanı da yoktu. Ne bir kurtarın çığlığı vardı ne de bir hareketi sanki –iyiyim ben dokunmayın enkazıma- diyordu. Eylül yutkundu "özür dilerim" ateşin yorgun gözleri derinleşti öyle bir perdesi vardı ki ne hissediyordu eylül okuyamamıştı "dileme benden özür dileme nefret ediyorum özürlerinden" eylül ayağa kalktı ateşe ilerledi ve durdu tam önünde "neden?" dedi hüzünle ateş gözlerini kapadı sertçe ve açtı sanki bastırmak istediği bir duygu vardı ama bastıramıyordu eylül hiç hazır olmadığı bir anda denk geldi ateş Kurtoğlu'nun gerçeğine ateş eylülü sertçe kolundan tuttu ve banyoya sürükledi eylül çırpınmıyordu her şeye hazırdı gelecekse ateşten gelsindi. Ama ateş öyle bakmasındı onun için ateş aynanın önünde durdu "NE GÖRÜYORSUN GÖZLERİMDE" eylül aynaya sabitledi gözlerini "enkaz" dedi kısık sesiyle ateş bıraktı eylülün kolunu "sen yaptın bu enkazı sen bıraktın beni burada" bir adım daha attı eylül ateşe "özür dilerim" dedi tekrardan ateş aynaya bir yumruk salladı ateşin ilk önce eli ardından ayna paramparça oldu eylül ateşe yaklaştı ama ateş kükredi "YAKLAŞMA LAN YAKLAŞMA ÖZÜR DE DİLEME NİYE BİLİYOR MUSUN? ÇÜNKÜ HATA YAPMA, YAPMA Kİ ÖZÜR DİLEME" derin bir nefes aldı ve banyodan çıktı eylül olduğu yere çivilenmişti aynadaki kana baktı kırık cam parçalarına ardından odadan çıktı saçlarını tepeden hızla bağladı ve formayı giyip kapıdan çıktı o sırada kolunu tutan ercana baktı "Eylül yenge abim okula yengeni sen bırak dedi" sesi ürkütücüydü sevecen ercan yoktu sesinde kin bile bir nebze vardı arabaya bindiler ve ilerlemeye başladılar. Eylül telefonundan bildirimlere bakıyordu ateş yazmış mı diye ama yazan yoktu ercana baktı "neyin var ercan soğuksun" ercan derin bir nefes aldı "yenge sen benim yengemsin tamam abime zarar veren de sensin elini gördüm paramparça ruhunu gördüm enkaz altında gözlerine baktım yaşlarla dolu ne yaptın yenge benim dağ gibi abime" ani frenle durdu eylül camdan çıkacak olmasını önemsemedi derin bir iç çekti ercan da sinirliydi eylüle "ercan ben tam ne yaptım bilmiyorum" ercan küçük bir kahkaha attı "hangisini bilmiyorsun yenge uyurken uygar demeni mi sigara içme sebebinin uygar olmasını mı andreyi mi hangisini yenge" eylül ercana baktı her şeyi biliyordu bu önemli değildi ama haklıydı "ne yapmalıyım" dedi çatallaşan sesiyle ercan kaşlarını çattı eylül devam etti "affetsin diye ne yapmalıyım?" ercan derin bir nefes aldı tekrar "düzelmelisin" dedi kırgınlıkla eylül gülümsedi "onu zaten yapacağım başka" ercan gülümsedi yola bakarak arabayı çalıştırdı ve eylüle bakmadan devam etti "şarkı" dedi huzurlu bir sesle eylül kaşlarını çattı "ne şarkısı?" dedi şaşkınlıkla ercan sırıttı bu sefer "bir teselli şarkısı yenge" ikisi de gülümsedi ve okulun önüne geldiler eylül indi ve okulun kenarında eli sargılı ateşi gördü koştu ve sarıldı "sevgilim" dedi ateşin kokusunu içine çekerek ateş kaşlarını çattı şaşkınlıkla ve eylülü nazikçe itti "magazin yok sevgiliye gerekte yo-" dedi ama eylül parmağını dudağına koydu "yürü sınıfa" bu sefer sürükleyen eylüldü ateş ona zorluk çıkarmadı ve yürümeye başladı sınıfa girdiler ve yan yana oturdular en arka sıraya.
Hoca daha gelmemişti eylül ateşe baktı "affedeceksin" dedi gülümseyerek ateş eylülün gözlerine baktı "bakma bana öyle" eylül kaşlarını kaldırdı "nasıl bakıyorum" ateş derin bir iç çekti "bitiyorum" dedi büyülenmiş gibi eylül gülümsedi "çıkalım mı" dedi ateş şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı "daha yeni girdik derse" eylül gülümsedi tekrar "kimin umurunda kalk" ateşi kaldırdı ve ilerlemeye başladılar okuldan çıktılar kapının önünde durdular eylül ateşin elini kavradı "koş" ateş kaşlarını çattı "ne?" dedi şaşkınlıkla "koş ateş bugün özgürüz tamam mı kimse yok sokaklarda koşalım koş" ateş sırıttı ve koşmaya başladılar sokaklarda yılan gibi süzülerek koşuyorlardı. Yağmur çiseliyordu biraz yumuşak ama soğuk yağmur damlaları elleri birbirine kilitlenmiş koşarak şarkı söylüyorlardı bir teselli şarkısı oradaydılar nakaratta daha yüksek sesle bağırdılar "HADİ GEL DÖNDÜR BENİİİİ BİR GÜLÜŞÜNE BAKAR HEPSİİİ" ateş eylüle baktı ve onu susturdu daha çok bağırdı "AH DELİ SEVGİLİM. AH BENİM DEPRESYON GÜZELİM" eylül de gülümsedi ona "sevgilim" dedi ve daha hızlı koştular Fransa sokaklarında eylül öyle aşkla baktı ki ateşe ateşte onun aşkından tutuşmuş gibiydi.
Bir kafede durdular ve gitar çalan adama kaydı ateşin gözleri "bekle" dedi ve gitar çalan adama frenasızca bir şeyler söyledi ve gitarı eline aldı herkesin gözü ona kaydı ve ateş gitarı çalmaya başladı ardından şarkıya girdi.
"Seni bana ayırdım, bütün İstanbul biliyor
Çok söyledim ama kendini ölümlü sanıyor
İnanmazsınız sesinde kuşlar yaşıyor
Ah bir de gülünce, kafam yanıyor"
Ateş eylüle baktı çalarken öyle güzel baktı ki elleri gitarı titreyerek çalıyordu. Şarkıyı söyledi ve adamla tokalaşıp eylülü kafeden çıkardı. Saat 11 olmuştu.
Via ve oğuz uyanmış kahvaltı yapmış depodaydılar Erkan'ın izini sürüyorlardı oğuz siyah takımını giymişti tamamen simsiyahtı. Viaysa soğuk havaya rağmen siyah yarım tişörtünü siyah kot pantolonunu giymişti saçlarını tepeden toplamış siyah yazlık botlarını giymişti. Öyle eşsizdi ki oğuz planı göremiyor gibiydi kendine geldi ve plan yapmaya devam ettiler. Püf noktalarda halledilmişti kahve içiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYLÜL ATEŞİ
Teen Fiction11. sınıfa yeni geçen Eylül öncelerde içe kapanık bir kızdı hayattan soğumuş kimseyle konuşmayan biriydi. Okulun ilk günü abisiyle beraber hayatlarına giren iki kişi Eylülün hayatını alt üst etmişti. Uygar ve Sima. Geçmişlerinden gelen sancılı acıla...