UNUTTUM DEME UNUTMADIM
Via oğuzun kokusunu içine çekiyordu oğuz vianın saçlarını okşuyordu "via" via kaşlarını çattı "via mı?" oğuz gülümsedi "adal" diye düzeltti via başını kaldırdı ve oğuza baktı "efendim" "adal beni seviyor musun? Gerçekten" via birkaç saniye baktı oğuzun yüzüne "oğuz korkma seni kullanmam" geri çekildi biraz kırılmıştı oğuz onu kolundan sertçe tutup göğsünün üzerine koydu kafasını "oğuz neden yalan söyleyeyim" sesi çatallaşmıştı "adal bana aşık mıydın yani" via yutkundu "hani beni geçenlerde kendine çektin ya burun buruna geldik heh işte o gün anladım sevdiğimi içimde oluşan kıvılcım gözlerimde oluşsun isterdim şuan" oğuz kalktı vianın göğsünden ve viayı kendine çekip sıkıca sarıldı via gülümsedi "kendimi evimde hissettiğim tek yersin yuvamsın oğuz yıllardır" oğuz alnından öptü vianın "evin olmaya hazırım via" oğuz yutkundu acı ama gerçek olan şey yüzüne bir tokat gibi değdi "ya seni alırlarsa" dedi buruk bir sesle via alnını oğuzun alnına yasladı "alamazlar beni senden hem senin gözlerin birer ateş gibi varsın alsınlar beni öldürsünler ya da ne yapacaklarsa şimdi soruyorum ben sana bensizlik mi bizsizlik mi?" oğuz kaşlarını çattı "o ne demek via ne demek istedin" via derin bir nefes aldı "ben olmadan yaşamak mı biz olmadan ayrı ayrı yaşamak mı oğuz" oğuz kaşlarını daha çok çattı "saçmalıyorsun via uyuyalım mı?" via başını salladı "iyi uyuyalım odamdayım" oğuz kafasını salladı ve via odadan çıktı. Kendi odasının önüne geldi ve kapısını açıp direk yatağa attı kendini.
Eylül ateşe sıkı sıkı sarılıyordu sanki bıraksa ateş kül olacaktı ateş derin bir nefes aldı "eylül nefes alamıyorum" eylül geri çekildi ve filme baktı sadece "ateş" sesi öyle durgundu ki kelimeler kifayetsiz kalıyordu ateş eylülün gözlerinin içine baktı "senin sabrının sınırına gelirsem senden korkarmışım ya diyelim ki geldim beni gerçekten ateşin de yakar mısın?" ateş kaşlarını kaldırdı böyle bir soru beklemiyordu "eylül uzatmasan mı bu konuyu" eylül sıkıntılı bir nefes verdi "benden hiçbir yüzünü saklama" ateş sinirle güldü "hiçbir yüzümü saklamayayım öyle mi eylül peki her şeyi duymaya hazır mı bedenin ateş Kurtoğlu'nu tanımaya hazır mı?" eylül yutkundu duyacaklarından korkuyordu ama bu merak ateşin ona olan mesafesini bozacaktı biliyordu kafasını evet anlamında salladı ateş sakinleşmek için derin nefesler aldı ve sıkıntılı bir nefes verip söze başladı "ilk on iki yaşımda katil oldum kız kardeşimi öldürdüm" eylül yutkundu öyle bir hal almıştı ki yüzü şaşkınlık değildi kızgınlık değildi dünya da ne kadar his duygu varsa hiç biri değildi hiçlikti yüzü ve bir nebze hayal kırıklığı ateş devam etti eylülün yüzüne bakmadan "10 yaşında ki kardeşimi bana gözlerim kapalı bir sadakat sınavında öldürttüler melis olduğunu bilmiyordum ama öldürttüler ben öldürdüm ilk kez katil oldum ve o kişi öz kardeşimdi babam gözlerimin önünde annemi öldürdü ve o gün ateşe açtım kapılarımı hissiz ruhsuz mutsuz sinirli ve tek gerçeği güç olan ateşe kim ihanet etse öldürdüm kim birine zarar verse acımadan gözümü kırpmadan sıktım kafasına ben eski ben hiç olmadım sadece aysunun yanında ben ateşin eski haliydim ama oda gitti üstüne sırtımda bir ihanet yarasıyla sonra sen geldin ben sana kıyamadım ne yapsan kıyamadım saç telin kopacak diye korktum bu aşk değil sevgi değil hiç biri değil benim sana olan duygularım bilmiyorum eylül işte ama bir şeyden eminim ateş ve eylül olursa ateşin külleri bile kalmaz eylüle kış gelir çiçeklerin üzerine kar yağar" yutkundu acıyla yutkundu ateş neden böyle hissettiğini bilmiyordu eylül ateşin yüzünü okşadı "ateşin külleri kalmasın eylülün çiçeklerine kar yağsın yazına kış gelsin ama ateş gelsin" ateş geri çekildi "gelmesin sönmesin olmasın eylül sen benden her gün gittin ama ben seni her gün bekledim şimdi sen gelemezsin" sesinde ki ürkütücü ton insanı korkutuyordu eylül yutkundu "ateş" ateş elini havaya kaldırdı "sus eylül bana kalbinde hissettiğin uygar acısıyla gelme öyle kullanma beni öyle dokunma bana öyle bakma bana öyle öpme beni sus, sen sus tüm dünya sussun sen unutana kadar uygarı, tüm dünya dursun saatler akmasın günler doğmasın yazlar kış olmasın sen bana her şeyinle kalbin bana ait gelene kadar her şey dursun eylül" eylül gülümsedi ve ayağa kalktı "tamam o güne kadar zaman dursun saatler akmasın falan ne istiyorsan o olsun ama sakın ateş başka biri için yanmasın başkasını yakmasın" ateşin nutku tutuldu kafasını aşağı yukarı salladı ve odadan çıktı eylül yatağına uzandı ve uykuya bıraktı yorgun bedenini ateşin dediği gibi durmuştu her şey ve eylül artık uygar bir kalpte olmak istemiyordu bir ateşte yeniden doğmak istiyordu ve kalbini temizleyene kadar duracaktı zaman her şey herkes...
Gözlerini açtığında hava kararmıştı geceydi emindi eline telefonunu aldı ve gecenin üçü olduğunu gördü yutkundu ne çok uyumuştu. Ayağa kalktı üzerine hırkasını aldı ve balkona çıktı balkonda koltukta oturup sigara içen ateşe baktı birkaç dakika ateş onu fark etmemişti telefonla konuşuyordu "bırak şu işleri deme bana tek sevdiğim şey işte Ahmet" sıkıntılı bir nefes verdi ateş "onu bunu bilmem Ahmet casino da olacaksın ben de olacağım abim gelemez işte" kısa bir sessizlik ve bir sigara dumanı daha "Ahmet uzatma ayarla yarın bir uçak Kıbrıs'tayız" yine kısa bir sessizlik "yengenle konuşacağım Ahmet" öfkeli bir nefes bu sefer "ne demek abi öğrendi ve onaylamıyor" öfkeden kuduran bir ateş vardı şuan telefonda sigarayı sertçe söndürdü "Ahmet ne zamandan beridir abin özel hayatıma karışıyor" karşı taraftan bağırma sesi telefondan duyuluyordu ateşin gözlerini aldığı hali merak ediyordu eylül "kes Ahmet yengen Türkiye'ye falan dönmüyor" ayağıyla ritim tutmaya başlamıştı "bende dönmüyorum yeter ayarla sen şu uçağı hayatıma da karışmayın lan" telefonu kapattı ve o an arkasını döndü ve eylülü gördü "ne zamandan beridir buradasın sen" az önceki öfkeli sesi yoktu bu sefer eylül yutkundu "sigara içtiğini bilmiyordum" dedi ve yanına oturdu ateşle gecenin üçünde otel balkonunda koltukta oturuyorlardı hava gündüze ve akşama göre oldukça soğuktu "bilmeni isteseydim bilirdin" ateş uyarıcı ses tonuyla konuşmuştu bu konuyu deşme der gibi eylül de öyle yapacaktı ateşin paketinden bir dal aldı ve dudaklarının arasına koydu içmezdi ama içecekti çünkü varsın ateş sinir olsundu ateş sertçe çekip aldı sigarayı eylülün dudaklarından "sakın eylül!" ürkütücü ve öfkeli sesi eylülün kulakların da bir müzik gibi gelmişti daha da öfkelensin istedi "ne önemi var?" dedi buz gibi bir sesle ateş öylece baktı eylüle "benim için var" dedi aynı ses tonuyla eylül gülümsedi bu defa "belki de uygar için içeceğim ilk kez" ne dediğini duymamıştı eylül öyle aklına geleni sorgusuz söylemişti. Ateş acıyla yutkundu ve paketi eylülün önüne fırlattı "bir de bana zamanın durmasından unutmaktan bahsediyorsun be kızım al iç" dedi ve kalktı koltuktan kapıya yöneldi eylül hızla ayağa kalktı "ateş ben öyle demek istememiştim" ateş arkasını dönmedi tek bir kelime etmedi ve odadan çıktı eylül hızla balkona koştu beş dakika sonra otel kapısından ateş çıktı üzerinde bu soğuk havada sadece tişört vardı yutkundu gözleri doldu "üşürsün" dedi çatallaşmış sesiyle " hasta olacaksın" yeniden yutkundu "nereye gidiyorsun" dedi titreyen sesiyle bu sefer o an bir şimşek çaktı ve gök gürledi öyle şiddetli gürledi ki gök eylül olduğu yerde korkudan sıçradı. Yağmur yağmaya başladı otel odasını kapısını açtı eylül ve ercana baktı ercan da şaşkınlıkla ona bakıyordu "yenge hayırdır?" eylül dolan gözlerinde ki yaşları önemsemedi "ateş çıktı tartıştık kırıldı bana çıktı onu bulmam gerek" dedi ve dışarı adım atar atmaz ercan kolundan tuttu "yenge abimin emri var çıkamazsın" eylül kolunu çekti sertçe "yengenden emir al şimdide karışamazsın" adım atmaya başladı "yenge bulamazsın abimi" eylül derin bir nefes aldı ve verdi "cehenneme gitse peşinden gider bulurum ercan kal burada" dedi ve asansöre bindi otelden dışarı çıktı üzerinde şortu ve askılı tişörtü vardı şimdiden üşümüştü ama ateşi bulmadan otele girmeyecekti telefonunu çıkardı ve ateşi aradı ama ateş açmadı mesaj attı tek tik kaldı sıkıntılı bir nefes verdi eylül "öyle bir an çıktı ağzımdan onla alakası yoktu of neredesin ateş" gök gürledi yağmur hızlandı eylül ateşin girdiği sokağa girdi ve aramaya başladı her yerde onu gecenin üçü sokakta tek başına öylece dolaşıyordu hem ıslanıyor hem üşüyor hem de ateşi bulmadan dönmeyeceğine yemin ediyordu öyle yapacaktı ne pahasına olursa olsun bulacaktı neredeyse gidecekti sarılacaktı ateşe donmuş bedenini ateşin kollarında ısıtacaktı biliyordu yapacaktı yapmak istiyordu yürümeye devam etti hala arıyor ama telefon açılmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYLÜL ATEŞİ
Teen Fiction11. sınıfa yeni geçen Eylül öncelerde içe kapanık bir kızdı hayattan soğumuş kimseyle konuşmayan biriydi. Okulun ilk günü abisiyle beraber hayatlarına giren iki kişi Eylülün hayatını alt üst etmişti. Uygar ve Sima. Geçmişlerinden gelen sancılı acıla...