Bartu bana baş selamı verip dedeme yöneldi. "Nasılsınız efendim?"
"Torunum uyanınca iyi oldum Bartu."
Bartu başını salladı ve bana döndü. "Uyanmışsın."
"Evet, uyandım." Başını salladı.
"Basri Amca ben şunları uyandırayımda kalkalım biz, hem Damla'da uyanmış." Bartu hepsini uyandırdıktan sonra bana iyi olup olmadığımı sorup gitmişlerdi.
Seçil Hoca da biraz kalıp benden özür dileyerek gitmişti.
Sadece üşütmüştüm.
Beyin kanaması geçirmemiştim ki.
_
Elimde ki Biyoloji demesinin sorusunda gördüğüm iftira kelimesiyle kafam dağılmıştı.
Aslında İlayda'ya hak vermek istemiyordum. İlayda'nın az çok nasıl biri olduğunu anlamıştım.
İlayda insanlara yaranmak için götünü bile verebilen tiplerdendi.
Belki para için yapmıştı diyeceğim ama burslu öğrencisi olmayan bir koleje yıllık 400k verebilecek maddiyatı varken para için yapacağını düşünmüyordum.
Belki de arkadaşlık için yapmıştır.
Saçma bir seçenekti ama bütün seçenekler arasında en mantıklısı buydu.
Sadece bir seçeneği düşünmemiştim.
Bartu'ya aşıktı.
Bizi uzaklaştırmak istemişti.
Ama sizin bir temasınız bile olmadı, Damla.
Saçmalama.
_
Kütüphanedeydim.
Kütüphaneler çoğu zaman benim kaçış yerim olumuştur. Canım sıkıldı, kütüphanedeyim. Mutluyum, kütüphanedeyim. Üzgünüm, kütüphanedeyim. Heyecanlıyım ve yine kütüphanedeyim.
Ama bugün kütüphanede olduğum için üzgünüm. Aslın da üzgün de değilim. Bu bir burukluk bile değil. Ne olduğunu adlandıramadığım kırgınlık ve üzgünlük arasında bir duyguydu bu.
Çünkü her zaman masama oturan Bartu bugün oturmamıştı.
Hayır Damla, kendini üzmek için sebep arama. Çocuk kütüphanede değil bile.
Aslında bunu çokta önemsememiştim başta. Ne de olsa cam kenarı masası bana kalmıştı. Böylece rahatça kahvemi içip, ders çalışabilecektim.
Önümde ki fizik denemesini açtım. Bu demeyi yirmi beş dakikada bitirmem gerekiyordu.
Yirmi beş dakikada bitirmezsem yolun sonuna gelmişken başına geri dönmüş olurdum.
Dün gece eve gittiğimde onlarla olan gruptan çıkmıştım.
Arkamdan konuşan insanlarla ne işim olabilirdi ki bu saatten sonra?
İlayda'nın ve Bartu'nun söyledikleri çoğu zaman beynimde dolaşıyordu. Kime güveneceğimi bilmiyordum ama kolay olanı yapıp bana zarar vermiş olan tarafı suçlamayı seçmiştim.
Bu ani ve yanlış bir karardı.
İki tarafı da dinleyip orta yolu, gerçekten inanmak istediğime inanmam gerekirdi.
Kaldı ki ben Bartulara inanmak istiyordum.
Etütten önce ki yarım saattimde onlarla konuşmak en iyisi olacaktı.
Fizik denemesinin son sorusunu çözüp kronometreye baktım. Tam 24 dakika 46 saniyede çözmüştüm.
İyiydi.
Ama daha iyisi olabilirdi.
Biraz daha çalıştıktan sonra ara vermeye karar verdim. Zaten kahvem de bittiği için kantine inip kahve almam gerekiyordu.
Elime bardağı alıp kantine indim. Toz kahveyi bardağa koyup kantinde görevli olan abiden sıcak su istedim. Abi suyu döktüğünde sıcak suyun parasını verip dikkatlice bardağı elime aldım.
Arkamı dönüp kantinden çıkarken GK kapısında ki erkek grubunu görmemle göz devirdim.
Asırlar kimseye yol vermiyor, okulun kabadayıları gibi dolaşırlardı. Oraya gidersem iki saat yok kavgası yapardık.
O yüzden KK'nın kapısına yöneldim.
Elimde ki sıcak kahve git gide elimi yakmaya başlarken kahveyi sağ elimden sol elime geçirdim.
Sağ elimi sıcağın etkisiyle sallarken birine çarptım.
Sıcak kahvenin üstüme dökülmesiyle sıcağın yakıcı acısı karnımda zonklayarak yayılmaya başladı.
Acıyla inleyerek tişörtümü karnımdan uzaklaştırmaya çalıştım. "Önüne baksana kızım!"
Kafamı kaldırdım. Sesin sahibi Asırların grubundan Yusuf'tu. "Ben önüme bakmasam bile senin bakman gerek! Elinde bir şey tutan biri geliyor karşıdan!"
"Yusuf! Bu kızla ne yapıyorsun sen?!"
Zeynep.
Al başına belayı.
"Bana çarptı kız, Zeynep."
"Bir de kızı savunuyorsun yani!"
"Yok, valla savunmuyorum."
"Bir de savunmadığını mı savunuyorsun?!"
Karnımda ki acıyla gözlerim dolarken gözlerimi yukarı doğru kaldırdım ve gözyaşlarımın akmasını engelledim.
Yusuf ve Zeynep'in arasından geçerken Zeynep kolumu tuttu. "Sen nereye gidiyorsun bakalım?!"
Kolumu çekip Zeynep'ten kurtardığım da Zeynep üstüme gelmeye başlamıştı.
"UZAK DUR DAMLA'MDAN PİS ŞILLIK."
Hepimiz sesin geldiğini yöne doğru başımızı çevirdiğimizde sesin sahibinin Kutay olduğunu gördük.
Kutay çığlık atarak bize doğru koşup Yusuf'un sırtına atlamıştı.
_
Söz verdiğim gibii
Ve iyi geceler, tatlı rüyalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsın Üstü | Yarı Texting
Genç KurguAkademik başarıyı konu almıştır. Kitabın texting olmayan haline profilimden ulaşabilirsiniz. Kitap 28 bölümdür, yarım bırakılmıştır.