Bölüm 38

1.1K 60 11
                                    

(38)


Keyifli Okumalar Dilerim...




"Anne kıçımın ağrısından ölüyorum!" Abimin acı nidalarıyla az daha ağlayacaktım. Bir türlü susmuyordu. Üç gün önce babam ve amcam onun için Orduya gitmişlerdi. Taburcu olunca da dün akşam Ankara'ya abimle geri dönmüşlerdi. Öykü'nün aramasıyla şok yaşamıştım. Elim ayağım birbirine girmişti. Annem duyunca o kadar korkmuştu ki bunu anlatamazdım. Neyse ki kıçından vurulan abimin hayatı tehlikesi yoktu. "Sana herşey müstehak!" Dedi babam iğneleyici sesiyle. "Beyefendi herkesten gizli Orduya gidiyor ve orada bir kız uğruna vuruluyor! Kız kim? Deli Osman'ın kızı!" Uzaktan akrabalık olunca babamlar onları tabiki tanıyordu. "Herkesten gizli değil." Dedi abim umursamazca. Kalçasının üzerine yatamadığı için karın üzeri uzanmıştı. 

"Rüzgârla Eren Orduya gittiğimi biliyor." Rüzgâr'ın adını duyunca iç geçirdim. 

Abim bunu diyince babam iyice sinirlendi. Annem onu yatıştırmaya çalışırken kapı çalmıştı. Ayağa kalktım. "Ben açarım." Abimin odasından çıkarken kapıya yaklaştım. Kapıyı açtığım da karşımda gördüğüm üç kişiyle yutkundum. Oğuz, Eren abi ve Rüzgâr...

Kapı açtığım da ilk onunla göz göze geldim. Kalbim hızla atarken gözlerimi özlediğim gözlerinden kaçırdım. Yüzüne bakmaya bile cesaretim yoktu. Eren abi yanağımdan makas alarak, "Naber kız?" Diye sordu. "Abin ve kıymetli kıçı nasıl? Vefalı arkadaşları olarak bir geçmiş olsuna gelelim dedik." Yüzümü buruşturdum. "İçeri girip abimden öğrenmeye ne dersin?" Rüzgâra bakmamak için direnirken Oğuz, Eren abiye göz kırpıp sırıtarak içeri geçti. Eren abi de peşinden giderken iki pisliğin bilerek Rüzgârla beni arkada bıraktıklarını biliyordum. Gözlerim onun gözlerine değdi. Ne diyeceğimi bilemedim. Yutkunmaya çalıştım.  "Hoşgeldin." Dedim zar zor.

"Hoşbulduk." Dedi soğuk bakışları altında. Sanki bir yabancı gibiydi bakışları. Üşüyor gibi hissediyordum. Yabancı gözleri beni yaralarken birşey söylememi beklemeden içeri geçti. Dolan gözlerimi kırpıştırdım. Eskisi gibi olmayı ne çok isterdim oysa ki. Fakat beni kabul etmesini bekleyemezdim. Bu haksızlık olurdu. Dolan gözlerimi silip peşlerinden içeri geçtim. Fakat abimin odasına gitmedim. Odama gidip kapıyı örtmemle annemin, "Nehir kızım gel çay koy." Dediğini duydum. Biliyordum. Aynı evdeyken ondan kaçamazdım. Mutfağa gidip çaydanlığa su koydum. Suyun kaynamasını beklerken yaşananları düşünüyordum. Rüzgâr ile Esra'nın arasında birşey var mıydı? Merak ediyordum. Olma düşüncesi canımı yakıyordu. Onu başka bir kadınla düşünmek cehennem azabı gibiydi. Beni gördüğünde o kadar soğuktu ki canım yanmıştı. Benden nefret ediyordu. Bu tek bildiğim noktaydı. 

Su kaynağında çayı demledim. Bardakları hazırlayıp tepsiyi alarak abimin odasına yaklaştım. Muhtemelen burada içerlerdi. Annem zaten Rüzgârlar için çay koydurmuştu. Girip girmemek arasında kalırken cesaretimi toplayarak odaya girdim. Annemle babam hariç dördü de buradaydı. Puflu koltuklarda oturuyorlardı. Yutkundum. Hiçbirşey olmamış gibi davranmak zordu. "Onu bunu bilmiyorum." Diyordu abim odaya girdiğimde. "Gidip isteyeceğim. Vermezse de kaçırırım. Resmen kızı başkasına verecekler!"

"Babam o adamdan kız ister mi sanıyorsun?" Diye sordum kendimi tutamayarak. Bunu derken istemsizce Rüzgâr ile göz göze geldim. Gözlerimi hızla kaçırdım. "Niye istemeyecekmiş?" Diye sordu abim terslenerek. Bu halde bile tersleniyordu. Önlerine sehpa koyarken Eren abi benim yerime cevapladı. "Adamın oğlu vurulmuş. Ve vuran kişi de o adam. Tabi ki de gidip kız falan istemez."

Rüzgâr Ateşi Körüklerse (Mahalle) (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin