Bölüm 35

985 63 13
                                    

(35)

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Bölümün hızlı gelmesini istiyor iseniz yıldıza basabilirsiniz.

Keyifli okumalar...


YAZARIN AĞZINDAN 


"Kuzum ilaçlarını içmedin mi?" Emine, oğlunun odasına girdiğin de komodinin üzerine koyduğu ilaçların ve suyun olduğu gibi yerinde olduğunu gördü. Derin bir nefes alarak komodinin üzerinden tepsiyi alıp yatağın üzerinde sırt üstü uzanarak tavanı izleyen oğluna yaklaştı. Onun için çok endişeleniyordu. Hastalığını atlatma evresinde olsa da psikolojisinin nasıl olduğu ortadaydı. "Neden içmedin oğlum?" diye sordu. Rüzgar bakışlarını beyaz tavandan ayırmadı. "Unutmuşum." dedi düz sesiyle. Kimseyle ne konuşmak istiyor ne de ilaç içmek istiyordu. Belki ilaçları kullanmazsa bu dünyadan daha erken gider, huzura kavuşurdu. Derin bir iç çekerek yatak da oturur pozisyona geldi. Bu düşüncesi nankörlük olurdu öyle değil mi? Emine ilacı oğluna uzatırken Rüzgar ilacı alarak su ile midesine gönderdi. Hayattan bir beklentisi kalmamışken Asil onu aramış kafasını karıştırmıştı. Üzerine üstlük numarasını değişip sırra kadem basmıştı. Oyun oynadığını biliyordu. Bir şeyler karıştırdığına emindi. Fakat Nehir'in adının o pislik de geçmesi kanına dokunuyordu. Rüzgarın bilmeyip Asilin bildiği ne olabilirdi? İki gündür kafasını meşgul eden soruydu bu. 

"Oğlum sen dinlen, bende işlerime döneyim." diyerek Rüzgarın başına bir öpücük kondurdu Emine. Rüzgar derin bir nefes verip annesini onayladı. Artık bir an önce eski sağlığına kavuşup doktorluğa geri dönmek istiyordu. Tabi kim bilir ne zaman dönecekti. Bilinmezdi. Resmen hayatı bir döngüye girmiş, doğru düzgün evden çıkamaz olmuştu. Hayatına bir şekilde devam etmek zorundaydı. Emine odadan çıkarken Rüzgar yavaşça ayağı kalkarak komodine ilerledi. Çekmeceden bir kaç fotoğraf çıkararak yatağın köşesine oturdu. Fotoğraf da ki ikiliye bakarken derin bir iç geçirdi. Neden böyle olmak zorundaydı? Bir kere de hayat yüzüne gülse ne olurdu?Orman gözlüsünün güzel yüzünü inceledi. Aylardır yaptığı gibi...

Asilin dedikleri kulağında çınlıyordu sanki. Er ya da geç her şeyi öğrenecekti. Bilmediği sırlar ortadan elbet kalkacaktı. Aklına kafede ki adam gelirken derin bir nefes verdi. Bir hoca bir öğrencisi ile kafe de oturur ders konuşur muydu? Hele ki yaşı pek yaşlı değilse... Nehir'in o adama duygusunun oluşabilme ihtimalini düşündü. Nasıl olsa Rüzgar onun hayatında artık yoktu. Kıskançlık günlerdir damarlarında gezinirken o hiç bir şey yapamıyor, kendinde o hakkı bulamıyordu. Telefonu çalarken düşüncelerinden arınması uzun sürmedi. Arayanın Fırat hoca olduğunu gördü.

"Efendim hocam." diyerek açtı telefonu.

"Nasılsın evlat." dedi Fırat hoca. Rüzgar telefondan gelen anons seslerinden, onun hastanede olduğunu anlarken derin bir nefes verdi.

"İyiyim hocam." diyerek yalan söyledi. "Her zaman ki gibi oturuyorum." son zamanlar da yaptığı şey ya oturmak ya da Girayların kafesine gitmekti. Tabi bir de arada sırada kontrol için hastaneye gitmesini unutmamalıydı.

"Sana iyi bir haberim var." dedi. "Tedavinin tamamlanmasına az kaldı. Tamamlanır tamamlanmaz isteğin üzere mesleğine dönebileceksin." 

"Sevindim." dedi yalnızca. 

"Sevinmişe pek benzemiyorsun evlat." 

Rüzgar cevap vermedi. 

"En yakın zaman da seni ziyarete gelmek istiyorum. Tabi ne zaman olur bilmiyorum. İşlerin yoğunluğu buna pek izin vermiyor." 

"En kısa zaman da bekliyorum hocam. Gelirseniz beni çok mutlu edersiniz." dedi Rüzgar. Dediklerinde samimiydi. Hastaneden herkesi özlemişti. Özellikle de hastanede en yakını olan Fırat hocayı. "Tamam Rüzgar. Ben seni sonra ararım. Konuşuruz. Hastalara dönmem gerek." diyerek vedalaşıp telefonu kapattı. Rüzgar telefonu yatağın üzerine bıraktı. Duvarlar sanki üzerine üzerine geliyordu. Nefes alamadığını hissedip odasında olan balkona çıktı. Çıkmasıyla gözü Nehir'in odasının camına çarptı. Acaba bu saatte evde miydi? Uzun uzun onun camına bakarken, Nehir'in perdesinin oynayıp açıldığını gördü. Kalbi hızlanırken cama çıkan Nehir'i görünce yutkundu. Nehir onu farketmemiş telefonda birisiyle konuşuyordu. Sanki evdekilerin konuşmasını duymasını istemediğinden cama çıkmış birisiyle hararetli bir şeyler konuşuyordu. Acaba hayatında birisi mi var diye düşünmeden edemedi. Fakat telefonda konuşurken yüzünün gerilmesi hoşlandığı birisiyle konuşmadığını tastikliyordu. Rüzgar, Nehir'i izlemeyi sürdürürken Nehir izlendiğinden habersiz telefonu kapattı. Tam içeri gireceği sırada onu izleyen Rüzgarı gördü. Gözleri fal taşı gibi açılırken Rüzgarı görmeyi beklediği söylenemezdi. Hızlıca içeri girerken Rüzgar onun bu haline yalnızca gülümsedi. Rüzgar biraz hava aldıktan sonra içeriye girdi. Yatağın üzerinde ki telefonu alırken kayıtlı olmayan bir numaradan en az üç defa arandığını gördü. Kimden olduğunu anlamaya çalışırken telefon bir daha çaldı. Hızla aramayı yanıtlarken kulağına götürdü. Karşı taraftan ses gelmesini bekledi. Gelmeyince, "Alo?" dedi. "Kimsin?"

Rüzgâr Ateşi Körüklerse (Mahalle) (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin