"Aç bakayım ağzını annesi." Diyerek elimdeki kaşığı Alp'in ağzına götürdüm. "Aferin benim aslan oğluma." Son kaşığı da yedirdikten sonra oturduğum yerden kalkıp mutfağa doğru ilerledim. Elimdeki tabağı tezgaha koyup sandalyeye yaslandım. Kalbim acıyordu. "Kalbin birkaç ay önce öldü Meva." Diyen iç sesime hak verip gözümden akan yaşları sildim. Ne ara akmaya başladıklarından bihaberdim.
Derin bir nefes aldım ve Alparslan'ın yanına doğru ilerledim. Mama sandalyesinde ki oyuncaklarla oynuyordu, gülümsedim ve yanına ilerledim. Beni görünce heyecanlandı ve kollarını kaldırıp hareket etmeye başladı. Daha çok gülümseyip kollarının alından tutup kucağıma aldım oğlumu. Kokusunu içime çekip dua ettim.
"Ne yapıyormuş benim oğluşum burada?" diyerek onunla oynamaya başladım. Beklemediğim bir anda ağzından bir şey çıkınca dondum kaldım.
"Babba, babba."
Gözlerim dolmaya başladı, çenem de titriyordu sanki. Boğazım da düğümlenmişti, beynim durmuş; duyduğum kelimenin ağırlığını taşımaya çalışıyordum. Oğlumun diyeceği ilk şeyin 'baba' olması kalbime bir hançer yemiş gibi hissettirdi. "Keşke sen de duysaydın Mete."
Alp'i masasına tekrar oturttum, kollarım da güç yoktu. Yanımdaki koltuğa oturdum, gözlerimden daha çok yaş akmaya başladı bana inat. Ben dayanamıyordum, kaldıramıyordum bu acıyı. Tek dayanağım oğlumdu, oğlumuzdu.
"Allah'ım lütfen yardım et, dayanamıyorum."
İki elimi yüzüme koyup hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. Ben onsuz ne yapacaktım ki?
BİRKAÇ AY ÖNCE
Elimi karnıma yerleştirip derin bir nefes aldım, karımdaki ufaklık beni zorluyordu. Nefes almak bile acı veriyordu sanki. Yavaşça nefes alıp verdim. "Kızım kalk, doktora gidelim." Diyen anneme hayır anlamında kafa sallayıp oturuşumu düzelttim. "Yok anne, gerek yok." Deyince kaşlarını çattı ve yanıma oturdu. "Kızım çok zorlanıyorsun, belki vakti geldi." Kalbim heyecanla çarptı, kafamı hayır anlamında salladım. Gözlerim doluyordu.
"Mete gelecek anne, o gelmeden olmaz." Kaşlarını çattı. "Bu işi kimseye bakmıyor Meva, kalk gidiyoruz." Deyince bir şey diyemedim çünkü kasıklarımdaki acının haddi hesabı yoktu. Yavaşça kalkmaya çalıştığımda annem kolumdan tutup kalkmama yardım etti. Tam kalkmış gidecekken kapı çalmıştı. Annem bana dönüp "Sen dur, ben hemen bakıyorum." Dedi. Kafamı sallayacak halim yoktu. Koltuğun kenarına oturup kapıya çevirdim bakışlarımı.
"Kim geldi anne?" diye sorduğumda salondan içeriye Ali ve Cansu girdi. Gülümsedim ikisini görünce. Ama onlar beni gördüklerine hiç sevinmişe benzemiyorlardı. Yavaşça gülen yüzüm soldu. Ne oluyordu?
Cansu aramızdaki mesafeyi kapatıp karnıma zarar vermeden sarıldı bana. Yüzlerinde anlayamadım bir ifade vardı. Annem "Ne oluyor çocuklar?" diye sorunca Cansu geri çekildi. Kalbim çok hızlı atmaya başladı.
"Mete'ye bir şey oldu di mi" diye sorunca ikisinin de bakışları bana döndü. Başımı hayır anlamında salladım ve ayağa kalktım. "Hayır hayır! Başka bir şey oldu deyin!"
Annem elini omzuma koydu. "Otur kızım lütfen." Deyince onu dinlemedim. Gözlerimden akan yaşlar yüzünden bulanık görüyordum, nefes alamıyordum.
"Lanet olsun! Bir şey desenize!" Ali yavaşça yanıma gelip kocaman sarıldı bana. O an Mete'ye bir şey olduğunu anladım. Durdum, sadece durdum. Ne tepki veriyor, ne de bir şey diyebiliyordum. Dünyam yıkılmıştı, hangi söz bunu açıklardı.
"Başımız sağ olsun Meva."
Kulaklarım sağır oldu o an herkese, nefes dahi alamadım. Algılarım donmuştu, sadece aklımda yankılanan ses "Başımız sağ olsun Meva." Buydu.
Mete ölmüştü, hayır Mete vatanı uğruna şehit olmuştu. Karnımdaki bebeğimiz yarım kalmıştı. En önemlisi ben yarım kalmıştım. Ben onsuz yarımdım, şimdi bir tarafım ayazdaydı.
Sen benim hiçliğimde doğan bir çiçektin, öldün; benidaha büyük bir hiçliğin içine hapsettin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NUMARA HATASI ❦ 𝑡𝑒𝑥𝑡𝑖𝑛𝑔
Teen Fiction[𝑇𝑎𝑚𝑎𝑚𝑙𝑎𝑛𝑑𝚤*] [14.09.21] "Bazı hatalar güzel nedenlere sebep olabilir." Sadece nefretimi kusmak için tekrardan ona yazmıştım, ona yazdığımı düşünerek başka birisine yazdığımı nereden bilebilirdim ki? Gerçek aşkı bulduğumu nereden anlayabi...