18.

10.8K 459 10
                                    

17.02.2021

Gelmiştim.
Bir saat sonra varacağım yere gelmiştim, koluma taktığım çantamın sapını koparacaktım neredeyse. Çok kuvvetlenmiştim bir anda ya da heyecanın ve merağın etkisiydi her şey.

Orduevine gelmiştim, biraz uzakta duruyordum binaya. Derin bir nefes alıp kapıdaki görevli askerlerin yanına ilerlemeye başladım. Akşamın soğuğu ve karanlığı etkisini göstermeye başlamıştı. Ellerimi soğuktan ısıta ısıta gelmiştim. Kapıdaki askerler beni görünce elindeki silahlarını indirdiler ve başlarıyla selam verdiler. İki asker selam verdikten sonra bana doğru gelmeye başladı.

"Buyurun." dedi uzun boylu olan tok sesiyle.

Bir binaya bakıp bir onlara baktım. "Metehan?" dedim cümleyi nasıl devam ettireceğimi bilmeden.

"Metehan Sancak ile görüşmem gerekiyor."

Beni karşılayan adam başını olumsuz anlamda salladı.

"Ziyaret beşten önce oluyor." dedi ve daha sakin bir ses tonuyla devam etti.

"Hem Mete burada değil."
Kulaklarım duyduğu şeyi idrak edememişti, kolumdaki sıkıca tuttuğum çantam düşecek gibi oldu. Yutkunmadım.

"Ne demek burada değil? Nerede peki?"

"Kusura bakmayın daha fazlasını diyemem."
Başımı hayır anlamında salladım, ağlamak istemiyordum.

"Lütfen söyleyin onu görmem lazım, hem de çok acil."
Muhattap olduğum asker bir bana bir de yanımdaki arkadaşına baktı ve kapıyı açtı. İzin mi vermişlerdi şimdi? neredeyse sevinçten ağlayacaktım.

Minnettar olmuş gözlerle ikisine bakıp içeriye girdim.

"Mete Er'in bir arayıp soranı olduğunu bilmiyorduk, gerekli bilgiyi Albay Mehmet Akdemir'den alabilirsiniz."
Başımı olumlu anlamda sallayıp vakit kaybetmemek adına seri bir şekilde binaya doğru ilerledim. Her bir adımda kalbim sıkışıyor; onu ilk defa göreceğim diye heyecanlanıyordum. Kalbim ve beynimin verdiği bir savaştı şu an yaşadığım. Beynim neden burada olduğumu sorgularken kalbim onu çabucak görmek istiyordu; iyi olup olmadığını görmek istiyordu. Kalbimin dediği şeyler ağır basıyordu ve bu yükün altında ezildiğimi hissediyordum.

Aklımdaki düşüncüleri bir kenara bırakıp danışmanlığın önüne yürüdüm, geldiğimi gören görevli başını kaldırıp gülümseyen bir yüz ifadesiyle bana baktı.

"Merhaba! Nasıl yardımcı olabilirim?"
Düşünmeden aklımdan geçenleri bir bir söylemeye başladım, mantıksız davranmaya başlamıştım.

"Albay Mehmet Beyle görüşmek istiyorum."

"Nedenini sorabilir miy-" demesine izin vermeden yanımızdan bir ses yükseldi.

"Merhaba hanımefendi."
Sesin geldiği yere döndüğümde bir adam bana bakıyordu. Kollarını arkasında birleştirmiş sorgu dolu gözlerle bana bakıyordu. Albayın o olduğunu anladığımda seri bir şekilde onun yanına doğru ilerledim. Yanına geldiğimde direkt konuya girdim.

"Merhaba efendim, ben Metehan Sancak'tan haber almak için gelmiştim."
Metehan ismini duyunca sanki olay ilgisini çekmişti, tek kaşı havadayken şimdi diğer kaşı da havalanmıştı.

"Siz neyi oluyorsunuz hanımefendi?" diye sorunca bakışlarımı kaçırdım. İçime bir ağırlık çökmüştü sanki. Sahi ben neyi olarak buraya gelmiştim?

"Arkadaşıyım ben onun." dedim birden. Neyiydim ben onun?
Bu dediğime başını olumlu anlamda sallamıştı ama bakışlarını kaçırmıştı.

"Metehan'ın durumunu bilmesem izin vermezdim buraya girmene ama Metehan benden izin istedi?" Tek kaşım havalandı, merak tüm bedenimi sarmıştı.

"Ben..." dedim titreyen sesimle. "Ne dediğinizi anlamıyorum." diye devam ettim az çıkan sesimle.

"Metehan bıçaklandı kızım."

Şu zamana kadar hiç kimse için endişelenmemiş; hıçkıra hıçkıra ağlamamıştım. Bedenim titriyor; aklım uyuşuyordu. Düşünemiyordum. Ellerimin üşüdüğünü hissediyordum, boğazım acıyordu. Nefes almakta zorluk çekiyordum ve bana yardım eden kimse yoktu.

Sen yanımda olsaydın bana yardım ederdin Mete.

NUMARA HATASI ❦ 𝑡𝑒𝑥𝑡𝑖𝑛𝑔 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin