Satı Ana tüm evi dökmüş, her tarafı temizliyordu; koltukları bir kenara çekmiş, dolapların içini dökmüştü, dolaplar da yerlerinden oynatılmıştı. Yataklar da kaderlerine boyun eğmişler, masalar ve sandalyeler gibi temizlik zamanlarında uslu bir çocuk gibi durmuşlardı. Çamaşır makinesi harıl harıl çalışıyor, döşekler havalandırılıyor, halılar yıkanmaya hazırlanıyorlardı. Satı Ana küçük eşyaları da bir güzel silmiş, şimdi de mutfak dolaplarını siliyordu. Selçuk da kaderine boyun eğmişti. Annesi ile beraber koltukların çekiminde, camların silinmesinde, temizlenenleri geri yerleştirmede görev üstlenmişti.
Akşama kadar temizlik yaptılar. Öyle ki, İsmet Baba'nın ölümünden sonra donuklaşıp yabanileşen bu ev şimdi yeniden canlanmaya hazır hale gelmişti; bunun için neşe ve mutluluk yeterli olurdu. Yatakları yerlerine itip yıkanmış halıları kurumaya bıraktıktan sonra, perdeleri taktılar. Masalar, sandalyeler, dolaplar eski konumlarına geri döndürüldü ve yerlerine yerleştirilme sırası dolabın içindeki eşyalara geldi.
İçleri bir güzel silinmiş dolaplara eşyaları yerleştirildi. Sonra dantelleri, süsleri eksik edilmedi. Zavallı hayvan Sarman, bu hararetin sebebini anlamaya çalışmıştı ama çalıştığı ile kalmış, dışarı kaçıvermişti. Satı Ana son dolabın eşyasını yerleştiriyordu. Selçuk Öğretmen başı döner bir halde:
-Ben duşa gireceğim anne. Başım dönüyor.
-Başı dönüyorsa girme duşa guzum. Allah korusun düşüp kalırsın ondan sonra.
-Ne olacak ana, bırak Alla'nı seversen.Selçuk burnunun dikine gitti ve banyoya girdi. Satı Ana ise bir şey olmaması için dua ederek, rafa kavanozları sıkıştırmaya çalışıyordu. Biraz daha ittirip yer açabilirse, içi menemen dolu kavonozlar sığacaktı.
"Ha gayret" dedi, sağdaki kavonozu biraz yana ittirdi ve soldakini de açılan boşluğa koymaya çalıştı. Bir anlığına, herşey yerli yerine oyurmuş gibi oldu fakat denge bozuldu, rafın arka tarafı duvara doğru açıldı ama kavonozlar devrilmemişti. Sadece birkaç tanesi devrilmeye yeltenmiştiki Satı Ana kırılmalarına mani oldu, açılan tahta parçası tam o sırada geriye doğru devrildi.
Daha önce hiç görmediği ve fark etmediği küçük bir gizli göz ile karşılaşmıştı! Evde temizlenmemiş bir nokta var ise o da burasıydı. Temizlenmesi gerekiyordu, kaç senelik tozları barındırdığını kimse bilemezdi.
Hemen küçük bir kovaya su doldurdu, bezini kaptı ve bu gizli gözü temizlemeye hazırlandı. Sığdırmakla uğraştığı kavonozları yorgunlukla geri çıkardı ve kapağı kaldırmak üzere elini uzattı.
Daha parmakları değer gibi olmuştu ki, elleri titremeye başladı. Ağzından saçma sapan sesler çıkardı. Tahtayı çekerken gözleri dolmuştu. Elleri tirerken birkaç örümcek ağı da ellerine daha da hızlı titreyerek eşlik ediyordu.
İçeriden çıkan üstü tozlanmış birkaç fotoğraf, koskoca bir kadının yüreğini dağlamaya yetiyordu. İsmet Baba ile evlendiği günün fotoğraflarını koyduğu yeri bulmuştu Satı Ana, yıllanmış düğün fotoğraflarını...
Şimdi Selçuk gibi onun da başı dönüyordu. Kendini kirli kıyafetleriyle koltuğa atmak zorunda kaldı. Fotoğraflara baktı, sonra tek tek, hepsine bir daha baktı. Sarman yanındaydı ve o da yine, başını hafif sağa eğmiş, Satı Ana'nın hararetinin sebebini anlamaya çalışıyordu.
Satı Ana elindeki fotoğrafları gözyaşlarıyla temizliyordu. Fotoğrafların tozları yere dökülmüştü ve Satı Ana daha fazla üzülmenin anlamsız olduğunu hatırlayarak, kendini durdurmaya çalışıyordu. Ama anılarını ona daha iyi hatırlatan, köy meydanında yaptıkları düğünü gözlerinin önünde daha iyi canlandıran fotoğrafa bir daha bakınca kendini tutamadı ve eliyle yüzünü kapatarak, ağlamaya daha şiddetli bir şekilde devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞA ANA
Fantasy"Ben dinler, yazarım..." serisinin birinci hikayesi. Zehra Kadın ise yalnız başına yerin altında koşmuştu ve güvenebileceği tek varlık kendisi olmuştu. Henüz yalnızken yaşadığı korkunun etkisinden yeni çıkmıştı ve bu yüzden yanında güvenebileceği bi...