Beria, ateşböceğinin peşinden koştu. Ateşböceği ile ışığı da beraber gittiği için, orman yeniden karanlığa gömüldü ve Beria gözden kayboldu.
Beria bir anda koştu ve bir anda ortadan kayboldu. Satı Ana bağırdı;
"Beria! Kızım nereye gittin!"
Beria giderek uzaklaşan bir sesle cevap verdi;
"Koşun! Beni takip edin!"
Zehra Kadın sinirlenmeye başlamıştı, "Herşey Beria yüzünden." diye düşünüyordu fakat Satı Ana'nın anlattıkları onu çok etkilediğinden Beria'ya karşı olan öfkesi hemen dinmişti.
Üçü birden koşmaya başlamıştı. Beria'nın sesini takip ediyorlardı;
"Buraya doğru gelin!"
Beria'nın sesi ormanda yayılıyor, uzaklara dağıldıkça uğultu halini alıyordu. Sesi rüyada duyulan sesler gibi garip, yokmuşçasına ve bulanık geliyordu. Satı Analar bu bulanık sesi takip ediyorlar, ona güveniyorlar ve nefes nefese koşuyorlardı. Ormanın siyahını yararak, suratlarında korku ifadesi ile, soğuktan titreyerek koşuyorlardı. Boğazları kuruduğundan nefes alamamaya başlamışlardı ki bir açıklığa geldiler fakat hepsi birdenbire durdu. Beria'nın uğultulu, bulanık ve boğuk sesi duyulmuyordu. Satı Ana ilk başta alçak sesle seslendi;
"Beria; kızım, neredesin!"
Açıklıkta çıt yoktu, Satı Ana bir daha seslendi;
"Beria, ses ver!"
Beria ses vermiyordu. Satı Ana'nın kaşları konuşmaya başlamıştı, yüzündeki tüm derisi buruşmuştu, gözleri parıldayarak;
"Beria!" diye haykırdı.
Zehra Kadın suskunluğunu bozdu:
-Bu böyle olmayacak. Aramaya başlayalım. Aman birbirimizden ayrılmayalım sakın!
Selçuk Öğretmen:
-Anne hadi, dedi Satı Ana'yı sırtından tutarak. Bu ormandan hep beraber kurtulmalıyız, hadi!
Satı Ana, anneliğin verdiği bir güç ile tüm gücünü, vücudunu kullanarak bağırdı, haykırdı;
"Beria!"
Sesi tüm açıklıktan yayıldı ve tüm ormanı inletti. Gözleri yaşla dolmuş, vahşi hayvan korkusunu unutmuştu. Yeniden ağaçların arasına daldılar.
∆∆∆
Yine hızla fakat koşmadan, her tarafa bakarak, bir iz bulmaya çalışarak ilerliyorlardı. Ağaçlar zifiri karanlık duruyor, gökyüzünde bir ışık belirtisi olarak sadece yıldızlar görülüyordu. Ormanın atmosferi çok ağırdı; öyle ki Satı Ana'nın, Selçuk Öğretmen'in ve Zehra Kadın'ın bedenleri orman ile bütünleşmeye, ormandan bir parça gibi olmaya başlamıştı. Onlar Beria'yı endişeyle ararken, hava gittikçe soğuyordu ve soğuk en çok Zehra Kadın'ı zorluyordu.
Ormanın şekilsiz yer şekli, onları yavaşlatıyordu ve hava daha fazla soğumakta kararlıydı. Burunları kızarmış, kulakları hissizleşmiş, kolları, bacakları, parmak uçları soğuktan donmuştu. Yırtıcı bir rüzgar esiyor, ağaçlar anlaşılmaz sesler çıkartıyorlardı ve işin garibi hiçbir kuş ötmüyor, şarkı söylemiyordu. Hatta sesleri çirkin olmasına rağmen düşünmeden bağırıp ormanın melodisine neşe katan kuşlar bile, bu ormanda ötmüyor; kendi yokluklarını arattırıyorlardı.
Selçuk Öğretmen ve Satı Ana dikkatle yürürken, Zehra Kadın arkada kaldı ve "Dinlenelim mi?" dedi; yorulmuştu. Satı Ana şaştı kaldı:
-Ne dinlenmesi! Daha az önce dinlenmiştik, dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞA ANA
Fantasia"Ben dinler, yazarım..." serisinin birinci hikayesi. Zehra Kadın ise yalnız başına yerin altında koşmuştu ve güvenebileceği tek varlık kendisi olmuştu. Henüz yalnızken yaşadığı korkunun etkisinden yeni çıkmıştı ve bu yüzden yanında güvenebileceği bi...