Şehrin tüm ışığı üstünde toplanan yaşlı kadın Tarya, yavaşça yürümeye başladı. Tarya yürüdükçe ışık da onla beraber hareket ediyor ve üstünden ayrılmıyordu. Şehrin bir başından, kara kapıya doğru, diğer başına doğru yürüyordu ve Selçuk Öğretmenler için toplanan kalabalık Tarya'ya gözlerinde sevinç ışığı ile, hayranlıkla bakıyorlardı. Kadın bir kaplumbağa gibi yavaşça yürüyor, kalabalıktan ise çıt çıkmıyordu. Kadın yine de göz açıp kapatıncaya kadar Selçuk Öğretmenler'in yanına vardı. Herkes hürmetle eğildi. Saçlarına ak düşmüş kadının yüzünde gizli bir tebessüm belirdi. Elinde tuttuğu bastonundan güç alarak ve Beria'nın omzuna dokunarak:
-Fışyuh senin arkadaşın olsun mu? dedi.
-Olsun, dedi Beria gülümseyerek.Tarya bu sefer açıkça tebessüm etti. Satı Ana'ya dönüp:
-Ona çok iyi bak, dedi.
Satı Ana Beria'ya bakıp istemsizce gülümseyerek başını salladı. Tarya bu sefer Selçuk Öğretmen'e doğru yürüdü ve:
-Sen ne kadar ulu bir insansın! Foşha'mıza iyi bak, dedi. Fışyuh da sana emanet. Öğrenmeyi, gelişmeyi ve kendini canlı tutmayı hepimizden iyi beceriyorsun!
Selçuk Öğretmen, "Estağfurullah" dedi.
Tarya'nın alnını buruşturdu, bir şey düşünüyor gibiydi. Yere bakarken aniden bir şeyi hatırlamış gibi göründü ve Selçuk Öğretmenler'e:
-Yaralarınızı fark ettiniz mi, dedi gülerek.
İlk önce Zehra Kadın üstüne baktı. Yaraları iyileşmişti ve kıyafetleri tertemizdi.
-Nasıl oluyor, diye sordu Zehra Kadın.
Tarya, Zehra Kadın'a yavaş yavaş yaklaşarak gülerken:
-Nasıl oluyor biliyor musun? Bakış açısıyla oluyor. Ne yönden bakarsan, öyle oluyor. O yüzden, dedi suratını biraz daha buruşturarak. Zihnini açık tut!
Zehra Kadın'ın göz bebekleri bir anda kocaman oldu. Hiçbir şey diyemedi.
"Üç şeye dikkat edin. Kendinize, en önemlisi bu. Ama taşlara ve Fışyuh ile Foşha'ya da dikkat edin. Taşları kendinizle beraber yer yüzüne çıkarın. Foşha ile Fışyuh'u da çıkarın, sakın içerde kalmasınlar!
Selçuk Öğretmen, "Merak etme Tarya teyze. Onlara hiçbir şey olmayacak." dedi. Tarya, Selçuk Öğretmen'e tıpkı kalabalığın ona baktığı gibi, gözleri parıldayarak baktı. "Foşha ile Fışyuh size yol gösterecektir." dedi sonra. "Yolunuz açık olsun!"
Fışyuh,"Görüşürüz Tarya." dedi. Foşha miyavladı.
Selçuk Öğretmenler kara kapıya baktılar. Karanlık ve soğuk bir koridor vardı ve sonsuza dek uzanıyormuş gibi hissettiriyordu. Sonra da son kez dönüp arkalarındaki güzel şehre baktılar. Koridora adım attılar ve korkarak yürümeye başladılar. Arkalarında Tarya, Çaybar ve tüm şehir sakinleri onlara el sallıyordu. Selçuk Öğretmenler karanlık koridorda yavaşça kaybolurken Tarya'nın üzerinde toplanmış ışık demetleri yavaşça şehre yayılıyordu.
∆∆∆
Bir süre boyunca yürüdüler. Karanlıkta hiçbir şey bilmeden yürümek ne demek olduğunu artık çok iyi anlamışlardı. Hiçbir şey bilmemek demek karanlığın içinden gelecek herhangi bir tehlikeye karşı hazırlıksız olmak demekti. Üstelik tehlike geldikten sonra kendini savunma şansları da neredeyse hiç yoktu.
Ama Fışyuh ve Foşha vardı. Foşha miyavlayarak yol gösterdikçe sakin olmaları gerektiğini hatırlıyorlardı. Fışyuh'un karanlıkta bile gülümsediğini ve kartal gibi keskin yapılı gözleriyle, radyotik sesiyle yaptığı yönlendirmelerle onları güvende tuttuğunu hissediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞA ANA
Fantasia"Ben dinler, yazarım..." serisinin birinci hikayesi. Zehra Kadın ise yalnız başına yerin altında koşmuştu ve güvenebileceği tek varlık kendisi olmuştu. Henüz yalnızken yaşadığı korkunun etkisinden yeni çıkmıştı ve bu yüzden yanında güvenebileceği bi...