Foşha, koşmaya başladı. Patileriyle kanlı sıvıların içindeki organ ve canlı parçalarını çatlatıp patlatarak hızla yükseklere çıkan bir yere doğru koşuyordu. Selçuk Öğretmenler peşinden koştu ama ateşler sönmüş, arkalarındaki varlık ortalığı hepten karartmıştı. Beria, Satı Ana'nın kucağından indi ve Foşha'nın arkasından, en önde koşmaya başladı. Fışyuh da arkadan ateşböcekleriyle geldi ve yolu aydınlattı.
Tam kirli tepeyi tırmanmış, büyük bir geçitten geçeceklerdi ki karanlık üstlerine, devasa bir ahtopun kolları gibi saldırdı ve onları da içine hapsetti.
∆∆∆
İlk başta hiçbir şey göremediler. Karanlık sadece hissedilebilen ve fark edilebilen bir yoğunluk gibiydi, çok soğuktu. Birbirlerini bulmaya çalışıyorlar fakat bir türlü bulamıyorlardı çünkü bulmuş olsalar bile soğuk onları hissizleştirmişti, dokunduklarını hissedemiyirlardı. Sesleri hava olmayan bir ortamdaymış gibi hiç yayılmıyordu, sadece karanlığın kahkaları duyuluyordu. Zevk alan, hırsı ile başarmış fakat birdenbire kendi de karanlık bir boşluğa düşerek duran kahkaları.
Karanlığın kahkahaları kesilince Satı Analar birbirlerini duydular. Ateşböceklerinin oluşturduğu ışık kaynağı göründü ve hepsi orada toplandılar. Nerede oldukları belli değildi ve hepsinin suratından yenilmenin verdiği acı anlaşılıyordu.
-Şimdi ne yapacağız, diye sordu Zehra Kadın.
-Bekleyelim, dedi Fışyuh.Yıllar sürmüş gibi gelen o birkaç dakika içinde ateşböceklerinin ışığı daha da belirginleşiyordu, karanlık bir sis gibi azalıp geriye çekiliyordu ve demirlerin, patlamaların, insanların öldürmek isteyen vahşi sesleri duyuluyordu. Uzaklarda bir yerde, bir meydanda savaş olduğu anlaşılıyordu. Patlama sesleri ve ölüm sesleri gittikçe artıyor, savaş yeri değişmediği halde, belki de onca kayıp verdikleri halde, daha da hırslanıyorlardı ki, birdenbire tüm sesler kesildi; sanki beklenmedik bir şey olmuştu.
Uzaklardan, derinlerden gelen bir su sesi, yukarıdan büyük kütleler halinde düşen ve yerleri sırılsıklam eden, kocaman, önüne geleni içine katan bir selin sesi, çok uzaklardan, savaş meydanındaki insanlara çarparak yankılar uyandırıyor ve bu yankılar en derinlere kadar kazınıyor, çarptığı her yerde daha da güçleniyor ve giderek yaklaşıyordu.
Fışyuh ve Foşha aynı anda bağırdılar, ateşböcekleri de onların peşinden gitti ve Selçuk Öğretmen, Satı Ana ile Zehra Kadın'ın önünde Beria, yine nerede olduklarını anlayamayarak koştular.
Karanlığı bir şey emiyor, içine çekiyordu. Selçuk Öğretmenler ise arkalarına bakmadan, ateşböceklerinin ışığını takip ederek kaçıyorlardı. Su gittikçe yaklaşıyor ve bir sürü kağıdın aynı anda buruşturulması gibi sesler çıkarıyor, her tarafa çarparak yıka döke geliyordu, içine tüm karanlığı çekmiş, kendi bir canavar olmuştu ve keskin dişli ağzını açmış, Selçuk Öğretmenler'i de yutmak istiyordu.
Fakat Selçuk Öğretmenler yeniden mağaraya girmişlerdi ve çıkışa az kalmıştı, sel onlara uzaktı. Ateşböcekleri bir aşağı, bir yukarıya, sonra sağa ve sola kayarak ilerliyor, titrek turuncu ışıkları ile karanlık, tozlu mağarayı ve Selçuk Öğretmenler'in yüzünü aydınlatıyorlardı. Selçuk Öğretmenler de Fışyuh ve Foşha ile beraber koşarak ateşböceklerini takip ediyorlardı.
Sel ise mağaraya dayanmış, müthiş bir basınçla mağarayı da kırmış, engel tanımadan Selçuk Öğretmenler'e doğru yaklaşıyordu. Selçuk Öğretmenler güçlerinin son damlalarını kullanarak çıkışa yaklaşıyorlardı, ateşböceklerinin titrek ışığıyla suratlarındaki terler ve yaralar parlıyordu, su çok yakınlarındaydı ve kaçış kapısı sadece bir nefes ötedeydi ki o anda yerde koşan Foşha'nın vıcıklaşmış sıvılara batan patileri Selçuk Öğretmen'in de aynı sıvılara batan ayaklarına yapışınca Selçuk Öğretmen Foşha'ya takılıp dengesini kaybetti ve Satı Ana onu tutarken Selçuk Öğretmen'in ayağı koşma hızıyla Foşha'ya çarptı. Foşha mağaranın duvarına savruldu ve arkada kaldı. Selçuk Öğretmenler ise mağaradan çıktı ve onların mağaradan çıktığını gören Foşha'nın içini kocaman bir umut kapladı, bir kedi çevikliğiyle ileriye atladı. Fakat geçit yıkıldı ve kocaman kayalar yukarıdan yuvarlanarak yolu kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞA ANA
Fantasy"Ben dinler, yazarım..." serisinin birinci hikayesi. Zehra Kadın ise yalnız başına yerin altında koşmuştu ve güvenebileceği tek varlık kendisi olmuştu. Henüz yalnızken yaşadığı korkunun etkisinden yeni çıkmıştı ve bu yüzden yanında güvenebileceği bi...