23.BÖLÜM

72 13 12
                                    

Kutlamadan bir sonraki gün, köyde düğün telaşesi vardı. İlk önce nikah kıyılacak, sonra düğün yapılacaktı. İnsanlar sürekli meydana uğruyor, aralarında konuşuyorlardı. Gelinin hazırlandığı ev ise kelimenin tam anlamıyla mahşer meydanıydı. Kimsenin ne yaptığı belli olmuyor, adım atılacak yer bulunmuyordu; karınca gibi beklenmedik yerlerden çıkan çoçuklar "Ayak altında dolaşma!" şeklinde azar işitiyordu. Nihayet, evde oyun oynayacak yer bulamayan, dik sarı saçları olan yaramaz bir çoçuk, dışarıda daha rahat bir şekilde insanların sinirleriyle oynayabileceğini düşünerek, arkadaşlarıyla evlerinin arka kapısından bahçeye çıktı ve köyde dolaşmaya başladı.

Bir süre sonra bir delikanlı gördüler. Evinin yanındaki iki ağaca bağladığı, yatak kadar rahat hamağının üzerine uzanmış, kitap okuyan genç delikanlı, kitabından başını ayırmayarak, göz ucuyla ona doğru yaklaşan haylaz çocukları izledi. Sarı ve dik saçlarıyla çocuk başını öne doğru uzatıp, ağzını yuvarlayarak:

-İnek misin lan sen! dedi.

Kitap okuyan delikanlı, çocuğun gözlerinin altına bakarak:

-Bu göz altlarının hali ne? Çok mu kitap okuyorsun? dedi, ve haylaz çocuğun cevap vermesine fırsat vermeden ekledi:

-Tabletine çok mu bakıyorsun velet, öyleyse git başımdan! İnek değil isen git tabletinle oyna! dedi ve kitabını okumaya devam etti.

Sarı saçlı haylaz çocuğun o anda gözleri ışıldayarak arkasındaki destekçilerine seslendi;

"Hadi, silahları ateşleyin!"

Delikanlının çocukların attığı su tabancalarının ve su balonlarının onu dermansız bırakarak, öfkelendirerek ıslatmasının ardından haylaz çocuklar hem acelesi olmadan kaçmaya çalışıyor hem de çocuğun tepkisini görmeye çalışıyorlardı. Bunu aralarından bir tanesi yapamadı, o da dik sarı saçlarıyla ve çemçük ağzıyla insanı sadece görüntüsüyle bile sinir edebilecek olan çocuktu.

Delikanlı çocuğun kafasını tutup, yerdeki çamura buluyordu. Alt dişleri gözükerek;

"Anladın mı şimdi şakanın ne demek olduğunu? Artık bir daha kimseye şaka falan yapmazsın!"

Çocuğun kafasını bıraktı ve çocuk yerden kalkıp delikanlıyı tekmelemeye kalkıştı ama delikanlı çocuğun başını tuttuğu gibi;

"Daha istiyor musun çamur banyosu? Daha istiyor musun!"

∆∆∆

Yıldızlı gökyüzüne birkaç havai fişek atıldı. Havai fişekler yıldızların önünde kısa bir süre dikkat çektiler fakat parıltıları yok olduğunda gökyüzünün ışıkları yine yıldızlar oldu. Havai fişeklerin atıldığı yerde, Dostça Köyü'nün meydanında gelinle damat dans ediyor, çocuklar durup onlara şöyle bir baktıktan sonra yeniden arkadaşlarıyla koşuşturmaya devam ediyordu. Genç bir kız yanında oturan kuzenine dönerek;

"Beni bir dansa kaldırmayacak mısın?" dedi.

Çocuk ona baktı ve;

"Kaldırırım" dedi elini uzatarak, "Tabii kabul edersen!"

Birkaç çift daha dansa katıldı, dans ederlerken birbirlerine çarparak şakalaştılar. En çok da gelinle damada çarpıyorlardı. Yaşlı dedeler ve neneler uzaktan dans edenlere bakıyorlardı. Bir müddet sonra dans bitti, hoparlörler erik dalı çalmaya başladı. İnsanlar meydanda epey oynadıktan sonra mola verildiğinde başka bir köyden akrabaları Zehra Kadın ile Kısmet Teyze'nin yanına geldi:

-Nasılsın Kısmet Teyze?

-Oo! dedi Kısmet Teyze. Buralara gelir miydin kızım ya? Uğrasana bize!

DOĞA ANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin