Beria eliyle gökyüzündeki yıldızları işaret etti ve:
-Göz kamaştırıyorlar, dedi.
-Evet, dedi Selçuk. Çok güzeller.
Satı Ana, Selçuk ve Beria yan yana yere uzanmışlar, gökyüzünü ssyrediyorlardı. Bir yandan Derman Irmağı'nın huzur verici sesini dinlerken, bir yandan da ay dedenin selamını alıyorlardı. Az sonra çadırlarına geçtiler ve gün boyu dertsiz bir ormanın içinde olduklarından, deliksiz bir uykunun tadını çıkardılar.
Gece, ıssızlığın derinliğinden bir inleme duyuldu. Beria uyandı, yanında hâlâ deliksiz uykularına devam eden Satı Ana'ya ve Selçuğa baktı. Başını geri koyup uyumaya çalıştı ama tehlike işareti denilebilecek şeyler oluyordu. İlk önce, çadırın dışında turuncu bir ışık gördü, sonra at arabasının yolda giderken çıkardığı tekerlek sesini duydu. Tüyleri diken diken olmuş, hayretten yanındakileri bile uyandırmayı düşünemeyen Beria, yorganına sıkı sıkı sarıldı. Bir süre sonra birtakım böceklerin öttüğünü sandı fakat çocukluğunun büyük bir kısmını ormanda geçirmiş olmasına rağmen bu böceklerin ötüşünden türlerini anlamayınca daha iyi kulak kesildi. Bir süre daha anlamadan dinlerken, sesler çadıra doğru yaklaştı ve keskin demirlerin sürtünme sesi duyuldu. Beria'nın da anlayabileceği üzere, oklar çekiliyordu ve akarsunun sesi çadıra hiç ulaşmıyordu. Turuncu ışıklar çadırın dışında garip siületler oluşturuyor, oynaşıyorlardı. Beria Satı Ana'ya sarıldı.
Gözünü tam kapatmış yeniden uyuyacaktı ki çadırdan bir at gölgesi geçti ve bu gölge geçerken içerideki üç insanın suratları hızla kararıp aydınlandı. Turuncu ışıklar bir yükseliyor, bir alçalıyorlardı ve ortalık gün ışığına yaklaşmış şiddetteki bir ışıkla dalgalanıyordu. Beria, yeniden gözünü kapadı, uykusu yorganını ağırlaştırıyordu ve uykusu da ağırlaştı. Fakat şiddetlenen taşların sesleri rahatsız edici büyük yankılar yaratıyordu. Beria, bir ara gözlerini açmaya yeltendi ama başaramadı. Aklından Satı Ana'yı ve Selçuğu da uyandırmak geçiyordu. Bunu başarabildiğini hayal ederek yeniden derin bir uykuya daldı.
∆∆∆
Sabah uyandıklarında Beria görüp duyduklarını, daha çok duyduklarını, anlatıyordu. Satı Ana ve Selçuk, Beria'nın yalan söylemesine hiç ihtimal vermeden onu dinliyorlardı. Selçuk sabırsızlıkla ortaya bir soru attı:
-Bizi neden uyandırmadın Beria?
Beria bunun aklına en son geldiğini söyledi.
-Kızcağız korkmuş zaten Selçuk, dedi Satı Ana.
-Derman Irmağı ile ilgili birçok yazı okudum ama geceleri burada böyle şeyler olduğunu daha önce hiç duymamıştım.
-İlk defa olmuştur belki, dedi Beria.
-Kızım, dedi Satı Ana. Emin misin, bir rüya olmasın işittiklerin?
-Hayır Satı Ana.
-Yav boş verin, geçti gitti ne de olsa, dedi Selçuk.
Beria, zaten çoktan boş vermişti. Ayakkabılarını çıkarmış, yapmasını çok sevdiği gibi toprağın üstünde çıplak ayaklarıyla dolaşıyordu. Gözü sürekli ilerideki köprüye takılıyordu.
∆∆∆
Satı Ana sırtına birisinin dokunduğunu hissetti.
"Satı abla!"
Kimin sırtına dokunduğunu sesinden tanıyan Satı Ana'nın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
"Zehra Kadın!"dedi arkasına dönerken, büyük bir mutlulukla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞA ANA
Fantasía"Ben dinler, yazarım..." serisinin birinci hikayesi. Zehra Kadın ise yalnız başına yerin altında koşmuştu ve güvenebileceği tek varlık kendisi olmuştu. Henüz yalnızken yaşadığı korkunun etkisinden yeni çıkmıştı ve bu yüzden yanında güvenebileceği bi...