3.BÖLÜM

239 71 106
                                    

Sarman, çalının arasından çıktı, ne koşuyordu ne de yürüyordu, bir ara yavaşlamaya başladı. Hayvancağızın dili damağına yapışmıştı ve doğal ortamda sezgileri olabildiğine açılmıştı.

Yanından sürekli sinekler vızıldayarak geçiyor, ileriden akarsu sesi geliyordu.

Kedi hızlanacağı anda bacakları aniden kasıldı ve başı dikleşti,rüzgar eserken ağaçlara çarptığında yaprakların doğurduğu hışırtıları dinledi, kuşlar cıvıldıyordu, yukarıdan karga sesleri geliyordu; akarsunun olduğu yerden ise tanımadığı, ama tehlike içerdiğini bildiği, feryat dolu sinyaller alıyordu.

Bu sinyallerin bir kısmını duyuyor, bir kısmını hissediyordu, bir kedi merakı ile ilk başta patisini biraz kıvırarak havaya kaldırdı ve ileriye doğru ne olduğunu anlamak için yavaşça gitmeye hazırlandı ve yürümeye başladı ama akarsu tarafına doğru giderken sezgileri onu geri dönmesi hakkında uyarıyordu, fakat sarman kedi bu uyarılara merakına yenik düşerek kulak asmadı.

Bu merakı akarsuya birkaç metre uzaktan baktığında müthiş bir korkuya dönüştü; gördükleri göz bebeklerinin fal taşı gibi açmılmasına sebep olmuştu.

∆∆∆

Selçuk Öğretmen "Sarman" ınından sonra iyileşmişti, neredeyse bir hafta boyunca "Sarman" sürekli onun ciğerlerinin üstünde uyumuştu. Artık Selçuk tamamen sağlıklı ve dinç bir insandı, karantina döneminde canı biraz sıkılıyordu ama sağlına kavuştuğu için ondan mutlusu yoktu; doktorlara, anası ile babasına ve özellikle o canlıya; kediye karşı büyük bir minnet duygusu hissediyordu.

Tıpkı sağlıklı bir insanın ki gibi, ciğerleri tam hava doluyor, yavaşça boşalıyordu.

Ona hastalıktan sonra hastalığın etkisinin geçmesini sağlayan hayvana "Sarman" adını takmıştı. Hayatında sezgileri bu kadar güçlü başka bir hayvan tanımamıştı; şimdilerde Sarman'ı bilerek göğsünün üzerine koyuyordu ama kedi bunu istemiyordu.

Sarman'ı ara sıra sokağa salıyor, sonra içeri alıyordu, içeri aldığında duş aldırıyor, veterinere düzenli olarak kontrole götürüyordu.

İki gün önce Sarman' ı sokağa bırakmasına rağmen henüz dönmemişti, genellikle sabahın erken saatlerinde gelirdi; akşama kadar uyur, sonra da yeniden sokağa çıkmak isterdi.

Başına bir şey gelmiş olabileceğinden korkuyordu, onun iyileşmesine yardımcı olan şifalı varlığı kaybetmek istemiyordu.

Bu şifalı varlığı ilk zamanlar istemeyen Satı Ana:
-Nerde kaldı bizim kedi? Bir yerlere girmiş olmasın? diye telaşlanıyordu.

-Bilemem ana. Kedidir bu, her deliğe burnunu sokar ama Sarman zeki hayvandır; gelir o, demişti Selçuk Öğretmen de.

Aradan bir gün daha geçmesine rağmen hayvancağız eve hala gelmemişti, Sarman ile pek bir alakası olmayan İsmet Baba bile:

-Senin Sarman gözükmüyor kaç zamandır Selçuk? diye sormuştu.

Karantina tedbirleri ise hâlâ devam ediyordu ama gevşemişti, bunun üzerine hastalık daha da yayılmış, insanların ölümü de artmıştı.

Satı Ana ve İsmet Baba hastalıktan korkuyor, dışarıya nadiren çıkıyorlardı. Selçuk onlara korkmamaları gerektiğini söylüyordu, ne de olsa Satı Ana ve İsmet Baba eski topraklardı, her şeyin üstesinden gelirlerdi.

Sebebi budur ki ekmek almaya hep Selçuk Öğretmen giderdi, dışarıdan bir şey lazım olunca hep Selçuk hallederdi ve bir gün Satı Ana'nın örgü ipi bitti, Selçuk da dışarı yollandı. Dükkanlar sosyal mesafeye uymak kaydı ile açılmıştı.

DOĞA ANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin