17.BÖLÜM

96 22 63
                                    

-Ankara'dan dönerken iyiki de Derman Irmağı'na uğramışım. Anıları tazeledik.
-Öyle öyle. İyi etmişsin. Akrabalarına gidiyordun değil mi?
-Evet.

-Tut Beria, dikkatli çık! diye uyardı Selçuk, Beria otobüse binmeye çalışırken; arkasından da desteklemesine rağmen.

Derman Irmağı'ndan geri dönmek üzere otobüse bindiler ve otobüs otogardan geride tozunu bırakarak ayrıldı. Satı Ana ve Zehra Kadın en ön sırada kapı tarafında, Selçuk ile Beria ise onların bir arkasındaki sırada oturuyordu. Bir süre yol aldıktan sonra, gökyüzünde, büyüleyici zarafetleriyle hava balonları göründü. Ateşleriyle balonun içini turuncuya boyuyor, gökyüzünde uçan parlak lambaları andırıyorlardı. Bulutların arasından birkaç demet halinde düşen zayıf güneş ışınları, bu anı daha mistik bir hale çeviriyordu.

-Sadece Nevşehir'de yok muydu bu balonlar?
-Yo, dedi Satı Ana. Niye başka yerde olmasın?

Beria, Selçuğa dayanmış, uyuyor; Selçuk da kafasını koltuğa yaslamış, tamamen uykuya dalmaya çalışıyordu. Uykuluydu, hafif bir şekilde uyuyordu ama uykusunu tam olarak alamıyordu. Onların bir önünde oturan Satı Ana ve Zehra Kadın ise koyu bir sohbete dalmışlardı. Zehra Kadın, Ankara'ya taşındıktan sonra nasıl daha fazla para kazanıp işlerini yoluna koyduğunu, nasıl büyük bir atölye açtığını, atölyeye nasıl eleman aldığını ve ailesinin başına gelenleri anlatıyordu. O anlattıkça Satı Ana hayal ediyor, Satı Ana hayal ettikçe o şiddetini artıran bir şevk ile daha fazla anlatıyordu.

Satı Ana, Zehra Kadın'ın anlattıklarını özel bir heyecan duyarak dinliyordu çünkü onun gözünde bu yaştaki bir kadın, rayından çıkmış işlerini yeniden rayına oturtup üstüne üstlük eskisine göre daha büyük ve kayda değer çalışmalar yapmak için çok yaşlıydı.

Ama Zehra Kadın henüz kırk altı yaşında idi ve anlattıklarından, Satı Ana'nın yaş görüşünde yanılmış olduğu anlaşılıyordu.

Çok akıcı anlatıyordu, öyle akıcı anlatıyordu ki arkada kulak misafiri olan Selçuk bile dinlemekten uyuyakalmıştı.

Satı Ana hayal ediyordu, zihninde canlandırıyordu Zehra Kadın'ın anlattıklarını.

∆∆∆

-Çok kitap okudum, daha fazla kelime öğrenirim diye düşünmüştüm, dedi Zehra Kadın. Nitekim yanılmamışımda.

Karşındaki camdan yola baktı Zehra Kadın ve devam etti;

"Babam ölmeden önce de strese giriyordum, hastalık dolayısıyla dükkanlar kapatıldığı için hiç para kazanamıyordum. Sonra zamanla dükkanlar tedbirli tedbirli açıldı ama bu sefer de doğru düzgün iş yapamıyor, içeride sinek avlıyorduk. Can boğaza dayanmıştı artık. E-ticaret sitelerine katılmak da geçmedi değil aklımdan ama güvenemiyorduk, babam "o iş yaş" demişti.

Aslında biliyor musun Satı abla, hiç de yaş değilmiş. Şimdi iyiki de o işlere girişmişim diyorum. Atölyeyi büyütmemde çok işe yaradı. Neyse, işte o zaman o işe girişmedik, korktuk. Sonra babamla bir gün dükkanı kapatmış, işten dönerken, adam yolun ortasında göçtü gitti."

"Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun."

"Sağol, Satı Abla, sağol. Babamın virüsden öldüğünü öğrendik, bende virüsmüşüm, falan filan. Biliyorsun buraları. Sana da anlattığım gibi, bunalmıştım her şeyden... Hepsi de üst üste, birden gelmişti. Virüsüm de, yorgunum zaten. Halimi sen düşün! Babamın da acısı var tabii. İşler de yolunda gitmiyordu, para kazanmam lazımdı. Kenarda köşede ne kadar param varsa onlar da zamanla tükendi, eridi gitti."

Araba bir kasabanın içinden geçiyordu. Marketlere, bankalara ve binalara bakılırsa gelişmiş bir kasabaydı.

"Sonra da dediğim gibi, annemin tavsiyesiyle gelmiştim Derman Irmağı'na. İyiki de gelmişim. Bilmiyorum, medet ummuyordum ama ummuş da olabilirim, ondan da olabilir ama bu ırmak bana çok iyi geldi. Müşterilerimiz artmıştı, paramız artmıştı, evimizin bereketi artmıştı; çocuklar neşelenmişti... Sonunda demiştim, işler yoluna giriyor! Sonunda daha huzurlu olmaya başlamıştım ama babamın yası şuramda hâlâ devam ediyordu."

Bunu söylerken elini yüreğinin üstüne koymuştu.

"Ve benim için yoğun günler bundan sonra başladı. Kocaman, macera dolu bir yaz geçireceğimi rüyamda dahi göremeyeceğimi zannediyordum."

Satı Ana ve Zehra Kadın, sanki konuşmadan anlaşmış ve fikir birliğine varmış gibi aynı anda, uykudaki Beria'yı ve Selçuk Öğretmen'i rahatsız etmemeye özen göstererek koltuklarını geriye doğru ittirdiler. Arkalarına yaslandılar ve daha rahat bir konum aldılar. Araba dingin ve sessiz, yoluna devam ediyordu. Satı Ana ise Zehra Kadın'ı aynı dikkat ile dinlemekte idi.

"Sonra paramız çok hızlı birikmeye başladı. Bunun sebebi ürünlerimizi internetten de satıyor olmamızdı. Zaten tüm mahalle benim el işçiliğimi beğeniyordu, bizim ülkemizde de bu durum genel olarak aynı imiş. Sürekli sipariş alıyorduk, hatta öyle ki bir noktadan sonra siparişlere yetişememeye başladık. Edirne'den tut Kars'a kadar; her taraftan sipariş yağıyordu. Dükkanda da işler bayağı yoğundu, sürekli müşteri geliyordu. Hayır, bide ben iyi bir esnafım yani senelerdir bu işi yapıyorum, sana şunu söyleyebilirim abla; gelen müşterilerin çoğunluğu pazarlık dahi yapma niyetinde değillerdi, ne alacaklarsa, alıp gidiyorlardı.

Bizde az çalışmadık esnaflık sektöründe. Gelen müşteri nasıl alışveriş yapacaksa bir bakışta anlarım. Öğretmenler öğrencisini nasıl anlıyorsa aynı öyle işte."

"Allah Allah. Sadece Derman Irmağı'na gitmekle olacak iş değil ama."

"Galiba modellerime farklı bir hava katmam da etki etmiş olacak. Bazen yenilik yapmak iyi olabiliyor.

İnsanlar belki de bu yeni modelleri çok beğendi. Ama işin garibi eski modellerim daha çok satılıyordu, ondan da garibi, ip olsun, süs eşyaları olsun daha fazla gidiyordu. Belki de yeni modellerim ilgilerini çekti ve satıldı ama sonrasında eski modellerim daha ilgi çekici oldu. Çok satan olunca da diğer sattıklarıma ilgileri kaymıştır."

"Olabilir. Müşteri milleti sonuçta."

"Müşteri milleti hep böyledir zaten. Sağı solu belli olmuyor. Paramız bayağı bir birikti o şekilde. Derman Irmağı'na geldiğim zaman da çok beğenmiştim buraları. Demiştim ki, eğer bir gün olurda eski halime dönersem o zaman buraya geliceğim ve Anakara'ya taşınacağım. Ve beklediğimden çabuk gerçekleşti hayalim, inanabiliyor musun Satı Abla? Bunu sadece düşünmüştüm ve paramın bu kadar birikeceğini ise hiç düşünmemiştim."

"Demek yaşa bakmıyormuş" dedi Satı Ana istemsizce mırıldanarak.

"Yaş mı dedin?" dedi Zehra Kadın muzipçe gülümseyerek.

"Yaşa bakmaz bu işler" dedi Zehra Kadın.

Ve anlatmaya devam etti:

"Bu biriktirdiğim paralarla birlikte dükkanı ve evi sattıktan sonra Ankara'dan ev almak istiyordum ama önüme çok büyük bir engel çıktı. Ev bulamıyordum. Param bayağı vardı, ama evler çok pahalıydı. Gerçi, şimdi de pahalı."

Zehra Kadın burada küçük bir yalan uyduruvermişti. Parası yeni bir ev ve dükkan alabilecek kadar birikmemişti fakat eninde sonunda Ankara'dan bir ev alabilmeyi başardığından, küçük yalanlar atıp egosunu tatmin etmekten kendini alamıyordu.

Ve Zehra Kadın, sonunda Ankara'dan hem fiyat hem de nitelik en uygun dükkanı ve evi bulmuştu. Ardından annesi Kısmet Teyze'yi ve iki çocuğunu yanına almış, Ankara'ya taşınmıştı. Dükkanın ve evin eşyaları Zehra Kadın'ın bir tanıdığı ile önden, kendileri ise arkadan gelmişlerdi.

Yeni bir hayata atılmış, yeni bir şehirde dükkan açmış, ev almıştı. Doğrusu zor işti, Ankara'daki evlerini ve dükkanlarını düzene sokup eksiklerini tamamlamak zorundalardı.

Ve e-ticaret sitelerinde ürünleri tercih edilen Zehra Kadın'a yeni bir iş teklifi gelmişti.

∆∆∆

17.BÖLÜM SONU

DOĞA ANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin