27 : Geçmişten gelen misafir

269 28 79
                                    

27 | Senin yanındayken direkt cehenneme bakıyor gözlerim.

Köşkün üst katındaki odaya sızmaya çalışan güneş Jungkook'un siyah perdelerine takılıyor, içeriye girme girişimleri başarısızlıkla sonuçlanıyordu.

Jimin gözlerini kırpıştırdığında kirpikleri Jungkook'un boynunu gıdıklıyordu. Alfa, ellerini sıkıca İblis'in beline dolamışken yapılı göğsünde yatıyordu. Jungkook da tek eliyle Jimin'in kalçasını kavramış, diğeriyle de lacivert tutamları okşuyordu.

"Acıktın mı?" Jungkook'un sorusuyla henüz uyanmasına rağmen mayışmaya başlayan Jimin belli belirsiz bir mırıltı çıkarttı. "Jimin, uyanalım mı?" Bu kez daha net bir şekilde onaylamayan bir sesle Jungkook'un boynuna başını gömdü.

"Biraz daha." Jungkook kesik bir nefes verdikten sonra alfanın kalçasını biraz daha kendisine çekip sessizliğe büründü. Jimin istiyorsa saatlerce böyle durabilirdi. Ki ateşli dakikalarının üzerinden altı saatin geçmesine bakılırsa Jimin bunu fazlasıyla istiyordu.

Gün doğmuş, köşk sakinliği korumuştu. Ta ki Jungkook'un odası tıklatılmadan sertçe açılana dek. Jungkook'un bakışları hızla kapıdaki bedene döndüğünde Jimin de gözlerini açıp gelene bakmıştı.

Seokjin, birkaç saniye öylece onlara bakarken Jungkook hâlâ çıplak olduklarını hatırlayıp yatağın kenarındaki çarşafı hızla Jimin'in üzerine örtmüştü. Kolları arasındaki alfanın utanır bir hâli yoktu fakat bu harekete de sesini çıkartmamıştı.

Seokjin başını onaylamazca iki yana sallarken konuştu. "Yanında ol derken yatağında olmanı kastetmemiştim." İkisi uzandıkları yerden doğrulmuş, Seokjin'e bakarken yüzlerinde dümdüz bir ifade vardı. Jimin, Seokjin'in sözlerine Jungkook'un yüzünü kendisine çevirip dudaklarını birleştirerek cevap verdi.

Jungkook vakit kaybetmeden karşılık vermeye başladığında Seokjin göz devirip geldiği gibi geri çıktı. Jungkook bildiğini okuyacaktı belli ki.

Adımları köşkün geniş bahçesine ulaştığında sıkıntılı bir nefes verdi. Yorgundu. Seokjin uzun süredir yorgun hissediyordu. Geleceği görüyor olmak Seokjin'i mental olarak etkiliyordu.

Tam olarak söylenmeyen gelecekten ipuçları kafasında dönüp duruyor, anlamlandırmaya çalıştıkça başına ince sızılar hâlinde saplanıyordu. Ne yapacaktı?

Biliyordu ki Jimin, Jungkook'a iyi şeyler yaşatmayacaktı. Jungkook'u dizleri üzerine çökmüş bir hâlde görmüştü. Başka bir sefer ise Jeon köşkünde dizleri arasına gömülmüş, ağlıyordu. Yaşanacaklara engel olmak istiyordu fakat elinden hiçbir şey gelmiyordu.

Jungkook, Jimin'den uzaklaşmıyordu.

Düşünceleri arasında dalmış, öylece ormanın girişini izlerken görüş açısına giren silüet ile yavaşça düşüncelerinden sıyrıldı. İyice dikkat kesildiğinde ormanın girişindeki silüetin bir İblis'e ait olduğunu anladı, aurası görmezden gelinecek gibi değildi.

Hızlı adımlarını ormanın girişine çevirdiğinde silüet en başından beri onun gelmesini bekliyormuş gibi öylece duruyordu. Yaklaştıkça tanıdık vücudu görmesiyle Seokjin'in kaşları çatıldı. Aralarında bir metrelik bir mesafe kaldığında nihayet yüzünü görmüştü.

Geçmişten gelen bir misafir.

Birkaç saniye öylece birbirlerine baktılar, ardından Namjoon gamzelerini ortaya çıkartacak şekilde gülümsedi. "Görüşmeyeli yüz yıl, altı ay, on beş gün olmuş. Nasıldın Seokjin?" Seokjin alayla güldü. En son görüşmelerinin üzerinden bu kadar zaman geçmişti. Komik olan, Namjoon'un saatine kadar hesap etmesiydi.

Evil | Jikook + VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin