Bölüm 4

311 23 46
                                    

MEDYA:Elizabeth Dean

MEDYA:Elizabeth Dean

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






"senin hiç arkadaşın yok mu? Hafta sonu dışarı falan çıksana oğlum." ağzımdaki zeytini çiğnerken konuştum.

"yabaniyim ben anne. Kimse yanıma yaklaşmıyor. Kuduzum ben." ağzıma bir tane daha zetin attım.
Evet annem haklıydı. Arkadaşım yoktu ama bu durumdan oldukça memnundum çünkü bir arkadaş istemiyordum.

"Bak hava bugün çok güzel eliza ile bir şeyler yapmaya ne dersin? " ağzımdaki zeytin çekirdeğini çıkarıp tabağıma koydum.

"vazgeçmeyeceksiniz değil mi?"

"aa o nasıl söz biz sadece-" sözünü kestim.

"siz sadece iyiliğimizi istiyorsunuz."kafamı iki kere salladım.

"anne bu konu hakkındaki görüşlerimi daha kaç defa söyleyeceğim. İstemiyorum. Anlayın diye başka dillerde de mi konuşayım? Almanca, Fransızca, İspanyolca?" bütün keyfim tekrar kaçmıştı.
Ne güzel kahvaltı yapıyordum.

"Mattheo ama hiç sosyal değilsin koca adam oldun hâlâ ergen gibi odandan çıkmıyorsun."

"Evet çünkü istemiyorum anne! Sosyalleşmek istemiyorum veya Elizabeth ile vakit geçirmek istemiyorum. Elimden gelse partnerim olmasını bile istemiyorum çünkü siz ısrarla onunla birlikte olup olmak istemediğimi soruyorsunuz! Ben elizaya arkadaşım dedikçe siz onu yatağıma almışım gibi davranıyorsunuz. Size bir şey söyleyeyim mi? 20 yıldır İlgimi ne Elizabeth çekiyor ne de bir başkası." ağzıma gelen her şeyi söylemiştim. Beynimde düşünmeden, süzgeçten geçirmeden pat diye söylemiştim.
Annem böyle bir patlama beklemiyordu. Bunu yüz ifadesinden anlıyordum.
Gözlerimin dolduğunu hissettim.

"Lütfen anla beni anne." kafamın içinde yaşadığım bu girdap beni derin derin okyanuslara çekiyordu.
Ne yapacağımı ve ne hissedeceğimi bilmiyordum.
Yemek masasından kalktım ve hiç bir şeyimi almadan kapıyı açıp dışarı attım kendimi.
Telefonumu bile almamıştım yanıma.
Öylece yürümek istiyordum. Nefes almak istiyordum. Okyanusumdan kurtulmak istiyordum.

Nefes almak istiyorum diyordum ama kendimi bir anda pistte patenlerimi giyerken bulmuştum.

Bugün hafta sonu olduğu için rakiplerim yoktu. Sadece eğlenmeye gelen çocuklar vardı.
Bu benim için güzel bir şeydi çünkü izlemeden, takip edilmeden, gözetilmeden kaymak istiyordum.

Hızlıca patenlerimle kaymaya başladım. Çok hızlı kayıyordum. Tıpkı bir hokey oyuncusu gibi sert kayıyordum.
Bir artistlik patenci böyle kaymazdı. Zarif ve tutkulu kayardı. Ama şuan ben artistlik patenci değildim. Sadece mattheoydum. Sadece kaymak istiyordum.

Biraz daha kaydıktan sonra üçlü axel yapmak istedim ve geri geri gidip atladım.
Bunu yapınca etrafımdaki çocukların benim ne kadar güzel kaydığımı söylediklerini duydum.
Sinirlenince daha iyi mi oluyordum?

Nefes nefese kalmıştım.
Terlemiştim, susamıştım. Kaymak bana çok iyi gelmişti. Beni rahatlatan nadir şeylerdendi.

Soyunma odasına gidecektim ama bugünün hafta sonu olduğunu hatırladım.
Sporcular olmadığı için soyunma odası kapalı olurdu.

"Ne saçma kural." diye söylendim. Geldiğim yoldan geri yürüyerek gitmem gerekiyordu.

Önce bir markete girip su almam gerekiyordu.

Herhangi bir suyu alıp kasaya doğru gittim.

"Hadi ama dostum bak ben lisanslı sporcusuyum beni nasıl tanımazsın? Gerçekten geri kalanını pazartesi günü vereceğim beni uğraştırma." eden. Onunla karşılamak dâhi istemediğimden hemen bakmadığım bir rafla uğraşıyormuş gibi yaptım.
Eden'a daha dikkatli baktığımda yüzünün şiş burnunun da alçılı olduğunu gördüm.
Bunu ben yapmamıştım öyle değil mi?

Bir süre sonra baktığımda marketten çıkıyor olduğunu görmüştüm.
İçim rahatlamıştı. Bugün yeterince gerilmiştim. Eden'a hiç katlanasım yoktu.
Daldığım rafla fark etmeden hâlâ ilgileniyormuşum gibi gözüküyordu.

"Bir tanesini alsana artık ne oynayıp duruyorsun? Sanki atomu parçalayacaksın." yaşlı bir amca market arabasıyla yanımdan söylene söylene geçti.
O anda oyalandığım rafın prezervatif rafı olduğunu gördüm.
Gözlerimi devirip kasaya doğru gittim ve suyumu ödedim.

***

İnstagramda dolaşıyordum. Stalk falan yaptığım yoktu sadece sıkıldığım için geziniyordum işte.

Gelen isteklere baktım. Uzun zamandır bakmıyordum. Bir sürü istek vardı. Olimpiyat yarışçısı olduğum için beni tanıyan insanlar vardı. Ama ben sadece tanıdığım insanları hesabıma alıyordum.

O kadar insanın arasında gözüme bir profil erişti. Aaron'un hesabı. Aaron bana istek mi atmıştı?

Sadece tanığım kişileri hesabıma alıyorum derken bundan bahsetmiyordum ama o an Aaron'un isteğini kabul edip telefonu kapattım.

Derin bir nefes alıp, tavana doğru baktım..

***

Sonunda pistteydim. Dönüp dolaşıp geleceğim yer hep burası oluyordu.
Elizabeth'i beklerken telefonumla oylanıyordum.

Aaron'un profiline girdim ve bir kaç fotoğrafına baktım.
Olimpiyatta birinci oldukları fotoğraf sabitlenmişti.

"Beni taciz ediyorsun demek." telefonun kapatma tuşuna hızla bastım.
Kafamı kaldırdım. Önümde kocaman bir cüsse duruyordu.

"Ne münasebet?"

"aslında isteğimi daha erken kabul etseydin daha önceden görebilirdin fotoğraflarımı."

"senin fotoğraflarına bakmıyordum." gözlerini kıstı.

"Gördüm ama bakıyordun." o sırada gözleri boynuma ilişti. Etrafına bakıp nefes aldı.

"Peki senin dediğin gibi olsun mattheo. Ama emin ol ben senin fotoğraflarına baktım." yanıma otururken bir şey daha söyledi.

"yanındaki o kısa saçlı kız. Elizabeth mi ne. Onunla olmadığın fotoğraflar daha iyi."

"Neden benimle konuşmaya çalışıyorsun? Rakibiz biz seninle." elimle gözümü ovdum.
Ne yaparsam onu takip ediyordu.

"Arkadaşın olmaya çalışıyorum." gözlerimi devrirken yüz ifadesi farklı bir hâl aldı.

"Yıllar önce yanıma gelip bu konuşmayı yapsan zaten arkadaş olmuştuk." hemen cevap verdi.

"O zamanlar da arkadaş olabileceğimizi sanmıyorum." boynunu kaşıyıp biraz geriye doğru gitti.

"işte bu yüzden arkadaş değiliz ya aaron. Ukalanın tekisin." Elizabeth'in geldiğini görünce ayağa kalktım.

"demek istediğim o değildi aslında. Yanlış anlanladın. " çokta doğru anlamıştım. Max haklıydı rakibim ile aynı saatte antrenman yapamazdım.
Elizabeth'in kolundan tutup soyunma odasına götürdüm.

"Antrenman 2 saat iptal burada bekle." hep o mu iptal edecekti antrenmanlarımızı?
Zaten boşu boşuna kendimizi yoruyorduk olimpiyat falan kazanacağımız yoktu.

Eden kadar aaron'u da sevmiyordum. O kendi çapında farklı gibiydi.
Garip hissettiriyordu.
Ne bir arkadaş gibi ne de bir rakip gibi. Nötr'dü..











|hiiiiii umarım kurguyu beğeniyorsunuz ve evettt bu soruyu sormaya devam edeceğim... |

|bugün belki bir bölüm daha gelirrr çünkü taslakta yazılı duruyor.. |

|yazım hatası varsa lütfen görmezden gelin.. BİR DAHAKİİİ BÖLÜMDEE GÖRÜŞÜRÜZZZZ|

DREAM (bxb) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin