|hiiii yeni bölümmm. Keyifli okumalarrr|
"Duydun mu haberleri." Elizabeth ile 2 saat sonra yapacağımız antrenmanı yapmak için hazırlanıyorduk.
Bir kaç hafta sonra yarışmalar başlıyordu.
"Ne haberi?"
"Sana her şeyi ben mi söyleyeceğim? Biraz gündemde kal." bacağımı esnetirken ona ters ters baktım.
"Arkadaşın yürüyen magazin olsaydı sende gündemden haberdar olmak için dedikodu peşinde koşmazdın." güldü.
"Her neyse eden'ın burnu kırılmış. Kavga etmiş sanırım." bir kaç saniye durdu.
"ve herkes seninle kavga ettiğini düşünüyor." boynum hızla Elizabeth'e çevrildi.
"biz kavga etmedik. Yani ettik de o kadar hasar verecek kadar değil." Elizabeth gözlerini kısarak bana baktı ve sessizce.
"Boynun mosmordu, aaron'un dolabı içine çökmüştü ve o saatlerde soyunma odasında sadece siz vardınız." kaşlarımı çattım. O dolap aaron'un dolabı mıydı?
"Elizabeth beni eden dolaba itekledi. Boynumu da o morarttı. Ben sadece onu itekledim. Ona burnunu kıracak kadar zarar vermedim." Elizabeth bana inanmıyormuş gibi baktı.
"Umarım altından sen çıkmazsın mattheo. Kariyerimiz kirlenir."
"Tek düşündüğün şey kariyer. Kariyerimizden önce karakterimize önem ver Elizabeth." başlamak için elinden tuttum ve koçumuzun komut vermesini bekledik.
"Bu akşam kutlama var geliyorsun değil mi?" her olimpiyattan önce bütün olimpiyat yarışmacıları toplanıp bir parti gibi bir şeyler düzenlerlerdi.
Birbirini eleştirir, eğlenirlerdi."geliyorum."
***
Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver.
Evin kapısını açtığımda bu ses kulağıma doldu.
Salona kafamı uzattım. Annem yerde bağdaş kurmuş garip sesler çıkarıyordu."Anne?" yerinden sıçradı.
"Meditasyon yapıyorum odağımı bozma mattheo." tekrar garip sesler çıkarmaya başladı.
Bu evde delirmeye müsait kişi sadece ben değildim."pekii tamam. Haberin olsun bugün eve geç gelebilirim."
"Neden?"
"Elizabeth ile şu olimpiyattan önce toplanılan organizasyon var ya. Oraya gideceğiz." bunu dememle birlikte annem ayağa kalktı.
"oww Matt. Sözümüze geleceğini biliyordum.." gözleri doldu. Ben ise sadece ona garip garip bakışlar attım.
"Anne sen benim dün ne demek istediğimi anlamadın herhalde?" omzumdan tuttu. Cümlemin devamını bekledi.
Kalbim çok hızlı atıyordu. Söyleyebilir miydim ki?"Ne demek istedin benim küçük buz kütlem?" küçük buz kütlem? Annem iyice delirmişti.
"Ee arkadaşım dedim ya." kafasını sallayıp güldü.
"Tabiki arkadaşın." ağzımdan çıkmasını istediğim kelimeleri söyleyememiştim. Belkide zamanı değildi? Ya da insanlar beni anlamak istemiyordu..
Bahçeye çıktım ve havaya baktım.
Bu şehri seviyordum. Sevmediğim şey insanlardı. Anlayış göstermeyen ve kendini bir halt sanan insanlar.
Dünyada tek ben kalsam ne güzel olurdu..***
"Mattheo, çok ses var rahatsız olur musun?"
"Eliza oradan bakılınca sorunları olan bir psikopat gibi mi gözüküyorum? Rahatsız olmam tabiki."